"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Şimdiye ve istikbale hitap eden bir Kur’ân tefsiri -1

Mustafa Eren BOZOKLU
16 Eylül 2024, Pazartesi
“… Şu cüz’-ü tefsir (İşârâtü’l-İ’caz) ve altmışaltı adet, belki yüzotuz adet “Sözler” ve “Mektubat” risaleleriyle beraber me’haz olursa, ileride bahtiyar bir heyet öyle bir tefsir-i Kur’ânî yazsın, inşaallah...”

Bugün, Kur’ân-ı Azimüşşan’ın tüm insanlığa hitap eden hakikatlerinin hakkıyla anlaşılabildiğini söylemek mümkün değildir. Kur’ân, Arş-ı Âlâ’dan gelen bir İlâhî nutuktur ve bir ferdin veya küçük bir cemaatin bilemeyeceği, dünya maddiyatına ve ahiret maneviyatına ait pek çok hakikatleri içermektedir. Dolayısıyla bu zamanda harika bir zekadan çıkmış dahi olsa bireysel çabalarla meydana gelen tefsirler Kur’ân’ı tam tefsir edemezler. Özellikle zamanımızda kültürler, bilimler, ilim adamları, insan toplulukları artık aralarında rahatça İletişim kurabilmekte ve her şeyi ortak bir zeminde konuşabilmektedir. Eski tefsirlerin belirli coğrafyaya, insan topluluklarına ve zamanın kısa bir parçasına hitap eden metinleri, bugün küresel düzeyde tek bir toplum olmaya doğru giden insanlığa hakkıyla hitap etmekten uzak kalmaktadır.

Fertlerin sınırlı ilimleri, coğrafyanın getirdiği kısıtlar, mesleklerin, cereyanların ve ideolojik havanın getirdiği yönlendirmeler ve taassuplar Kur’ân’ın mu’cizelerinin ortaya çıkmasının önündeki engeller arasına eklenmelidir. Dolayısıyla, yazılmış binlerce tefsirde dağınık hâlde bulunan hakikatleri toparlamak, modern bilimlerin araştırmalarından elde edilen bilgilere göre Kur’ân’ın metnini yeniden tefsir etmek ve bu işi sürekli ve güncel hâle getirmek için her biri birkaç fende uzmanlaşmış olan ehl-i tahkik âlimlerden kurulacak bir heyet tarafından bir tefsirin yazılması çağımızın ihtiyaçlarına daha fazla cevap verebilecek; ancak böyle bir tefsir ümmetin çoğunluğunun onayını alacak, güvenini kazanacak, onlara bir hüccet, bir delil, bir sığınak olabilecektir. 

Bediüzzaman, Kur’ân-ı Azimüşşan’ı tefsir edecek kimsenin yüksek bir dehaya, ince hakikatleri metinden çıkarabilecek nafiz bir içtihad kabiliyetine ve velayet düzeyinde bir kemalâta haiz olması gerektiğini; bu zamanda, bu özelliklerin ancak bir heyetin beraber ve uyumlu çalışması ile oluşacak olan bir şahs-ı manevide ortaya çıkabileceğini belirtmektedir.

Said Nursî Hazretlerinin vefatından bugüne değin böyle bir büyük şahs-ı manevî tarafından tefsir yazılması mümkün olmadı, bildiğim kadarıyla bunun için bir girişimde bulunan da olmadı.

Aslında bir girişim olmadı değil ancak bu hiç beklenmeyen bir yerden geldi. 2008 yılında İsrail Yönetiminin başlattığı, Ofer Grosbard`ın yönettiği ve üç Müslüman araştırmacının danışmanlığını yaptığı “Quranet” isimli Kur’ân’ı tefsir etme projesi oldukça tartışılmıştı. Kimilerine göre bu Büyük Ortadoğu Projesinin bir parçası olarak Müslümanlarla Yahudîler arasında bir yakınlaşma aracı ve İsrail’in, coğrafyasında ve İslâm aleminde siyasî ve sosyal akreditasyonuna hizmet amacıyla kurgulanmış bir projeydi. 

Türkiye’de KURAMER, İSAM, KURAV gibi Kur’ân üzerine araştırmalar yapan kurumlar mevcut. Ancak bunlar araştırma kurumları olarak çalışıyorlar ve Bediüzzaman’ın “emanet” ettiği gibi bir tefsir yazma işlevini göremiyorlar. Dolayısıyla bu ihtiyacın devam ettiği ve dijital dünyanın getirdiği avantajlarla çağın ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde Kur’ân ayetlerinin tam tefsirinin yapılmasının mümkün olduğu söylenebilir.

Peki, böyle bir tefsir nasıl yazılabilir? Öncelikle kurumsal bir kimlik üzerinden bunu gerçekleştirmek gerekiyor. Kanaatimizce sadece bu işle ilgilenecek bir vakıf kurulması ile işe başlamak uygun olacaktır. Belki yeni bir enstitü kurmakla, bir üniversite içinde yer alan bir enstitü ile çalışmakla veya bir üniversite içinde bir kürsü açmakla da bunu gerçekleştirmek mümkündür; ancak vakıf kurulması en elverişli yöntem olarak ortaya çıkmaktadır. Bu vakıf mesela “Uluslararası Tefsir ve Meal Vakfı” ismiyle kurulabilir. Vakfın “uluslararası” nitelikte olması, ümmetin çeşitli coğrafyalarından yetkin ilim adamlarının çalışabilmesi için oldukça önemli; aynı zamanda “meal” işini yüklenmesi de tefsir ile eş zamanlı olarak tek bir noktadan meal tercümelerin yapılabilmesini de mümkün kılacaktır. Böylece bu vakıf bütün dünyada tefsir ve meal konusunda güvenilir ve başvurulur bir odak hâline gelebilecektir. Burada vakfın kurulması ve teknik ve idarî altyapının oluşturulmasının günümüz şartlarında oldukça kolay hâle geldiğini belirtmek gerekir. 

Ancak vurgulamak gerekir ki en kritik mesele, tefsiri yazacak olan ekip oluşturulurken ortaya çıkacak zorlukların aşılmasıdır. Vakıf Mütevelli Heyeti ile birlikte pek çok kişinin bu problemi aşmak için gayret göstermesi gerekecektir. Tefsir usulü ve diğer hususlar ise diğer kritik unsurlardır ve oluşacak tefsir topluluğunun buna karar vermesi beklenir.

Okunma Sayısı: 1193
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı