"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hatasını kabul etme erdemi

Mehmet KARA
04 Kasım 2024, Pazartesi
AKP yaklaşık 23 yıllık iktidarının hiçbir döneminde yanlışlarını kabul etmedi. “Ben şu konularda hata yaptım, ama düzelteceğim” demedi. Bunun yerine sürekli suçu başkasına atmayı tercih etti.

Eleştirenleri ise kimi zaman “terörist” kimi zaman “hain” ilan etti. Eleştirinin yanlış yapmayı engelleyeceğini hiç düşünmedi. Yanlışlarının yüzlerine söylenmesinden çekindikleri için eleştiri alabilecekleri riskli ortamlara mesafeli durdu. Bu kimi zaman basın mensupları kimi zaman ise milletin bulunduğu ortamlar oldu.

Mesela, bu süreçte gazetecilerin rahat kaçırıcı(!) sorularından uzak durabilmek için medya, yandaş ve muhalif olarak ikiye bölündü. Böylelikle basın toplantılarında iktidar yanlısı “hamâsî demeçlere imkân sunan” soruları üzerinden şov yapıldı. Eleştirilerin önünü almak için medyanın yeniden yapılandırıldığı bu yeni düzen, AKP’nin istediği hikâyeyi anlatmasına imkân tanıyordu. Zira, eskiden olsa, işini iyi yapan bir basın mensubunun sorusu; gizli kapaklı bir uygulamanın ya da bir yolsuzluğun ipliğini anında pazara çıkarabilirdi. 

Bu sebeple daha önce halkın arasında görünen –her ne kadar kendilerini sokakta eleştiren insanlara ağır ithamlarda bulunsalar da- AKP, şimdilerde millet ile olan mesafesini iyice açıyor. Mitingler ve meydan konuşmalarında halk ile konuşma yapılan platform arasında uzun mesafeler ve bariyerler yer alıyor.

Oysa, hatasını kabul etmek de, özür dilemek de bir erdemdir.

***

Montaj denildi ama…

Başka bir örnek:

Cumhurbaşkanı Erdoğan seçim öncesi konuk olduğu TRT’de gazetecilerden birinin, “Konuşmanızda iki defa ‘bunlarla video çekmişlerdir’ dediniz. Ben onu tam anlayamadım, kim neyle video çekmiş?” sorusuna, “Kılıçdaroğlu’nun Kandil’dekilerle video çekimleri var. Bunları yayınladılar. Haydi haydi türü. Anladınız mı?” demiş ve gazetecinin “Anladım” cevabından sonra “Ama montaj, ama şu, ama bu... Video çekimlerini yaptılar” şeklinde devam etmişti.

Sonrasında ne bir özür dilendi ne de hata yapıldığı söylendi.

***

Bir azarlamadıkları kalmıştı

Başka bir örnek:

AKP Karabük Milletvekili Ali Keskinkılıç, “Vatandaşların, ‘bölgeye yatırım yapılmıyor” eleştirilerine, “O yolları baban mı açtı deden mi açtı? Bu boş adamların, boş konuşanların memleketten uzaklaşması lâzım” demiş.

Şimdi vatandaş sormaz mı,  “Sanki cebinizden mi verdiniz de yaptınız?” diye… Yapılanlar vatandaşın vergileri ile yapılmıyor mu? Geçinemediği maaştan vergisi peşin peşin kesilmiyor mu?

Bunu duyunca merhum Süleyman Demirel’in bir meydanda vatandaşla diyaloğunu hatırladık.

Demirel kürsüde konuşurken, hükümetlerinin baraj, köprü, yol, fabrika yaptığı anlatırken, kalabalığın içinden bir vatandaş, “Babanın parasıyla mı yaptın?” diye bağırıyor.

Polis, jandarma, Demirel’in korumaları, zabıta hemen bağıran adama doğru harekete geçiyor. Demirel, görevlilere “Durun, durun!  Adam doğru bir şey sordu” diye sesleniyor.

Sonra vatandaşa dönerek şöyle diyor: “Senin babanla, benim babamın parasını üst üste koysak yine yetmez. Bu meydandaki herkes, babasının parasını getirse, çuvalla koysak o bile az gelir. Milletin parasıyla yaptım. Sizin verginizle. Ama benden öncekiler yapmadılar, ben yapıverdim” diye konuşmasını sürdürüyor. 

Demirel’e biraz önce bağıran vatandaş Demirel’i alkışlamaya başlarken, “Valla doğru söylüyorsunuz başbakanım. Allah senden razı olsun” diyor.

Bilmem anlatabildik mi?

Geçmişte vatandaşla siyasetçi arasında yaşanan diyalogla, şimdilerde yaşananlar görünce ibret almak gerekiyor.

Yaptıklarına toz kondurmayan, tenkidi kendisine hakaret gibi gören ve ağır ithamda bulunanlara duyurulur. Örnek davranış işte budur.

***

“Babamızın parası değil” demişti…

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in tasarruf tedbirlerinin açıklandığı günlerde bir toplantıda, kendisinin defterlerini sonuna kadar kullandığını örnek vererek orada bulunan yetkilere de azamî ölçüde tasarrufa dikkat etmelerini isterken “Bu babamızın parası değil. Gösterişten uzak, mütevazı kamu anlayışına mecburuz” demişti. Ve yerli ve millî arabaya binmelerini söylemişti. 

Peki, buna uyan oldu mu? Şatafattan ve gösterişten uzak duruldu mu, itibardan tasarruf edildi mi? Hayır. Babalarının parası gibi halkın parasından israfa devam ediliyor.

Okunma Sayısı: 1523
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Hüseyin İlhan

    4.11.2024 23:31:27

    Maliye bakanı ,vergi yüzsüzlerini basına açıklıyor.Ama unutulan bir yüzsüzlük var ki onu da ben açıklayayım. Bundan 10 yıl kadar önce Sn.Şimşek bir sual üzerine şöyle beyanda bulunuyor. 'Deprem vergileri ne oldu sayın bakanım,sualine,bakan ŞİMŞEK:Deprem vergilerini (bugünkü kur değeri 2 trilyonu aşan bir meblağ)biz YİD müteahhitleirne verdik. Kısaca en büyük yüzsüz ve milletin vergisini çarçur eden iktidar ve bakanı ŞİMŞEK.

  • Ömer

    4.11.2024 11:10:16

    Ne zaman kabul ettiki? Kaleminize sağlık tebrikler 👏👏👏🌅

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı