"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İhtilâle karşı tavırlarını netleştirmeyenlerin demokrasi niyetleri batıldır…

Şükrü BULUT
13 Eylül 2024, Cuma
Batıl kelimesini siyasi anlamda kullanıyoruz. Yani boş, temelsiz ve geçersizdir.

İhtilâlin bozgunculuk ve müdahale olduğunu bilenler, elbette 12 Eylül İhtilâli’nin bütün parçalarını da batıl ve hatta haram kabul ederler. Küresel münafıkların Türkiye temsilcileri ANAP ve AKP’nin milleti iğfal için kırk küsur senedir çevirdiği entrikaları bilenler; bu partilerin küresel merkezleriyle veya patronlarıyla dirsek temasına girmiş veya üslup olarak onları tasvip etmiş ve bu süreç içinde ortaya çıkan imkânlarından istifade etmiş bütün siyasi hareketlerin ve politikacıların ne kadar batıl, boş davrandıklarını ve millet zararına ömürlerini tamamlayıp hesap mahalline gittiklerini de anlatıyorlar.

12 Eylül İhtilâli’nin hedefinin, İslâmiyet’i ortadan kaldırmak, hayattaki dinî şeairleri Kemalizm’in ilk zamanlarındaki gibi silmek ve bin sene devam etmesi öngörülen süreç içinde doğup büyüyecek nesillerin dinsiz olmalarını sağlamak olduğunu; bu ihtilâlin paşalarından duymuştuk. Merak edenler arşivlere bakabilirler. Bu ihtilâli meşhur 11 Eylül ile karşılaştıranlar zannediyorlar ki, İkiz Kuleler’in yıkılışıyla başlayan ihtilâl daha önemlidir. Hayır. 12 Eylül’ün 11 Eylül’e annelik yaptığını, az sayıdaki araştırmacılar yazabildiler. Başlı başına geniş bir konu. New York’ta yakılan ihtilal ateşinin alevleri, Kandahar’a, Necef’e ve Şam-ı Şerif’e; Troçkicilerin üstadlarından Kissenger’ın direktifiyle yönelince, 12 Eylül’ün, kervanın başını çeken merkep olduğunu ancak anlayabildik.

12 Eylül projesi içinde yer alan “Barzanistan”ın kuruluşu, Kuveyt’in işgali, Körfez Savaşları ve Marksist Kürt hareketinin Doğu’daki yapılanması olmasaydı, elbette 11 Eylül’cüler, BOP’u Erdoğan/Berlusconi eş başkanlığında sahaya süremezlerdi. Ve daha sonraki Arap Baharı’ndan tutunuz, Ukrayna Savaşı ve Filistin katliamı meydana gelmezdi. Bunlar bugünkü makalemizin konusu değil. 12 Eylül’ün; Ukrayna’da ve Filistin’de Hristiyanlarla savaşı netice veren ve Hz. İsa’nın (A.S.) barış projesi olduğuna inandığımız AB’yi dağıtma hedefindeki 11 Eylül’ün yanındaki özgül ağırlığı fazla değildir. Kemalistlerin ön saflarında millet iradesiyle çarpıştığı 12 Eylül, semavi dinlerin özüne karşıydı. Bu süreçte Kur’an galip gelmeseydi, Hristiyanlık hükmen mağlup sayılacaktı.

Bildiğiniz üzere kayıplarımız, çektiklerimiz, hüsranlarımız çok olsa bile, gördüğünüz üzere Kur’an’ın galibiyetini meclislerdeki ve savaş meydanlarındaki siyasetçiler ve komutanlar itiraf ediyorlar. Muhalefetteki siyasi kadroların beyanları, onları bu hususta anlamamızı sağlar. Bir politikacı şayet 28 Şubat ve 15 Temmuz gibi hareketleri müstakilen ele alıyorsa, ne demokrasiyi ne de demokrasi karşıtı ihtilâlleri anlamamış demektir. Anadolu’da büyük anneye “EBE” derler. Yani 12 Eylül olsa olsa 11 Eylül’ün annesi ve diğer hareketlerin de ebesi sayılabilir. Bu sıralamayı veya akrabalığı bilemeyenlere en önemli tavsiyemiz, cehaletlerini okuyarak/araştırarak gidersinler. Bu halleriyle hem siyasete, hem muhalefete, hem demokrasiye, hem yardım bekleyen millete hem de mağdur edilen İslâmiyet’e büyük zararlar getirdiklerini unutmasınlar…

Yazdıklarımızın kaynağı ben değilim. Benim vazifem şahs-ı manevîye mal olmuş düşünceleri; mevcut sosyal ilimler, Risale-i Nur’un prensipleri ve bu sahadaki mütehassısların görüşleriyle yoğurarak okuyucularımıza aktarmaktan ibarettir. Elbette ki yanlış bana ait ve tashih için yardım edenlere de, Allah razı olsun diyoruz. Zahiren 12 Eylül İhtilâli daha çok dahilî bir mesele olarak görünebilir.

Bediüzzaman’ın Sünûhat eserindeki ifadelerini hatırladığımızda, müteharrik-i bizzat olmadığımızı tekrar anlıyoruz. Avrupa üfleyince bizdeki siyaset oynuyorsa, elbette ki 12 Eylül’ün arkasındaki global sosyal Marksistleri öğrenmek zorundalar, siyasetçiler. Hem de münafıklıkta ve tahribatta daima Avrupa dinsizleriyle bir olmuş bizdeki Kemalistlerin, 11 Eylül’cülere ilham ve destek verdiğini asla unutmamalıyız.

Mevzuyu kapatırken, demokrasi için çırpınan gençlere olan tavsiyemizi tekrarlayalım. Dünyamızın yakın tarihindeki Türkiye 12 Eylül’ü ile global 11 Eylül ihtilâllerinin mahiyetleri öğrenilmeden sahaya çıkacak demokrat siyasetçilerimiz, maça 3-0 mağlup başladıklarını unutmasınlar…

Okunma Sayısı: 916
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Hüseyin Yılmaz

    13.9.2024 18:57:18

    ... demokratların kulakları çınlasın... vesselam.

  • Hüseyin

    13.9.2024 16:38:43

    Allah ahirzaman fitnesindem cümle müslümanlarını ve gelecek nesillerini korusun.

  • Halil İbrahim

    13.9.2024 12:25:23

    Bu yazı, ahirzamandaki en geniş daire ile İslam içi dar dairelerin birlikte ele alınmasının zaruretini de gösteriyor. Çok önemli ve ehillerince değerlendirilmesi gereken meseleler.

  • Mustafa Said Kara

    13.9.2024 12:08:52

    12 Eylülden sonra ülkemizde olan durum şu anda tüm dünyada yaşanıyor aslında. Tüm dünya gençleri aynı kültürel potada yoğruluyor. Dünyanın geldiği yerdeyiz aslında.

  • Demokrat Avrupa

    13.9.2024 11:23:35

    12 Eylül ile 11 Eylül arasındaki bağlantı bilinmeden dünya siyaseti ve dünyadaki cereyanlar ve ihtilaller anlaşılacak gibi değil…Bağlantıyı bilenlerin sayısı oldukça az olduğundan neocon neoliberal ittifakı dünyayı ateşe vermekte maalesef pek de zorlanmıyor…

  • Seyfettin

    13.9.2024 10:36:07

    Unutulmaması gereken bir tarihin önemli noktalarını yazmışsınız. Tamamının ortaya çıkarılması lazım. Yoksa bu ülke bağımsızlığını kazanamaz.

  • Hüseyin T

    13.9.2024 09:36:41

    Aklı selim olan her bireyin bir duruşu pozisyonu olduğu gibi grupların cemaatlerin ve toplumların da haksızlık hukuksuzluk karşısında muayyen bir duruşu vardır .. Hukuka bağlılık, haksızlığa uzaklık halkları ve hakları diri tutar motivasyon sağlar.. İman eksikliği dünyevileşme ahiret inancının olmayışı açgözlülük eğitimsizlik ve merhametsizlik politik bürokratik ekonomik dengeleri sarsar;sosyal ağları ve ayarları bir grubun lehine toplumun büyük çoğunluğunun aleyhine bozar .. Toplumsal sözleşme ve helalleşme hak edenin hakkını hak etmeyenin haksızlığının hukuki olarak tespit ve tescil edilmesiyle başlar.. Ademoğlunun açgözlülülüğü ve güvenilmezligi eğitim demokrasi ve hukuk bariyerinin yerli yerinde işlemesiyle engellenebilir...

  • S.topuz

    13.9.2024 07:57:45

    ..."O zaman, o seyahat-i ruhiyede, mehasin-i medeniyet ve fünun-u nâfiadan başka olan malayani ve muzır felsefeyi ve muzır ve sefih medeniyeti elinde tutan Avrupa'nın şahs-ı manevîsine karşı demiştim: Bil ey ikinci Avrupa! Sen sağ elinle sakîm ve dalaletli bir felsefeyi ve sol elinle sefih ve muzır bir medeniyeti tutup dava edersin ki, beşerin saadeti bu ikisi iledir. Senin bu iki elin kırılsın ve şu iki pis hediyen senin başını yesin ve yiyecek. Ey küfür ve küfranı dağıtıp neşreden bedbaht ruh! Acaba hem ruhunda, hem vicdanında, hem aklında, hem kalbinde dehşetli musibetlerle musibet-zede olmuş ve azaba düşmüş bir adamın cismiyle, zahirî bir surette aldatıcı bir zînet ve servet içinde bulunmasıyla saadeti mümkün olabilir mi? Ona mes'ud denilebilir mi? " Bediüzzaman Said Nursî, Risale-i Nur Külliyatı, İman ve Küfür Müvazeneleri - 180

  • S.topuz

    13.9.2024 07:53:59

    "Aynen öyle de, ehl-i imana hücum eden ehl-i dalalet, -bu asır cemaat zamanı olduğu cihetiyle- cem'iyet ve komitecilik mâyesiyle bir şahs-ı manevî ve bir ruh-u habîs olmuş, Müslüman âlemindeki vicdan-ı umumî ve kalb-i küllîyi bozuyor. Ve avamın taklidî olan itikadlarını himaye eden İslâmî perde-i ulviyeyi yırtıyor ve hayat-ı imaniyeyi yaşatan, an'ane ile gelen hissiyat-ı mütevâriseyi yandırıyor. Herbir müslüman tek başıyla bu dehşetli yangından kurtulmaya me'yusane çabalarken, Risale-i Nur Hızır gibi imdada yetişti. Kâinatı ihata eden son ordusunu {(*): Kâinatı dağıtamayan bir kuvvet onu bozamaz.} gösterip ve ondan mukavemetsûz maddî, manevî imdad getirmek hizmetinde hârika bir emirber nefer olarak Âyetü'l-Kübra Risalesi'ni İmam-ı Ali (R.A.) keşfen görmüş, ehemmiyetle göstermiş." Bediüzzaman Said Nursî, Risale-i Nur Külliyatı, Kastamonu - 55 😥🌹🤲🌹❤☝️🌙😪😭😥😡😤🕊🕊🕊🌍🇪🇺🇹🇷🇵🇸🇵🇸🇵🇸🇵🇸🇵🇸

  • S.topuz

    13.9.2024 07:48:49

    "Âhirzamanda Hazret-i İsa Aleyhisselâm gelecek, Şeriat-ı Muhammediye (A.S.M.) ile amel edecek mealindeki hadîsin sırrı şudur ki: Âhirzamanda felsefe-i tabiiyenin verdiği cereyan-ı küfrîye ve inkâr-ı uluhiyete karşı İsevîlik dini tasaffi ederek ve hurafattan tecerrüd edip İslâmiyete inkılab edeceği bir sırada, nasılki İsevîlik şahs-ı manevîsi, vahy-i semavî kılıncıyla o müdhiş dinsizliğin şahs-ı manevîsini öldürür; öyle de Hazret-i İsa Aleyhisselâm, İsevîlik şahs-ı manevîsini temsil ederek, dinsizliğin şahs-ı manevîsini temsil eden Deccal'ı öldürür.. yani inkâr-ı uluhiyet fikrini öldürecek." Bediüzzaman Said Nursî, Risale-i Nur Külliyatı, Mektubat - 6

  • Oğuz Yiğiter

    13.9.2024 00:43:39

    12 eylül ihtilali için merhum Kutlular Ağabey; "12 eylül darbe-i münafıkanesi" derdi. Bu tabir çok şeylerin ipuçlarını veriyor aslında. 12 eylül'den sonraki sosyal dizayna baktığımızda en başta toplumun endinamik ve enerjik kesimi gençliği, "sev-genç" kodlamasıyla apolitik bir gençlik formatına aldılar. Sonra siyaset tarlasını öyle bir sürdüler ki bir daha kimse kendi dinamiklerini ve kimliğini tanıyamasın. Bunun için de en kullanışlı figür; iki elini omuzları üstünde kavuşturup, "dört eğilimi birleştirdim" diyen "tonton" Özal'ı sahneye sürdüler. Ve böylece demokrat misyonun bir daha uzun bir süre kendi kodlarına dönemiyeceği, aldatmakla iş gören nifak cereyanın en güçlü slahı olan "demokratları şaşırtma ve dağıtma planı"nı devreye soktular. İşte ogün bugündür ülke debelenip duruyor maalesef...

  • Hidayet

    13.9.2024 00:12:56

    12 Eylül İhtilâli’nin hedefinin, İslâmiyet’i ortadan kaldırmak, hayattaki dinî şeairleri Kemalizm’in ilk zamanlarındaki gibi silmek ve bin sene devam etmesi öngörülen süreç içinde doğup büyüyecek nesillerin dinsiz olmalarını sağlamak olduğunu; bu ihtilâlin paşalarından duymuştuk. Merak edenler arşivlere bakabilirler.„ Bu manays grelen sözleri nilhassa 1997 den sonra fazla iiittik.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı