Bast-ı zaman, Kur’ân âyetleri ile sabittir, fen ilimlerinin derin ve ince sırlarını ihtiva eder. Bugün ilmin çok ileride bir noktada olmasına rağmen, buradaki sırlar tam olarak çözülmemiştir, belki onlarca yıl sonra tam olarak anlaşılabilecektir.
Yıllar önce, “Risale-i Nur’da geçen bazı meselelere pozitif ilimler noktasından nasıl bakılabilir?” diye düşünerek, bir ön çalışma başlatmış, fakat çeşitli sebeplerle bu çalışmayı yürütememiştim. Şimdi bilgisayarların yardımı ve sizlerin de duâlarıyla bu çalışmaya tekrar başladım. Kur’ân’ın manevî bir tefsiri olan Risale-i Nur Külliyatına, pozitif bilimler penceresinden bakmak için, çok konularda ihtisas sahibi olmak lâzımdır. Bir kişi bütün konularda ihtisas sahibi olamaz, bunun için bir ekip çalışmasına ihtiyaç vardır. Çünkü Kur’ân, pek çok konuda, fen ilimlerinin nihayet hududunu çiziyor. Risaleler ise bu konulara açıklık getirip, günümüz şartlarındaki uygulama alanlarını şerh ediyor. Bunları tamamen anlamak kolay bir iş değildir. “Bir şey tamamıyla elde edilmezse, tamamen terk etmek de caiz değildir” kuralı gereği, Bismillah diyor ve başlıyorum. İnşaallah iki yıla kalmadan tamamlanacağını umuyorum. İleride, kendini bu dâvâya vermiş genç bilim adamları, bu konuları daha iyi bir şekilde ele alarak, daha iyi şerhler yazacaklardır.
***
Bast-ı zaman, Kur’ân âyetleri ile sabittir, fen ilimlerinin derin ve ince sırlarını ihtiva eder. Bugün ilmin çok ileride bir noktada olmasına rağmen, buradaki sırlar tam olarak çözülmemiştir, belki onlarca yıl sonra tam olarak anlaşılabilecektir.
Bu konunun anlaşılması oldukça zordur, ancak bazı misaller ile zihne yakınlaştırılabilir:
Matematikte, karekök içinde 9 yazarsanız, bu 9 sayısı, 3 diye kök dışına çıkar, kök içinde 25 sayısı varsa, dışarıya 5 olarak çıkar vs… Matematikte hayali sayılar dediğimiz kompleks (karmaşık) sayılar da vardır. Meselâ, karekök içinde eksi beş (-5) sayısı, kompleks bir sayıdır. Bu sayıların varlığı, zamanın 4. boyut olduğuna, bast-ı zaman hakikatine bir kapı aralamaktadır. 60 kg dendiği zaman insan anlıyor da, - 60 kg ne demek? Eksi kütleyi tartacak bir terazi dünyada yoktur. İşte maddenin hızı, ışık hızını aşarsa kütle negatif olur. Bu şekildeki kütleye ve parçaya hayalî parçacık denir. Bu hayâlî parçalar, ışıktan milyonlarca defa daha hızlı olabilirler. İlimde bu parçalara takyon deniyor.
Bir uzay aracı, ışık hızına yakın hızla giderse, araç içindeki zaman yavaşlayacaktır ve burada yavaşlama, biyolojik, organik ve anatomik gibi yapılarda da görülecektir. Bu araç ışık hızına yakınsa, meselâ dünyada 300 yıl gibi bir sürenin geçmesine rağmen, bu araç içindekilere göre zaman 10 saat gibi bir süre olur. Bu araç içindeki kişiler torunlarının torunlarından daha genç kalabilirler. “Ashab-ı Kehf mağaralarda dokuz fazlasıyla 300 yıl kaldılar” (Kehf Sûresi: 25.) ve “Melekler ve ruh, tutarı 50 bin yıla eş değer o makamlara bir günde yükselirler.” (Mearic Sûresi: 4.) gibi âyetler bu hakikate işaret ediyor.
İnsanlar, en, boy ve yüksekliği algılayabiliyor, fakat bazı hayvanlar, yalnız en ve boyu algılayabilir, derinliği algılayamaz ve bazı hayvanlar renkleri göremez, her şeyi siyah beyaz görürler. Bunun gibi, insanlar da zaman boyutunu algılayamıyorlar. Zaman da en ve boy gibi bir boyuttur. Buluşacağınız kişiler ile yalnız mekânı belirtir, “Şurada buluşalım” derseniz, mesele anlaşılmaz, buluşma zamanını da belirtmeniz gereklidir. Yani zaman bir saat meselesi değil, boyut meselesidir.
Uzay aracı içindeki astronot, ışık hızından daha hızlı hareket ediyorsa, burada maddenin kütlesi negatif kütleye dönüşür veya madde maddelikten çıkar, enerjinin bir çeşidine yükselir. Bu araç yola çıkmadan kendini dönüş yolunda bulmuş olur. Bir fakire vereceğin sadakayla ilgili olarak “Daha fakirin eline düşmeden size sevabı yazılmıştır” hadisinin gerçek manası meydana çıkar. Zaman, ışık hızı ile ifade ediliyor. Eğer bir aracın hızı, ışık hızına eşitse o araçta zaman durmuş olur. Eğer bu aracın hızı, ışık hızını aşarsa, kütlesi hayâlî yani negatif olur.
Uzunluğu ölçtüğümüz metre, zamanın hıza oranıdır. Zamanın akışı ya simetrik ya da asimetriktir. Eğer asimetrik ise, zaman geçmişten geleceğe akar, önce sebepler olur, sonra olaylar meydana gelir. Yani önce taş atılır, sonra cam kırılır. Eğer zaman simetrik olsaydı, yani bir filmin ters çevrilmesi gibi bir şey, o zaman önce olay olurdu, sonra sebepler meydana çıkardı. Yani önce cam kırılırdı, sonra taş atılırdı. Simetrik zamanda yola çıkmadan amaca ulaşma olurdu, hadisin belirttiği gibi. Zaman asimetrik olduğu için geçmişi hatırlar, ânı yaşar ve geleceği planlarız. Cennette 8 kapının olması, zamanın simetrik akmasına sebep olur ve orada istediğimiz anı, istediğimiz tekrarda ve istediğimiz hızda yaşarız, yani zamanda pozitif ve negatife gidilir, tabiri caiz ise, istendiği zaman, geçmiş tekrar yaşanabilir. Cehennem kapıları ise 7 tanedir ve burada zaman dünyadaki gibi asimetriktir, bu da Allah’ın lütfundandır.
Zaman da hız da izafî bir kavramdır, duruma göre değişirler. Meselâ saatte 60 km hızla giden bir trenin içinde, gidiş yönüne doğru, saatte 10 km hızla koşan bir kişinin yere göre hızı, saatte 70 km, eğer ters yönde koşarsa saatteki hızı yere göre 50 km olur. Zaman aynı şekilde şuura bağlıdır. Yüksek bir yerde otursak, düz bir yerdeki araca baksak, araç zaman olsa, bu araç ileri geri gittiği gibi durabilir de, işte zaman da o şekildedir. Eğer kişinin şuuru açıksa zaman onun için bir mana ifade edebilir. Eğer şuuru kapalı ise, zamanın hızlı akması, yavaş akması veya durması onu etkilemez. Zaman, yol ve hız çarpımıdır, bu çarpımlardan birisi sıfır ise zaman da sıfır olur. Zamanda bir boyut olduğu gibi, boyutlarda zaman olabilir. Trabzon-İstanbul arası 1200 km dendiği gibi, uçakla 1,5 saattir demekle, aynı manayı ifade etmiş oluyoruz.
Bediüzzaman ise şöyle demiştir:
“Bu hakikate işareten, Leyle-i Kadir gibi birtek gece, seksen küsur seneden ibaret olan bin ay hükmünde olduğunu, nass-ı Kur’ân gösteriyor. Hem bu hakikate işaret eden, ehl-i velâyet ve hakikat beyninde bir düstur-u muhakkak olan ‘bast-ı zaman’ sırrıyla, çok seneler hükmünde olan birkaç dakikalık zaman-ı Mi’rac, bu hakikatin vücudunu ispat eder ve bilfiil vukuunu gösteriyor. Mi’racın birkaç saat müddeti, binler seneler hükmünde vüs’ati ve ihatası ve uzunluğu vardır. Çünkü, o, Mi’rac yolunda beka âlemine girdi. Beka âleminin birkaç dakikası, şu dünyanın binler senesini tazammun etmiştir.
“Hem şu hakikate bina edilen beyne’l-evliya kesretle vuku bulmuş olan bast-ı zaman hadiseleridir. Bazı evliya bir dakikada bir günlük işi görmüş, bazıları bir saatte bir sene vazifesini yapmış, bazıları bir dakikada bir hatme-i Kur’âniyeyi okumuş olduklarını rivayet edip ihbar ediyorlar. Böyle ehl-i hak ve sıdk, bilerek kizbe elbette tenezzül etmezler. Hem o derece hadsiz ve kesretli bir tevatürle bast-ı zaman hakikatini aynen müşahede ettikleri medar-ı şüphe olamaz.
“Şu bast-ı zaman, herkesçe musaddak bir nevi, rüyada görünüyor. Bazan bir dakikada insanın gördüğü rüyayı, geçirdiği ahvâli, konuştuğu sözleri, gördüğü lezzetleri veya çektiği elemleri görmek için, yakaza [uyanıklık] âleminde bir gün, belki günler lâzımdır.”
Kaynaklar:
1- Zamanın Kısa Tarihi, Stephen Hawking.
2- Varlığın Sırlarında Esrarlı Yolculuk, Prof. Dr. Osman Çakmak.
3- Uzayın Sırları, Prof. Dr. Taşkın Tuna.
4- Lem’alar, Said Nursî.
5- Kuantum Fizik, Yavuz Özmen.