Barla’da Bediüzzaman’ın yanında el değmemiş, göz görmemiş ihlâslı Barla dağları, tepeleri, çeşmeleri vardır.
Barla’nın ağaçları, kuşları, kedileri vardır. Kalplerinin kapılarını sonuna kadar hakikate açmaya meyyal, insan-ı kamil mertebesine aday, insanlığı en kemal derecede yaşamaya müheyya, aziz, sıddık, fedakar, cefakar, vefakar, müdakkik, garazsız, kinsiz, husumetsiz Barla Kahramanları vardır. Üstadın dünya ile bağı Barla ile sınırlıdır. Barla asr-ı saadete müheyyadır. Üstad Barla’dan, Barla Üstaddan emindir, memnundur. Üstad Barlalılara, Barlalılar Üstada küsmez, kızmaz, kırılmaz...
İşte Risaleler insanlığın arşa çıktığı bu yerde sadece insana ait duyarlılıklar dikkate alınarak yazılır. Bu dil insanî ve imanîdir. Evrenseldir, kimseyi ürkütmez. Menfi esaslar üzerine hakikatleri bina etmez. Propaganda dilinden uzak, telkine dönük bir usul, üslup ve içerik ile insanlığın karşısına çıkar. Hz. Ebubekir gibi elmas ruhlu kişileri kendine celp eder. Her meslekten, meşrepten, mezhepten, ırktan, milletten insanı kendi sesine ve sözüne çağırır. Bunun neticeleri kısa zamanda alınır. Yeryüzü kocaman bir Barla, kocaman bir medrese olur. Risale-i Nur, Barla rahlesinde kâinatı ve insanı okur.
Risaleler, akla hitap eden ilmî, kalbe hitap eden ulvî, ruha hitap eden imanî, vicdana hitap eden insanî, nefsin teskiyesine ve terbiyesine bakan müzekkî yönü ile kısa zamanda okuyanları kendisine bağlar. Ondan Risale-i Nur’da ve Üstadda fani olmuş, kendilerini feda etmiş kahramanlar çıkar.
Risale-i Nur, dinde, dilde, düşüncede, medeniyette, kültürde bütün İslam ve insanlık birikimini yenileyen ve onu hayatımıza taşıyan, bir kitabın özeti olarak görünür. Risaleler din dilini Kur’ân’ın üslubuyla dönüştürerek i’câzlı bir şekilde, okuyanı âciz bırakan bir üslupla seyircilere ulaşır. Kur’ân’ın usulünü, üslubunu ve esasını takip eden bir şekilde telif edilir. Kur’ân Risalelerin perdesinden yansır. Hakikatler Kur’ân’daki i’câzlı dile yakışır bir üslup ve usul ile dillendirilir. Üstadın “malumatından” bağımsız olarak vehbi tarzda, sünuhat, zuhurat, tuluat kabilinden sayfalara düşer. Risaleler Kur’ân’ın bu yüzyıldaki kalemi ve kelamı olur. Kur’ân’ın her bakımdan en son “dersi”, en son “sözü” olur. Kur’ân’ın manevi bir tefsiri olarak telif edilir. Okuyucularını ‘Kur’ânî’ bir nazar ile kâinatı okumaya çağırır. Bu durum bir kısım okuyucuda “Kur’ân yeni nazil oluyormuşçasına” bir heyecan meydana getirir.
Risalelerde satır satır, imanın, hakikatin, nurun, şefkatin ve adaletin güzelliği, çiçeğin, merhametin ve hikmetin hüsnü, ruhun ve suretin cemâli anlatılır. Ayetler, hadisler, menkıbeler, insanı kendisine çağıran sözler erimiş madenler gibi sayfalara dağılır. Risalelerin şekli, yazıldığı dönem ve sonrası için birçok yeniliği içinde barındırır. Risale esasta olduğu kadar biçimde de yenilikler içerir. Risaledeki metafizik gerilim, şiirler, şiire benzeyen manzumlar, Hakikat Çekirdekleri bölümünde olduğu gibi ‘şiirden bozma’ mensurlar, imanî divanlar, 17. Söz’de olduğu gibi şiirsel metinler, Mektubât Risalesinin yaslandığı mektubumsu biçimler yer alır. Temsiller, meseller, masallar ile hakikatin künhüne varılır. Konunun ağırlığına ve muhatabın kapasitesine göre bir üslup kullanılır. Küçük Sözler’de olduğu gibi sade, akıcı cümleler, Kader Risalesinde olduğu gibi ilmî bir üslup, Mucizat-ı Kur’ân’iyye Risalesinde olduğu gibi edebi bir üslup satırlar arasında birbirine karışır. Her türden okurun her Risaleden alacağı mutlaka bir ders oluşur. Risalelerin satırları arasında herkes kendine ait bir hikâye bulur. O hikâye üzerinden kendi ebedî hikâyesini yazar.
Risaleler, Kur’ân’ın bu asırdaki eczanesi olur. Kur’ân’dan devşirilen ilaçlar son derece dikkatle hazırlanmıştır. Sanki her hasta için ayrı ayrı yazılmıştır. Her hastada sanki sadece kendisi için hazırlanmış hissi uyandırır. Bu durum Risaleleri vazgeçilmez kılar. Muhatabında dua, ibadet, zikir, fikir, şükür, marifet, ilim gibi kulluğun esasını teşkil eden tesirler oluşturur.
Dünyalarını tekrar ihya ve imar eder. Okuyucusunu fabrika ayarlarına, fıtratının tertemiz olduğu zamanlara götürür. Ne mutlu Nurlarla dünyasını ve ahiretini ihya ve imar edenlere.