"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yeni bir Türkiye dönemi -2

M. Latif SALİHOĞLU
26 Temmuz 2024, Cuma
Sultan II. Abdülhamid, otuz yıl müddetle (1878-1908) meşrûtiyetin önünde setler inşa edip engeller koymakla meşgul olurken, “Ahrar” denilen genç Osmanlı hürriyetçileri ise, bugünkü manasıyla hürriyet ve demokrasi mücadelesi vermeye devam etti.

Bu uğurda çok büyük bedeller de ödendi. Ancak, yine de hürriyet ve meşrûtiyet bir türlü avdet etmiyordu.

Asker ve sivil kesimden birçok Osmanlı aydını meşrûtiyet mücadelesi vermeye kararlılıkla devam ediyordu. Ancak, ortada çok büyük bir eksiklik vardı: İstibdat rejimine karşı medrese cenahından, yani ulemâ canibinden hemen hiç destek yoktu. Hürriyet ve meşrûtiyetin Kurân’a uygun, İslâm ile barışık bir sistem olduğunu izah edecek âlimler bulunmuyordu. Yani, bu cihette ürkütücü olduğu kadar, pek düşündürücü bir boşluk vardı.

İşte, o büyük boşluğu, 1907 yılı sonlarında Osmanlı devlet merkezine, yani Dersaadet’e gelen Üstad Bediüzzaman doldurmaya çalıştı.

*

İstanbul’a gelir gelmez hükümete maarif konusunda bir dilekçe veren genç Said, ayrıca Fatih Malta Çarşısındaki Şekerci Han’da kendisine tahsis edilen odayı bir cihette “meclis–i efkâr”a çevirdi. Orada, ulemâya adeta meydan okuyarak, gerek ilmî ve gerekse siyasî meselelerde fikir ve hatta inisiyatif sahibi olduğunu âleme ilân etti.

Bediüzzaman, bununla da yetinmeyerek, İstanbul’un en gözde camilerinde vaazlar verip hitabelerde bulunarak, hürriyetin hakikatini ve meşrûtiyetin faziletini kitlelere mal etmeye çalıştı. Tutuklanıp hapse atılmasına rağmen, o bu sevdâdan hiç vazgeçmedi. Hapiste mahkûm iken dahi, hükmetmeye devam etti.

*

Evet, büyük dâvâlar büyük bedeller gerektiriyordu; Üstad Bediüzzaman da bedel ödüyor ve hayatı pahasına bu bedeli ödemeye daima hazır olduğunu bilfiil ispat ediyordu.

Jön Türklere mensup Niyazi ve Enver Bey gibi gözüpek subaylar, Bediüzzaman’ın bu fevkalâde hizmetinden cesaret alarak, 1908 Temmuz’unda Sultan Abdülhamid’in mutlakiyet rejimine karşı direniş harekâtına başlattılar.

Rumeli’de yıllardır Balkan çeteleri ile Makedon komitacılarına karşı yiğitçe mücadele veren Kolağası Niyazi Bey Manastır’da, Binbaşı Enver Bey de Selanik’te emrindeki askerleriyle birlikte dağa çıktılar. Bulundukları yerden, Sultan Abdülhamid’i meşrutiyet idaresini yeniden ilân etmeye zorladılar.

Padişah, ilk başta meselenin ciddiyetinin farkında değildi. Bunu basit bir isyan, yahut itaatsizlik hareketi zannederek, askerî kuvvetle bastırmayı düşündü. Hatta Birinci Ferik (Korgeneral) Şemsi Paşayı teftiş ve gözdağı vermek maksadıyla Manastır’a gönderdi. Ne var ki, umduğu neticeyi alamadığı gibi, durum daha da aleyhine döndü.

*

Tam da o günlerde, yani 20 Temmuz’da toplanan Arnavutluk kurultayı, meşrûtiyetin derhal ilân edilmesini istedi. Aksi halde, İstanbul’a doğru yürüyüşe geçeceklerini bildirdi.

Sultan Abdülhamid, durumun fevkalâde ciddî olduğu görüp durakladı. Dahası, geri adım atmak zorunda kaldı.

Meselenin olgunlaştığına kanaat getiren Enver ve Niyazi Beyler, arayı hiç soğutmadan 23 Temmuz günü Selanik ve Manastır’dan hürriyeti ilân ettiklerini İstanbul’a bildirdiler.

Artık, hadiselerin fıtrî seyrine razı olmaktan başka çaresi kalmayan Sultan Abdülhamid, ertesi gün, yani 24 Temmuz 1908’de resmî bir fermanla meşrutiyetin yeniden tesis edileceğini ilân etti.

Bilâhare, o gün Osmanlıda “Hürriyet Bayramı” olarak kabul edildi ve bu gelenek tâ 1935 yılına kadar da aynı manada devam ettirildi.

II. Meşrutiyetin ilânıyla birlikte hürriyet ve demokrasi adına elde edilen kazanımlar, İttihat-Terakki yönetiminde kısmen, Cumhuriyet idaresindeki tek parti dönemi ile darbe dönemlerinde büyük ölçüde sekteye uğradı.

Her şeye rağmen, “çıkmayan candan ümit kesilmez” kaidesine binaen, hürriyet ve demokrasinin bir gün bütün vatan sathında kemâliyle hakim ve hükümran olacağını ümit ve temenni ediyoruz.

Okunma Sayısı: 1657
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı