Tabiaten yumuşak olan altının dayanıklı, kullanılır ve ekonomik olması için bakır, gümüş, kadmiyum, indiyum, paladyum, çinko, nikel, kalay, alloy vd. gibi katkı madenlerle belirli oranda karıştırılarak ayarlarının tesbiti sonunda o ayara tekabül eden bedelleri ile alım satımının yapılması, kabul edilen, uygulanan bir teamüldür.
İmalatından son tüketiciye kadar olan her aşamadaki hak ihlâllerinin birisi de altın olmayan metanın, bir şekilde kullanılarak altınmış gibi hesaba dâhil edilmesidir.
Takının içinde yukarıda sıralanan madenler ya da üzerindeki değerli, değersiz taş, ne kadar da az olsa, ücret noktasında ehemmiyetsiz de olsa; geri dönüşlerde, sadece altın miktarının hesaplanması, o takının içindeki diğer madenlerin hesaplanmaması, tüketici hakkının ihlâli olduğunu burada ifade etmek gerekir. Zira hakkın büyüğü hak olduğu gibi küçüğü de haktır.
Hakkın yerini nisbeten bulması için
Küçükmüş gibi zannedilen hakkın, kuyumcunun vicdanen yapacağı küçük bir maliyet hesabını, müşterisinden altını satın alırken o miktar kadarını ikrâm adı altında müşterisinin lehinde kullanmalıdır ki nispeten hak yerini bulsun.
İmalattaki detayların tüketiciye anlatılması bazan farklı anlamalara sebep olabiliyor. Doğruyu her yerde ve her zaman söylemek çoğu zaman doğru ve yapıcı olmayabiliyor. Hem söylendiğinde, zihinlerin daha da karışmasına, itimadın şüpheli hâle düşmesine, ticaretteki güvenin sarsılmasına sebep olması noktasından bu küçük ikrâm inşaallah, o hatayı telâfi eder, düşüncesindeyiz.
Çelik yayı, altın diye satmak
Hele bir de, bir kısım kilitlerde, zincir imalatında kullanılan çelik yayın, “imalatta mecburiyet var”, gibi gerekçelerle izahını, artık bu kadar teknolojik bir çağda savunmak, hakkaniyet noktasında insanı hem gülünç duruma düşürüyor ve hem de vicdanlar önünde ciddî sorumluluk gerektiriyor. Nihayetinde altın ile beraber altın imiş gibi teraziye giriyor, alıcıya altın diye satılıyor ki bu bilinen bir haksızlıktır, o kadar.
Barkodda çözüm üretmek
Bilgisayarsız kuyumcu yok gibidir ki barkod uygulaması bu konuda gayet hakkaniyetli bir çözüm olacaktır.
Şöyle ki: Atölyedeki ilk adım; o ürüne ilâve mecburiyetinde olan, altın olmayan maden ya da taşın ağırlığı, değeri, kesinlikle barkodda belirtilmelidir.
Barkoddaki bu bilgi, o ürünün sicilidir. Sonraki bilgiler, ayar, işçilik, kâr vs. diğer bilgilerdir.
Bazı imalatçı kuyumcular, özellikle pırlantacılar, lazer ile ürün üzerine bu bilgileri yazıyorlar. Bu bilgilerin yazılı olduğu ürün, müşteriye satılırken; barkodu muhafaza etmesi, satmak için geri dönüş yapacağı zaman söz konusu barkodu ile getirmesini, hak kaybının olmaması için oradaki bilgilere göre işlem yapılacağı, anlatılmalıdır. Müşterimize bu alışkanlığı edindirirken başlangıçta zorlanacağımızı bilerek, bunu, hakkaniyet namına yapmak gerekir.
Bilgilenme tüketici hakkıdır
İşin özü; altın takının fiyatının belirlenmesinde, altın miktarı karşılığı bedeli ile diğer maden ya da taş ile işçiliğin, kârın bedellerinin ayrı ayrı belirlenerek yapılması, hele bir de barkoda işlenmesi bu işlemin en selâmetli olanıdır. Hesaplamadaki bu bilgileri bilmesi elbette tüketicinin hakkıdır. Ancak, yukarıda da bahsettiğimiz gibi kimisine bu bilgiler, kafa karışıklığına sebep de olabilir.
Bu yüzden kuyumcu bu hesaplamaları ayrı ayrı yapar, tek rakam olarak ifade eder. Müşteri, ayrıntı isterse onun anlayacağı şekilde anlatmak mecburiyetindedir, vesselâm.
Veren el, ikrâm eden mü’min olmanız duâsıyla.
Bu bilgiler, İslâm’da Kuyumculuk isimli eserimizin imalat kısmında mevcuttur.
Hayırlı, bereketli ve helâl kazanç dileklerimizle.