"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Şahs-ı mânevî metindir, galiptir

M. Latif SALİHOĞLU
03 Eylül 2024, Salı
Eski zamanlarda daha çok hükümetleri temsil eden liderler arasında çatışma-kapışma yaşa-nırdı. Hangi tarafın lideri daha zeki, bilgili, tecrübeli ise, diğer tarafa galebe çalar, üstünlük sağlardı.

İçinde bulunduğumuz şu dehşetli Âhirzamanda ise, şartlar büyük ölçüde değişmeye başladı. Şahs-ı vahitden ziyade, şahs-ı mânevî hükmediyor. Şahs-ı mânevî daha metin olduğundan, mücadeleden galip çıkma şansı daha yüksektir.

Şayet bir tarafta tek adam, diğer tarafta şahs-ı mânevî olmak üzere meydan muharebesine girse, şahsın mağlup olma ihtimali kuvvetlidir. Hatta, “şahıs peşinen mağluptur” denilebilir.

İşte, bu meselenin püf noktasını eserlerinde mükerreren nazara veren Hz. Bediüzzaman, Emirdağ Lâhikası isimli eserinde şu ifadeyi kullanır: “Eski zamana benzemez. Şahıs ne kadar da harika olsa, şahs-ı mânevîye karşı mağlûp olmak kabildir.” (Age: 729)

*

Bu zamanda küfür ve dalâlet cereyanı bir şahs-ı mânevî olarak hükmünü icrâ ediyor. Ona karşı da, elbette ki yine bir şahs-ı mânevî suretinde mücahede meydanına çıkmak icap ediyor. Aksi halde, altta kalarak mağlup düşmek kuvvetle muhtemeldir. 

Nitekim, Kastamonu Lâhikası ve Tarihçe-i Hayat isimli eserlerde bu husus pek tesirli bir şekilde şu sözlerle dikkat nazarlarına sunulmuş:

(Bu zaman cemaat zamanıdır. Ehemmiyet ve kıymet, şahs-ı maneviye göre olur. Maddî ve ferdî ve fâni şahsın mahiyeti nazara alınmamalı.” (KL: 8)

“Bu zaman, ehl-i hakikat için, şahsiyet ve enaniyet zamanı değil. Zaman, cemaat zamanıdır. Cemaatten çıkan bir şahs-ı mânevî hükmeder ve dayanabilir.” (TH: 127)

Aynı mânâları ihtiva eden misâlleri daha da çoğaltmak pekâlâ mümkün. Bilvesile, bir-iki iktibas daha vererek mevzuu toparlamaya çalışalım.

Mesnevî-i Nuriye’den: “Zaman cemaat zamanıdır. Cemaatın ruhu olan şahs-ı mânevî daha metindir.” (Age: 87)

Sünûhat’tan: “Şimdi ise, zaman cemaat zamanıdır. Hâkim, ruh-u cemaatten çıkmış, az mütehassis (duyarlı, fakat hissî değil), sağırca (her söze kulak asmayan), metin bir şahs-ı mânevîdir ki, şûrâlar o ruhu temsil eder.” (Age:51)

*

Bizler öyle dehşetli bir zamanda, öyle bir helâket ve felâket asrında yaşıyoruz ki, yıkıcı hâkim cereyanlara, fırtınalara karşı kendini muhafaza edebilmek hiç de kolay görünmüyor. Aynı yıkıcı tehlikeye bilhassa hayat-ı içtimaiyeye temas eden Risâle-i Nur talebeleri de maruzdur.

Bu büyük tehlikeye maruz kalan Risâle-i Nur talebelerinin vaziyetlerini tahattur edince me’yus olduğunu beyan eden Üstad Bediüzzaman, kalbine ihtar edilen şu muazzam hakikatle müteselli oluyor: “Kalben dedim ki: ‘Her biri bin yerden gelen günahlara karşı bir dil ile nasıl mukabele eder, galebe eder, necat bulur?’ diye mütehayyir kaldım. Bu tahayyürüme mukabil ihtar edildi ki: Risâle-i Nur’un hakikî ve sadık şakirtlerinin mâbeynlerindeki düstur-u esasiye olan iştirak-i âmâl-i uhreviye kànunuyla ve samimi ve hâlis tesanüd sırrıyla herbir halis, hakikî şakirt, bir dil ile değil, belki kardeşleri adedince dillerle ibadet edip istiğfar eder. Bin taraftan hücum eden günahlara, binler dil ile mukabele eder.” (Kastamonu Lâhikası: 67)

Görüldüğü gibi, hayatın ve hizmetin hiçbir safhasında şahsın, ferdin yeterli oluşundan söz edilmiyor. Aksine, bu zamanın her tarafı saran dehşetli tehlikelerine karşı tek başına ferdin yardımı, himmeti, hatta duâsı ve takvasının kâfi gelmediği ifade ediliyor.

Okunma Sayısı: 1122
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Mehmet

    3.9.2024 17:32:06

    Allah bizi şahsı maneviden ayırmasın

  • Ayhan Aydın

    3.9.2024 13:36:07

    Şahıs odaklı yapılanmalar(Siyaset, Diyanet), topluma kalıcı çözümler sunamamıştır. Tebrikler.

  • Yusuf Karali

    3.9.2024 11:03:12

    Yorum yapan Abdullah beye katılmamak mümkün değil. Bugün Erdoğan diyenler de Gülen diyenlerde anti demokratik bir kafa yapısına sahiptir. Meşvereti bilmezler. Lider ne derse ona sorgusuz sualsiz itaat var. Mensuplarını mankurtlaştırma vardır. İkisinden de uzak durmak ülkeye kazandıracaktır.

  • Abdullah tunç

    3.9.2024 06:12:24

    Bu hakikatlar ayan beyan ortada iken; hâlâ hem siya set ve hemde diyanet ala nında şahıslara,bağlanma nın, şahısları parlatmanın alemi ne? Şahısları esas almanın,şahıslara göre hareket etmenin ne kada r çürük bir fikir ve düşün ce ne kadar zararlı olduğunı zaman açıkça gösterdi,kaydını koydu.Toplumumızda her her şeyi bir kişiye bağla ma, her şeyi ondan bekle me gibi bir arızalı anlayış vardır.Hâlâ bu görüşte çok insan vardır.Bu gene tik genetik bir yapımıdır, nedir? Toplum daha kol lektif bir akılla,şuralar ile hareket etmeyi öğrene memiş.Eski zamanın şa hıs endeksli zihniyetiyle hareket ediyor.Zamanın şahsı manevi zamanı oldu ğunu bilmiyor, veya öğretil memiş.Veya bizler bunu topluma anlatamamışız.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı