Seneler sonra onu bulduğumuzda; "Zafer Ali'yi bulduk!" başlığıyla onunla yaptığımız bir röportajı bundan on üç sene kadar önce Yeni Asya'da neşretmiştik.
Şimdi de, 26 Ağustos 2023 tarihinde aldığımız bir haberle onun vefat ettiğini öğrendik. Yenge hanımı arayıp vaziyeti sorduğumda "Hiç bir hastalığı, rahatsızlığı yoktu. Birden gitti" dedi. Eeee... ölüm böyle bir şeydi işte...
Zafer Ali abimize Allah rahmet eylesin!
Yeni Asya 'nın tarihinde, renkli bir şahsiyeti olan Zafer Ali ile yaptığımız röportajla, onun kim olduğunu anlamaları için, başta yeni nesil ve tanımayanlar için o röportajı, tekrar nazarlarınıza arz ediyoruz:
1970’li senelerdeki Yeni Asya'yı hatırlayanlar, onu tanır ve bilir. Gazetemizin o günkü bazı haberlerinin fotoğraf karelerinin altında görürdünüz o ismi. “Fotoğraf: Zafer Ali” diye. Aslında o, 1937 yılında İngiltere’nin Piking kasabasında doğduğunda ismi; "Brian Creasser"di. Ama seneler sonra Türkiye’den Receb Yanar isimli bir Nur Talebesinin vesilesiyle (Risale-i Nurlar vasıtasıyla) Müslüman olup, ismini Zafer Ali olarak değiştirmişti.
Daha sonra o, 1970’li senelerde Yeni Asya gazetesinin foto muhabiri olmuştu. Çok renkli bir kişiliği olan Zafer Ali ile Ankara’dan, İstanbul’a yaptığımız seyahatlerde konuşur, görüşürdük. Geçen senelerde onun izini kaybetmiştik ve hep merak ederdim “Acaba nerede?” diye. 20 küsûr senedir yaşadığım Bursa’da olduğunu, bir köyde yaşadığını, fakat pek kimse ile de görüşmediğini öğrendim, ama irtibat kuramıyordum. Nihayet geçen aylarda Hasan Yalçın Ağabeyimizin, onunla görüştüğünü öğrendim ve kendisinden telefon numarasını aldım. İrtibata geçtik, heyecanlandı, memnun oldu. Bir Cuma namazı vaktinde yaşadığı Nilüfer Köyünün Camii’nde buluşup, konuştuk. Biraz da 1980 ve 1990 senelerindeki iftiraklardan rahatsız olmuş ve o durumları havsalasına sığdıramadığından dolayı da, kabuğuna çekilip, kimse ile görüşmüyormuş. Ama biz, buna pek razı olmadık ve ertesi gün, Bursa’nın umumî sohbetine götüreceğimizi söyleyip kabul ettirdik. Ve oraya gittiğimizde, eskiler hemen etrafını alıp, bir geçmiş zaman nostaljisi yaptılar. Bunu İstanbul’da gazetedeki arkadaşlarımız, hususen de Abdullah Eraçıkbaş’a söylediğimde, onunla bir röportaj talebinde bulundu. Memnuniyetle kabul ettim. Röportajda cemaat arasında meşhur olmuş bir fıkra tarzında anlatılan ve rahmetli Mehmed Emin Birinci ve Zafer Ali arasında geçen hadiseyi de sorduk–ki hadise de şu: Rahmetli Birinci Ağabey azimete riâyet eden bir ağabeyimizdi ve namazda erkeklerin başı açık olmasına pek müsaade etmezdi. Yeni Müslüman olan Zafer Ali de, başı açık namaz kılarken, takke takması için onu îkaz ediyormuş. Tabiî, o da pek bilmiyormuş, daha sonra takke takmanın farz olmadığını öğrenince, kendine has Türkçesiyle “Ben anlamıyorum... Allah takkesiz kılmaya müsaade ediyor, Birinci Ağabey etmiyor” demiş. Tabiî bu bizim aramızda lâtifeli bir şekilde anlatılır olmuştu. Şimdi sizi röportajla başbaşa bırakıyoruz.