II. Dünya Savaşı’nda Yahudîlerin Naziler tarafından katledilmesini anlatan 1000’den fazla Hollywood sinema filmi sayabilirsiniz.
Dolaylı olarak Holokost’a atıfta bulunan veya Yahudî güzellemesi yapan film ve diziler ise bir sayı vermeyi mümkün kılamayacak kadar fazladır. Ancak Antisemitizim karşıtı olan ve Semitist özellikler taşıyan (Yahudî güzellemesi yapan) film, dizi veya belgesellerde, Nazilerin durup dururken 6 milyon(!)1 Yahudîyi neden katlettiği konusunda ise herhangi bir veriye ulaşmak mümkün değildir. Burada Nazilerin yaptığının hiçbir şekilde savunulur yanı olmadığını söylemek yersizdir. Ancak başta dünyanın dört bir tarafında kurulmuş Holokost Müzeleri’nde görüleceği gibi her zeminde sadece tek taraflı bir anlatımla sunulan bir tarihle karşılaşıyor olmamız da bir vakıadır. Tarihe bakışta tek bir perspektif dayatılamaz ve tek taraflı anlatım tarihi değil her zaman bir propagandayı ifade eder. Holywood’un, ahirzamanda, hadis-i şerifte arkasına saklanan Yahudîleri gizleyecek olan Garkad Ağacı olduğunu ifade eden yorumlar ise bu bakımdan hayli dikkat çekicidir.
Holokost Olayı’nın tek taraflı anlatımının kimseye bir faydası olmaz; ancak bu tarz bir söylem devam ettiği sürece sürekli şımartılan, pohpohlanan ve acı çekmişliğine sonsuza dek toleranslı davranılacağı hissi uyandırılan bir toplulukta sorumluluk bilincinin oluşması ve medenî milletler arasında ciddi, eşitlikçi ve insaniyetçi bilincinin oluşması mümkün olmayacaktır.
Tarihte her zaman kendilerine arka çıkmış bir ümmet karşısında, İsrail Devleti’nin Filistinli Müslümanlara karşı bu kadar gaddarca bir tutum sergilemesi; küreselleşen dünyada, herşeyin bir şekilde gözden geçirilmesini kaçınılmaz kılıyor. Holywood’un tek taraflı propagandalarıyla anlatılan Nazi soykırımı sonrasında bizzat soykırıma uğrayanların torunlarının, bu soykırımdan çok daha fazlasını medenî dünyanın gözü önünde gerçekleştirmesi dehşetvari bir şaşkınlıkla karşılanıyor. Yıllar boyunca perde arkasında dünya siyasetinin, ekonomisinin, bilim, sanat ve felsefe dünyasının en kritik noktalarını ele geçirmiş bir topluluğun bu tek taraflı savaş ve katliam girişimi aynasından görüntü ve uç vermeye başlamasının özellikle Hristiyan çevrelerde hareketlenmeye sebep olduğu, medenî dünyanın da vicdanında ciddî bir halecana yol açtığı gözden kaçmıyor. Özellikle Güney Afrika’nın İsrail aleyhine Avrupa Adalet Divanı’nda soykırım suçlamasıyla açtığı dava, dünya siyaseti üzerinde örtülü şekilde uygulanan Siyonist baskıyı alenileştirmeye başladı. Bu dava Antisemitizme karşı yayınlanan Avrupa Komisyonu Kararı’ndan sonra Yahudî karşıtı yükselen ilk önemli ses olarak tarihe geçti. Birkaç Ortodoks Yahudî topluluğunun Filistinlilere yapılan katliama karşı gösterdiği tepki dışında henüz dünyadaki ve Türkiye’deki Yahudî cemaatlerinde yeterli cesaret ve farkındalık oluştuğunu söylemek mümkün değil. Ancak Filistinlilerin katledildiği her bir gün Avrupa ve Amerika üzerine çöreklenmiş Semitist tutumu tartışılır hale getiriyor. Amerika’da Trump tarafından 2019’da imzalanan Antisemitizmle Mücadele Hakkında Yürütme Emri’nin ve Irkçılığa Ve Hoşgörüsüzlüğe Karşı Avrupa Komisyonu Kararının (ECRI) yayınlanmasının (1 Temmuz 2021) üzerinden kısa bir zaman geçtikten sonra Filistinlilerin yaşlı genç, kadın-çocuk demeden katledilmesi herkesi şok ediyor. Trump’ın yayınladığı Yürütme Emri o kadar katı kurallar içeriyordu ki Amerika Evanjelistleri bu emir kapsamında Hz. İsa’yı (as) Yahudîler öldürdü demenin bile Antisemitizmle suçlanmaya sebep olabileceğini vurgulamaları Antisemitizmle suçlanmak korkusunun boyutlarını gösteriyor.
İsrail devletinin uyguladığı soy kırım ve vahşet İslam dünyasında da sıkıntıların günyüzüne çıkmasını hızlandırdı; bir takım ırk, mezhep ve ideolojiler üzerine kurulmuş devletlerde yaşayan Müslüman toplumların katliama karşı güçlü bir ses verilmesini önleyen kendi içlerinde çöreklenmiş mekanizmaları ve şahs-ı manevîleri tanımaya başlamalarının yolu açıldı.
Holokost yayıncılığının öne çıkardığı bir kavram olan “Pogrom” ya da “kıyım”; dinsel, etnik veya siyasî nedenlerle bir gruba karşı yapılan katliam ya da şiddet kullanarak yok etme girişimini ifade etmek için kullanılıyor. Günümüz dünyasında, şiddetin dışlandığı bir sosyolojide, özgürlük ve demokrasinin en yüksek değerler olarak öne çıktığı zamanımızda böylesine bir Pogrom uygulayan İsrail Hükumetinin mahkûm olması kaçınılmazdır.
“Yahudî meselesi”ni anlamak aslında tarihi ve özellikle tarihin son üç yüzyılını ve ahirzamanı kavramak anlamına geliyor. Bilimin, sanatın, felsefenin, iktisat ve teknolojinin şekillenmesinde önemli bir etkisiolan, Kur’ân’da İsrail Oğulları (çoğunluk itibarı ile olumlu veya nötr) ve Yahudîler (çoğunluk itibarı ile olumsuz ve kötü örnek) olarak birbirinden farklı iki tipoloji olarak bahsedilen bu kavim tarihin bir dönüm noktasında yine problemin tam merkezinde yer almaktadır. AIPAC ve Dünya Yahudî Kongresi gibi yüzlerce kurumlarıyla başta Amerika ve Avrupa siyaseti olmak üzere dünya siyasetini tehdit eden, dünya sermayesinin doğrudan ve dolaylı olarak çoğunluğuna hükmeden Yahudî kavminin bir kısım şerirlerinin “Deccalin mühim bir kuvveti” olduklarını haber veren hadis-i şerifi teyid ettikleri görülmektedir. Bu katliam aynı zamanda Yahudî alemindeki fay hatlarını da tetikledi. Geri kalanların nasıl bir tercihte bulunacaklarını bekleyip göreceğiz.
Dipnot: 1- Bu Yahudîlerce iddia edilen ve doğruluğu tartışmalı bir rakamdır.