Dünyanın en gelişmiş yedi ülkesinin (G7) tamamı, çift meclis sistemi ile yönetilmektedir. Küresel zenginliğin de üçte ikisine sahip. Avrupa Birliğinin yaklaşık üçte ikisi de çift meclisli sistemle idare edilmekte.
Meclislerinin biri, gündelik siyasetin hakim olmasına engel ve denge unsuru. Genel olarak bir meclis halk oylamasıyla ve diğer meclis de ülkelerin inançlarına, temsilcilerin eğitim ve tecrübesine, bilgisine göre seçiliyor veya atanıyor.
İngiltere de G7 ülkelerinden biri. Lordlar Kamarası ve Avam Kamarası adında iki meclisleri var. Avam Kamarası halk oyuyla seçilmekte iken, Lordlar Kamarası atanan, seçilen üyelerden meydana gelmekte ve bu üyelerden yaklaşık 26 kişisi Anglikan Kilisesinin ileri gelenlerinden oluşmakta.
Toplumun dini hissiyatı da elbette göz ardı edilmemekte. Kraliçe 2012 yılında yaptığı açıklamada Lordlar Kamarasının da seçimle teşkil ettirilmesi gerektiğini açıkladı. Süreç devam ediyor..
Bediüzzaman’ın bulduğu çözüm:
1908 Yılında İkinci Meşrutiyetin İlanından önce ve 1920 yılında meydana getirilecek sistemde iki meclisli bir sistemi tavsiye etmiştir. Hatta; tek çıkar yolun da iki meclisli sistemde olduğunu ifade etmiştir. Demokrasinin İslamiyet’le çelişmediğini, asıl demokrasinin ilk dört halife zamanında yaşandığını da ifade etmiştir.
1920’den günümüze bir çok dönemde sadece isimden ibaret (aslında demokratik olmayan) sistemsel zaaflarımızın neticeleri ortada...
Elbette, ikili meclis sistemi kopya bir sistem olmamalı.. Tarihimize ve geleneklerimize uygun olan şartlara sahip olması gerektiğini de ifade etmiştir. Aynen Japonya ve İngiltere gibi..
Tüm dünyada Papalık kurumunun nasıl bir işlevsel yapıya sahip olduğu ve hatta her dinin temsilcisinin olduğu gerçeği karşısında, en büyük üç dinden birisi olan İslamiyet’in temsilcisinin olmamasının meydana getirdiği boşluğun, sürekli olarak kötüye kullanılmakta olduğu, günümüzde ve öncesinde açıkça görülen bir vakıadır.
Bu boşluktan, dinin siyasete alet edilmesinden tutun da, kukla (dışarıdan ve düşmanlarca kurulan, desteklenen veya finanse edilen) grup ve terör örgütlerine bakmak yeterlidir.
Bediüzzaman: “Eski zamanda değiliz. Eskiden hâkim bir şahs-ı vahid idi.” “İhtiyaç her işin üstadıdır. Şöyle bir şûraya ihtiyaç şediddir. Merkez-i hilâfette tesis olunmazsa, bizzarure başka yerde teşekkül edecektir” şeklindeki ifadesiyle aynı Papalık Kurumunda olduğu gibi, İslamiyetin de Hilafetinin sahip çıkılması gerektiğini, ancak bunun bir tek kişiyle değil de; bir meclis tarafından deruhte edilmesi gerektiğini ifade etmiştir. Bu meclisin nasıl teşekkül ettirilmesi gerektiğini de izah etmiştir.
Aksi halde; bu konudaki boşluğun yanlış ellerle doldurulmaya müsait olduğunu belirtmiştir. 1920’den günümüze düşünüldüğünde, gerçekten de doğru ve mükemmel bir tesbit.. (Diğer şartlar ve konu hakkında bilgi için bakınız: Bediüzzaman Said Nursi, İlk Dönem Eserleri S. 349)