Ekim ayını MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin DEM partililerin elini sıkmasıyla başlayan “açılım” süreci ve İmralı’da bulunan teröristbaşı Abdullah Öcalan için “Meclis’e gel, örgütü lağvettiğini açıkla” çağrısı etrafında dönen tartışmalarla geçirdik.
Bu tartışmalar sürerken ülkenin ve milletin birçok problemi sorunu gözardı edildi. Hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı, adalet, eğitim, sağlık gibi milletin yakından ilgilendiren konular dahi siyasetin gündeminden çıktı.
Suriye’den Ankara’ya kadar gelen iki teröristtin savunma sanayinin en önemli kuruluşlarından olan TUSAŞ’a yaptığı terör saldırısında 5 şehit verilmesi bile yeterince gündem olmadı. Suriye’den Türkiye’ye nasıl girdiklerinden, Ankara’ya kadar uzun namlulu silahlarla ulaşabilmelerine kadar olan ihmaller zinciri yeterince tartışılmadı bile…
***
HANİ MAYIS, NİSAN’DAN İYİ OLACAKTI?
Ekonomideki kötü gidişi sürekli dış güçlere atfeden iktidar, birbirine zıt ekonomi politikaları ile ülkeyi ağır bir ekonomik krize sürükledi. “Mayıs ayı Nisan ayından daha iyi, Haziran ayı Mayıs ayından daha iyi olacak” denilerek izlenen ekonomik politikalar vatandaşı ağır bir geçim sıkıntısına soktu. Söylenenin aksine her ay bir diğer aydan daha kötü oldu.
“Faiz sebep, enflasyon sonuç” diyerek uygulanan politikalardan vazgeçilirken, yüzde 8,5 olan faiz oranları %50’lere kadar yükseldi. İcat ettikleri KKM ile zengini daha zengin fakiri daha fakir yaptılar. Şimdi işin içinden çıkmaya çalışıyorlar. Oysa atı alan Üsküdar’ı geçti. Zengin çoktan zengin oldu bile.
Yeni Maliye Bakanı geldiğinde yüzde 38 seviyelerinde olan enflasyonu iki katına çıkardı. Şimdi enflasyonu düşürmek üzere atılan adımlar her geçen gün vatandaşı daha yoksullaştırıyor. Açlık sınırının 20 bin yoksulluk sınırının ise 65 bin lira olduğu bir ortamda en düşük emekli aylığı 12.500 (bir de bununla övünüyorlar), asgarî ücreti 17 bin lira.
İktidar “enflasyon düşecek” masalları ile vatandaşı oyalarken, gelecek yılın bu yıldan daha kötü olacağı şimdiden görülüyor.
***
EKONOMİYİ KİM ÇÖKERTTİ?
“Ben ekonomistim ve ekonominin sorumlusu benim ben” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Ekonomiyi çökertme girişimlerinin son 6 yılda milletimizin hayatında yol açtığı zorlukların farkındayız” sözlerine cevap veren DP İzmir Milletvekili Salih Uzun’un, “Ekonomimizi dışarıdan değil içeriden çökertme girişimleri” ile Erdoğan’ın son yıllarda söylediği sözleri sıralamış. Bu da işin özeti olmuş.
Uzun’un aktardığına göre Erdoğan çeşitli tarihlerde şu ifadeleri kullandı: “Anayasa Mahkemesinin kararına uymuyorum, saygı da duymuyorum”, “Merkez Bankası Başkanı’nı görevden aldık, çünkü laf dinlemiyordu”, “Nas ortada dururken sana bana ne oluyor?”, “Faiz sebep enflasyon neticedir. Bu da benim tezimdir”, “Kur getirisi mevduat kazancının üstünde ise aradaki farkı vatandaşa ödeyeceğiz.”
Şimdi siz karar verin, ekonomi dış güçlerle mi, iç güçlere mi çökmüş? Şimdi siz karar verin: Ekonomiyi dış güçler mi iç güçler mi çökertmiş!
***
ASGARÎ ÜCRETİ BELİRLEME YANLIŞLIĞI
ABD’de yatırımcılara asgarî ücretin yüzde 25 artacağını söyleyenler, bu rakamın hedeflenen enflasyon rakamından daha düşük olduğunu biliyorlar. Kaldı ki, bunu söyleyenler bu yılın enflasyon hedefini kaç kare yükselttiklerini hatırlamıyor olamazlar.
Yeni yıl yaklaşırken milyonların gözü Aralık ayında yapılacak Asgarî Ücret Tespit Komisyonu toplantısına çevrilmişken, hükûmete ortak çağrıda bulunan 118 iktisatçı, asgarî ücret artışlarında gerçekleşen enflasyon oranının dikkate alınması gerektiğini vurguladı. Bu çağrı dikkate alınmalıdır.
Temmuz ayında asgari ücrete zam yapmayan hükümet, eğer yüzde 25 zam yapmayı düşünüyorsa şu anda 17 bin lira olan asgarî ücret 21.250 civarında olacak. Bu durumda 2025 yılında asgarî ücretli çalışanlar açlık sınırında yaşamayı sürdürecek.
Bilimden uzak yapılan ekonomi uygulamaları…
Hiç değilse bu konuda söz sahibi insanların sözlerine kulak vermeli. Aksi takdirde, halkın yaşam standartları daha da düşmeye devam edecektir.