Bunlara bir de yoksulluk, geçim derdi, açlık sınırının altında kalan asgarî ücret, emekli maaşları, vs. problemler eklenince halkın mutsuzluğu ve stresi artıyor.
Bıçak kemiğe dayanmış durumda. Vatandaş, “ne olacaksa olsun” çizgisine yaklaştığı ölçüde feryat ediyor. Ediyor, ama yetkililer sağır. Öyle olmasa sorunlara çoktan çözüm bulunurdu. Yaşları 1 ile 5 arasında değişen beş kardeşin yanarak ölmesine “Dönüyorsunuz, dolaşıyorsunuz her şeyi paraya bağlıyorsunuz. Anlamakta zorlanıyorum” diyen bir zihniyetle bu problemleri nasıl çözeceksiniz?
NG Araştırma şirketinin, Eylül ayında yaptığı bir araştırmaya göre, katılımcıların yüzde 33’ü kendini ne mutlu ne de mutsuz, yüzde 23’ü ise kendini mutsuz hissettiğini söylüyordu. Mutlu hissedenlerin oranı ise yüzde 44’tü.
Araştırmada stres de sorulmuş. Her 10 kişiden 4’ü kendini stresli hissederken, yaklaşık 5’i ise kısmen stresli olduğunu belirtmiş. Yani her 10 kişiden yalnızca 1’i stres yaşamıyor. Oldukça düşündürücü…
Ayrıca her 3 kişiden 1’i için en büyük stres kaynağı ekonomi. 5 kişiden 1’inin ise gelecek kaygısı. Stresli olduğunu belirtenlerin yaklaşık yarısı stresle başa çıkmak için bir şeyler yaparken diğer yarısı ise akışına bırakmış durumda.
“Gelecekte daha mutlu olacaklarını düşünüyor musunuz?” sorusuna her 10 kişiden 4’ü “evet” cevabını veriyor. 10 kişiden 3’ü ancak şimdiki kadar mutlu olabileceğini düşünürken, 3’ü ise gelecekte daha az mutlu olacağını düşünüyor.
Görüldüğü gibi ülkenin büyük kısmı gelecek noktasında ümitsiz ve karamsar. Yöneticiler bu sorunu görmezden gelemezler. Çözüm yolu bulmak zorundalar.
Son günlerde yaşanan olaylarla ilgili sosyal patlamaların yaşanabileceği ikazı dile getiriliyor. Bunları anlamakta zorlanılacak bir şey yok. Her şey ortada.
İktidara duyurulur…
***
Millet nasıl strese girmesin?
Mersin Milletvekili Talat Dinçer, “Vatandaşın seslerini duyan var mı” diyerek Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e soru önergesi vermiş.
“12.500 lira maaş alan 5 kişilik bir emekli aile, 1 çay 15 TL ve 1 simit 10 TL. Çay ve simitle karnını doyurmak istese bir öğünde toplamda 125 TL’ye karnını doyurabiliyor. 3 öğünden günlük maliyeti ise 375 TL. Yani bir aile aylık 11 bin 250 lira ödemek zorunda. Kalan parası bin 250 TL. Şimdi insaflı olanlar elini vicdanına koysun, bir aile bu maaşla geçimini nasıl sağlayacak? 17 bin 2 lira maaş alan asgarî ücretli iki kişilik bir aile 15 bin TL kira ödüyor. Ayın geri kalanını 2 bin TL ile mi geçirecek? Demokrasi ve eşitlikten bahsedilen ülkemizde, bir taraf da saray ve giderleri diğer taraf da açlık sınırının altında yaşamaya mahkûm edilen vatandaşlar var. Sizce biz demokratik ve eşitlik içinde yaşayan bir ülke miyiz? Yukarıda ifade edilen sizlere sesini duyurmaya çalışan vatandaşın sesini duyuyor musunuz? Yoksa halen sabır mı diyorsunuz?”
Sayın Maliye Bakanı bu soruların cevabını 15 gün içerisinde verir mi, bilemiyoruz ama vatandaşın durumunun özeti bu sorularda…
22 senedir yanlış ekonomik uygulamalar sonucunda ülkenin geldiği nokta da işte burası…
***
“30 binin altında yokuz!”
“İşsizlik oranı düşüyor” masalları anlatılırken, sadece tekstilde istihdam kaybı 300 binleri bulmuş ve 2 bin firma kapanmış. Ülkeyi yönetenler; iş aramaktan vazgeçenleri, atanamayan öğretmenleri, marketlerde çalışmak durumunda kalan mühendisleri hiç mi düşünmüyorlar?
Asgarî ücret görüşmeleri önümüzdeki ay yapılacak. Şimdiden yüzde 25’lerden bahsediliyor. Yani 21-22 bin liraya kamuoyu alıştırılmaya çalışılıyor. Muhalefet ise “Asgarî ücret talebimiz 30, bunun altında biz yokuz” diyerek hükümete baskı yapıyor.
Bakalım kimin dediği olacak?