"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Tek adamcılık, toplu iflâsa götürür

M. Latif SALİHOĞLU
04 Eylül 2024, Çarşamba
Bir önceki yazıda da ifade ettiğimiz gibi, küfür ve dalâlet cereyanı, bu zamanda bir şahs-ı manevî sûretinde hükmediyor.

O küfrî cereyanın zındık taraftarları da istiyorlar ki, iman ve hidayet cenahında olanlar fani ve çürütülebilir şahıslara bağlansın. Faaliyetlerini öyle idame ettirsin. 

Yani, ehl-i imandan olanların iradeleri şahısların eline geçsin, akılları da onların ceplerine girsin. Tâ ki, o faninin kırılması, çürümesi, en nihayet ölüp gitmesiyle, şahıslara bağlanan şevk, ümit, heyecan da toptan kılırıp sönüversin. Ardından, yine toptan bir şevksizlik, moralsizlik, ümitsizlik hâli ehl-i imanın dünyasını sarıp sarmalasın.

Evet, bu zamandaki dalâlet ehli cereyanlarının en büyük bir silâhı, mü’minleri toptan şevksizliğe, toptan ümitsizliğe uğratmaya çalışma yöntemidir. Yani, müminlerle tek tek uğraşmak yerine, bir tek adamın şahsında toptan iş görmek, kendileri için daha kolay ve daha etkili bir yöntem olarak görülüyor.

Bu metotla muvaffak olabilmenin, şüphesiz çok daha kolay olduğunu biliyorlar.

Evet, toplulukların ümit ve iradelerinin fâni ve geçici olan şahsiyet, siyaset, yahut ticaret gibi unsurlara bağlı olması, tahribatçı ehl-i bid’a için bulunmaz bir fırsattır.

*

Risale-i Nur’daki düsturlar manzu-mesine baktığımızda, şahıs merkezli yapılara itimat edilmemesi ve bunlardan uzak durulması yönünde çokça tahşidat yapıldığını görüyoruz.

Bunun sebebi gayet açıktır. Şöyle ki: Nur dairesi içinde şahıslara, misâlen, müridane bir surette bağlanmanın yolu açık tutulduğu veya bu yol geçerli kabul edildiği taktirde, şeyh, peder veya mürşid tavrını takınacak olan hemen her bölgeden, her vilayetten, her şehirden düzinelerle şahısların zuhûr edip ortaya mümkün hale gelir. O zaman da her kafadan bir ses çıkmaya başlar. Memleket sathı, Allah muhafaza, gitgide Babil Kulesinden beter bir vaziyete girer. 

Böylesi bir durumda, fazilet hissinin zaafa uğradığı şu enaniyet asrında, her halde “erken bir kıyâmet”i beklemekten başka bir şansımız kalmaz.

Allah, bu zamanda bizi fanilere bağlanmaktan ve o fanileri parlatmaya çalışan sönük şahsiyetlerin tesiri altına girmekten muhafaza eylesin.

*

Risâle-i Nûr’u okuyan, bu eserleri mütalâa ve müzâkere etmekle meşgul olan bir Nûr Talebesinin dâvâsı, hiç şüphesiz, onun için şu dünya hayatının en mühim bir gayesi ve maksadıdır. Bu maksada matuf harekât ettiğinde, hayatını Kurân’ın terbiyesi ve Resulullah’ın (asm) talimi doğrultusunda tanzim etmiş olur. Umumi hizmetlerin tanziminde de, sair kardeşleriyle birlikte ve koordineli şekilde iş ve hizmet görür. Yani, taksimül-a’mâl kaidesiyle mesailerin tanzimine ciddiyetle çalışır.

Bu mânâdaki çarpıcı bir misâl ile mevzuu nokta koyalım: Fihrist Risâlesi’nin Külliyattaki makamı 15. Lemâ ile 10. Şuâ’dır. Sözler, Mektubat ve 15. Lemâ’ya kadar olan kısmı Üstad Bediüzzaman hazırlamış. Geri kalan kısmını ise, talebeleri taksim ederek tamamlamışlar. Üstad, bu hizmetten çok memnun bir surette şunları ifade ediyor: 

“Aziz kıymettar, sadık ve sebatkâr kardeşlerim, Fihriste’yi, taksimü’l-â’mâl tarzında mütesânid heyetinizin şahs-ı mânevîsine tevdiiniz çok güzeldir. Tam ve daimî bir üstâd buldunuz. O mânevî üstâd, bu âciz kardeşinizden çok yüksektir; dahâ bana ihtiyaç bırakmıyor.” (Kastamonu Lâhikası: 35)

Okunma Sayısı: 1272
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Necati

    5.9.2024 01:59:04

    Evet Bizim Üstadımız şahs-ı manevidir. Risale-i Nurun şahs-ı manevisidir. Bu şahs-ı maneviyi UM meşveret temsil eder. Hepimiz Enâniyet ve şahsiyetimizi meşveret havuzunda eritmeye mecbur ve mükellefiz. Meşveret kararlarına muhalif hareket etmekten yılandan akrepten çekindiğimiz gibi çekinmeliyiz, korkup titremeliyiz. Gerçek Nur talebesi böyle davranmak zorundadır diye acizane düşünüyorum.

  • Ayhan Aydın

    4.9.2024 14:36:50

    Allah kaleminize kuvvet versin. Tebrikler.

  • HASAN DOĞAN

    4.9.2024 11:48:48

    Aynen Risale i Nur dairesi şahsı kabul etmiyor ve edemez.Ancak Yeni Asya dışındaki Nur Grupları maalesef Tarikatvari bir veya birer şahsa bağlanmış gibi olmuşlar.Rabbim onlara da bir intibah versin.Fakat asıl sıkıntı içimizde birileri sanki bizim cematin de bir şahsa bağlı imiş gibi lanse etmeleri durumu var;bu durum ta Merhum Kutlular ağabeyden bu yana ve halen de devam ediyor.Bu durum kanaatimce daha çok hased ve kıskançlıktan geliyor,Bir ağabeyin birazcık daha fazla mümeyyiz olması durumundan dolayı.Rabbim bizim cemaati bu gibi düşünceler ile içimize fitne ve fesat karıştırmak isteyen şahıs ve güruhların fitnesinden dur etsin ve inayet i ilahiyenin altında olmasını temin etsin inşaallah...

  • A. Yılmaz

    4.9.2024 07:54:40

    Abi o kadar haklısınız ki bu hakikatleri anlamadan meşveret ve şuranın güzelliğini yaşayamıyoruz işte. Tek adama bağlananlar Üstadımızın yerleştirmek istediği sistemin tadına varamıyor. Bu iş gülen ile bitmedi maalesef. O en görünür örneğiydi sadece. Tek adama itaat insanlardaki kabiliyetleri öldürüyor. Mankurtlaşan bir teba ortaya çıkıyor.

  • Şerif Yurdul

    4.9.2024 07:51:04

    Allah razı olsun hocam istifade ettik

  • Abdullah tunç

    4.9.2024 06:14:05

    Aslında Mevlânâ Halid'i Bağdadi Hazretlerinin ve fatiyle şahısçılık bitti.Tari kat sona erdi.Ve " Tarikat bende sona erdi, bundan donra hakikat mesleği ve Mehdi gelecek"diye bir be yanı var.Bu bir dönüm nok tasıdır.Şahışçılığın bittiği tarihtir.Şahsı manevi zamanıdır.Hizmetler, artık bir cemaat ve cemaattan çıkan bir şahsi manevi ta rafından deruhte edilecek tir.Onun için Üstad'ımız veciz bir şekilde bunu bir cümle ile ifade etmiştir. Baki bir hakikat fani şahıs lar üzerine bina edilmez, edilse hakikata zulüm olur diyor.Hakikatın dayan dığı yer de esma-i ilahiye dir.Ayrıca Üstad'ımız, mağlubiyetimizin bir sebe bi de ordularla gelen manevi bir şahsi dalaletin karşısına,bir ferdi çıkarma mızdır diyor.Maalesef İslam alemi daha bu haki katın farkına varamamış tır.Eski zamanın zihniyeti, anlayışıyla hareket ediyor. Yazı fevkâlâde önemli.Ya zarımızı tebrik ediyorum.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı