"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Minnetsiz hayat prensibi

M. Latif SALİHOĞLU
27 Ağustos 2024, Salı
Bazı kimselerin zayıf damarı, paraya, servete, maddiyata düşkünlük şeklindedir.

Böyleleri doymak nedir bilmezler. Maddî yönden ne kadar zengin olursa olsunlar, gözü daha fazla kazanmakta olur. Nasıl servetime servet katabilirim diye hesap-kitapla meşgul olurlar. Daima aç gözlüdürler. Gözlerini ancak toprak doyurur.

Minnetsiz ve fakat huzurlu bir hayat yaşamak isteyen, öncelikle merde-namerde muhtaç olmayacak bir çalışma düzenini kurmaya çalışır; ardından, iktisatlı bir hayata kanaat getirerek Allah’a tevekkül eder. Bu sûretle de maişet derdinden kurtulmaya çalışır.

*

Bugünlerde telif ettiği Nurânî eserleri daha ziyade okumaya gayret ettiğimiz Bediüzzaman Hazretleri, “minnetsiz hayat”a tâlim eden ender şahsiyetlerden biridir.

Bir lâhika mektubunda, kendisi ve babası fakir olduğu halde, başkasından hediye, ze-kât ve sadaka almadığının ve “alamadığının” hikmetini anlatırken, kendisinin “aç kalmaya razı; fakat, elini insanlara açmaya razı olamadığı”nı beyan ediyor. Bu hâlin hikmeti olarak da “Risale-i Nur’un hakiki kuvveti olan ihlâsın kırılmaması” gerektiği noktasına tahşidat yapıyor. (Emirdağ Lâhikası-II)

*

Mektubat isimli eserin “İkinci Mektup” kısmında, bir talebesinin kendisine hediye göndermesi münasebetiyle bu mesele hakkındaki “hayat düsturu”nu maddeler halinde sıralayan Üstad Bediüzzaman, bilhassa dinî ilim ve iman hizmetinde bulunanların dikkat etmesi gereken hususları tesirli bir sûrette ders veriyor.

İşte, bu zamanda hepimizin dikkat etmesi gereken hususların kısacak bir hülâsası:

Meselenin izahına başlarken, “Eski Said”den kalma takdire şâyân bir hasletten şöyle bahsediyor: “Eski Said minnet almazdı. Minnet altına girmektense ölümü tercih ederdi. Çok zahmet ve meşakkat çektiği halde kaidesini bozmadı.”

Eski Said’den kalma bu güzel hasletin Yeni Said’in hayatında da devam ettiğini hatırlatan Üstad Bediüzzaman, bu hâlin altı ciddi sebebi olduğunu aşağıdaki sıralama ile nazara veriyor.

Birincisi: 

Dalâlet cereyanları, dine hizmet edenleri maddî menfaat düşkünü olarak göstermeye çalışıyor. Hatta, “Dinî ve ilmî hizmeti geçim vasıtası olarak kullanıyorlar” diye itham ediyorlar. İşte, o insafsızları fiilen tekzip etmek lâzım geliyor.

İkincisi:

Hak ve hakikatin neşrine çalışanlar, peygamberlerin “istiğna düsturu”na riayet etmeleri gerekiyor. Kur’ân-ı Hakîm, neşr-i hak hizmetinde bulunanlara insaların minneti altına girmemeleri noktasında muh-telif âyetlerle tahşidat yapıyor.

Üçüncüsü:

Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, gaflet perdesi pek kalınlaşmış durumda. Alış-verişlerin içine yüksek seviyede minnet hissi karışmış. Oysa Allah namına vermek, Allah namına almak lâzımdır.” Halbuki, bu zamanda ekseriyetle ya veren gafildir; ya alan gafildir.

Dördüncüsü:

“Rezzak-ı Zülcelâl, küçüklüğümden beri beni minnet ve zillet altına girmeye mecbur etmemiş.” İşte, O’nun keremine dayanarak, bundan sonraki ömrümü de o kaide ile geçirmek istiyorum.

Beşincisi:

“Ben herkesi her vakit kabul edemiyorum. Halkın hediyesini kabul etmek, onların hatırını sayıp istemediğim vakitte onları ka-bul etmek lâzım geliyor. O da hoşuma       gitmiyor.”

Altıncısı:

Şu zamanın insanları, küçük bir hediyeyi dahi pek pahalı satıyorlar. Hediye verip yardım ederek seni minnet altına sokmaya çalışıyorlar. Bir de ahirete ait hizmetlerde sadaka ve hediye almak, ahiretin bâkî meyvelerini dünyada fânî bir surette yemek demek olduğundan, bundan da şiddetle istiğna etmek lâzım geliyor.

İşte, Bediüzzaman Hazretleri, bu ve benzeri sebeplerle insanlardan maddî yardım, hediye, sadaka ve zekât almama şeklindeki “minnetsiz hayat” prensibini, vicdan huzuruyla hayatının sonuna kadar devam  ettirmeye muvaffak olmuş örnek bir şahsiyettir.

Okunma Sayısı: 1488
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Savaş

    27.8.2024 22:37:03

    İhsan şuuru ile hayata yön vermek. İhsanı ilahinin şuurunda olmak. Allah'ın koruyup gözettikleri içinde yer almaya ceht / dua etmek. Allah CC yolundan ayırmasın. Başarılar dilerim

  • Avni Aladağ

    27.8.2024 18:54:23

    Doktoraya başlayan bir ilahiyatçı arkadaşın acayip bir değişim yaşadığına şahit oldum.kur'an,peygamber ve hadisler hususunda bildik müsteşrik klişelerini tekrarlıyor,bunuda bir marifet sanıyor.sorgulama ve hakikat arayışı içinde olduğunu söylüyor ama ben biliyorum ki hakikat arayışı değil,menfaat arayışı içinde.zira böyle yapmazsa doktora yaptırmayacaklarını çok iyi biliyor.Ahirzamanın dehşetine direnmek büyük bir fedakarlık ve de azim,sabır ve iman sahiplerinin yapabileceği bir iş...

  • Said Yüksekdağ

    27.8.2024 16:29:33

    Üstadımızın minnetsiz hayat prensibini bizler de uygulamaya çalışmalıyız. Makam, mevki vs uğruna hediye vermek-almak işlerinden uzak durmalı, dinî-uhrevî hizmetlerimiz mukabilinde herhangi bir maddî talepte bulunmamalı, kalben dahi arzu etmemeliyiz.

  • Zübeyir

    27.8.2024 13:52:04

    Allah namına vermemek ve almamak çok mühim. Nimet-i İlâhiyeyi paylaşırken "tevziat memuru" olduğumuz gerçeği de imanımızın kuvvetiyle alakalı. Zaman, bu hakikate şahıs ve cemaatler noktasında ne kadar ihtiyaç duyduğumuzu ispat etti..

  • Avni Aladağ

    27.8.2024 12:48:10

    Arkadaşlarımın,çevremin kahır ekseriyeti menfaat damarındandan yakalandılar devrin sapkın cereyanlarına zebun oldular ve yokluğa mahkum oldular.Allah böyle bir akibetten muhafaza eylesin...

  • Ayhan Aydın

    27.8.2024 11:59:43

    Allah bizleri İstikametten ayırmasın, tebrikler.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı