Nuri Güven Emirdağ'da bir camide imam olarak görev yaparken müftülüğün ısrarına rağmen çarşı camiindeki görevi kabul etmedi.
Bediüzzaman’ı ziyaretinden sonra Çarşı Camii’ndeki imamlığı kabul etti. Tam yedi yıl Emirdağ Çarşı Camii’nde imamlık yaptı. Nuri Güven; “Bediüzzaman yedi yıl içinde üç defa cenaze namazı kılmaya geldi” dedi. “1950 yılı Ramazan ayında otuz gün teravih namazını Çarşı Camii’nde kıldı” diye ekledi. Namaza durduğunda sanki bedenen küçülüyordu. Namaza başlaması beş dakika kadar sürerdi. Duruşu çok heybetli ve haşmetliydi” dedi.
Afyon hapsine girdiğinde evin anahtarını Hafız Nuri Güven'e verdi. Bir gün Ramazan’da mukabele için beş altı çocuk Emirdağ’a geldi. Bediüzzaman bu çocuklar için Nuri Güven’e haber gönderdi. Çocukların evinde kalmasını istedi. Nuri çocukları onun evde misafir etti.
Bediüzzaman Nuri Güven’e teravih namazı kıldırdığında ağır kıldırmasını Fatiha’yı zorlukla bitirdiğini, rükûa gidemediğini söyledi. Bediüzzaman teravihte namaz kılanların sayısı artınca memnuniyetini; “Kesret-i cemaatte vacip olan sehiv secdesi bile affediliyor. İnşallah Allah affeder. Okumayı biraz ağırlaştır ki cemaat sübhanekeyi okuyabilsin” diye ifade etti.
Nuri Güven; “Bediüzzaman tığ gibi biriydi. Dağlara çıkarken arkasında yürüyerek ona yetişemiyordum” dedi. Nuri otuz beş, Bediüzzaman seksen yaşına yakındı. Nuri ona yürüyerek yetişemiyor, aralarında yüz metre mesafe kalıyordu. Nuri Güven: “Bediüzzaman’ın saçları uzundu. Onu hiç sakallı görmedim. Her zaman ustura ile ayna karşısında tıraş olurdu” diye söyledi.
Nuri Güven Bediüzzaman’ı ziyaretinde yalnız olduklarında yüzüne rahat bakar heybetli gözlerinden çok etkilenirdi. Bediüzzaman, Nuri’ye; hapishanede verdikleri ve sol göğsünün altında toplanan zehri bir seferinde gösterince çok üzülmüştü. “Evinde iki kedisi vardı. Afyon hapsine girince kedilerden biri hiç yemek yemedi. Bir zaman sonra açlıktan öldü” dedi.
Nuri Güven: “Dünyada ondan daha temiz insan görmedim sürekli misk gibi kokardı. Bediüzzaman, “Allah bana hiç geçim kaygısı vermedi” derdi.
Nuri Güven yedi yıl içinde şunu gördü: “Verilenleri kabul etseydi dünyanın en zengin insanı olurdu.” Bunu her zeminde ifade etti.
Bir defasında Bediüzzaman kedi, köpeklerle ilgili, “Köpeğe bir dilim ekmek verin size bağlanır. Mutlaka borcunu ödemeye çalışır. Hâlbuki kediyi çok sevdiği ciğerle beslerseniz bile size hiç aldırmaz. Size minneti ve borcu olmaz. Siz de işinizi vazifeniz olduğu için yapınız , ücret beklemeyiniz” derdi.
Nuri Güven Emirdağ’da yedi yıl görev yaptıktan sonra işlerini takip etmek için imamlığı bırakmak istedi. O zaman da Bediüzzaman Isparta’daydı. Cami cemaati Isparta’ya Bediüzzaman'dan Nuri Güven’in imamlığı bırakmaması için ondan yardım istedi. Bediüzzaman Nuri Güven’e; “vazifeyi bırakmasın, ayrılmasın” diye haber göndermiş. Nuri Güven de Bediüzzaman’ın hatırı ve gönlü için bir müddet daha göreve devam etmiş ve sonra ayrılmış.
Bediüzzaman’ı her yaşta ve durumda yaşantısını görenler ondan etkilenmemeleri mümkün olmamış. Onun eserlerini ve hayatını okuyanlar vicdanları bozulmamışsa onu takdir etmişler. Her geçen gün milyonlarca insanın kalbinde sevgisi artarak devam etmiş. Bu gün de öyle devam ediyor.
Kaynak:
Necmeddin Şahiner- Son Şahitler- 4- sayfa-36-40