"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bekir Ağa’dan “Koreli Recep” Ağabeye

M. Latif SALİHOĞLU
28 Ağustos 2024, Çarşamba
Barla Lâhikası’ndaki “Adilcevazlı Bekir Ağa”nın mektubunu okurken, gayr-ı ihtiyarî olarak 2013’te vefat eden Aksekili Recep Koval Ağabeyi hatırladık.

Nur dairesi içindeki isimsiz kahramanlardan bu iki zâtın ismini aynı anda hatırlama-mızın sebebini şu şekilde sıralamak mümkün:

İkisi de ümmi idi. Ümmilik (okuma-yazmaları yok) ile beraber, ikisi de allâmelerin hizmetini deruhte etmiş. İlânât ile pek çok insanın hidayetine vesile olmuşlar. Risâle-i Nurları hem başkasına okutup dinleyerek derslerini almışlar, hem de bu suretle başkasının istifadesine ve Risâle-i Nur ile tanışmalarına, dolayısıyla iman ve hidayet dairesi içine girmelerine vesile olmuşlar.

İkisi de ticaretle uğraşarak maişetlerini temin etmişler; ama, aynı zamanda iman kurtarma hizmetini de kesintisiz şekilde devam ettirmişler. Bu hizmetlerini de, daha ziyade seyyar satıcılık zamanlarında köyden köye, kasabadan kasabaya, şehirden şehire seyahat etmek suretiyle yapmışlar. Yolculuk esnasında, çantalarında, hurçlarında taşıdıkları risâleleri çıkarıp okuma-yazması olan yol arkadaşlarına okutmuşlar. Kendileri de can kulağıyla dinleyip nasiplerini almışlar. Aynı şekilde, okuyan ve dinleyenlerin nasipdar olmalarına ayinedarlık yapmışlar.

*

Bilvesile, vaktiyle görgü şahitlerinden dinlemiş olduğumuz iki hatıra ile mevzuu toparlamaya çalışalım.

Ağustos 1995’te gittiğim Barla’nın Çam Dağında Hüseyin Bülbül Ağabeyden şunu dinlemiştik: 1933 yılı sonlarında Cumhuriyetin 10. yılı vesilesiyle umumî af çıkınca, Bekir Ağa da Barla’da mukim Üstad Bediüzzaman’ın yanına gelerek ona şu teklifte bulundu:

- Hocam, umumi aftan yararlanmak için siz de müracaat edin. Vesika alın. Yol parası ve sair masraflar için ben yardımcı olur, gereken miktarı temin edebilirim.

Üstad Bediüzzaman, onun teklifine şu mukabelede bulundu:

- Kardaşım Bekir. Yol masrafı mühim değil. Ben buraya kaderin sevk-i İlâhisiyle geldim. Kendi başıma kalkıp tekrar vatanıma dönmem. Şayet gitsem, beni rahat bırakmazlar, bir sebeple beni alır yine buralara getirirler... Hem, ben buradaki kardeşleri bırakıp da başka yere gitmem. Kardeşlerim benim için her şeyden daha kıymetli. Biz burada bir cemaat olduk; daha birbirimizden kopamayız, ayrılamayız. Birbirimizden nesebî akrabalıktan daha yakınız.

*

İkinci hatıra, aynı zamanda “Kore Gazisi” olan Recep Koval ile ilgili.

“Koreli Recep” Ağabey, muhterem kardeşlerimiz Mustafa, Ahmet ve Said’in babaları, aynı zamanda Yeni Asya’nın emektar foto-muhabiri Selahaddin Tercan Ağabeyin de kayınpederiydi.

Ben 1980’lerde perakende kitap servisinde çalışırken, sıklıkla gelir, çantasını kitap doldurur giderdi. Bir müddet sonra tekrar gelir, yine doldurur gider, muhtaçlara ulaştırırdı. Yıllarca aynı hizmeti hiç yorulup usanmadan yaptığının canlı şahidiyim.

Recep Ağabeyin torunu Zübeyir Tercan Kardeşimizin naklettiğine göre, aslen Akseki’nin (Antalya) köylerinden olan dedesi ile anneanesi, evlendikten kısa bir müddet sonra memleketten ayrılmışlar.

Gurbetlik, birçok kimse için yeni bir hayatın, yeni bir hizmetin başlangıcı olurmuş. İşte, Recep Ağabey ve ailesi için de aynı hakikat tecelli etmiş.

İlk olarak Safranbolu taraflarına gelip yerleşmişler. Burada ve Karabük’te dondurmacılık yapmışlar.

Recep Ağabey, Karabük’te dondurmacılık yaparken, uygun gördüğü kimselere, bilhassa gençlere cep boyu risâlelerden hediye edermiş… 

İşte, bir gün yine aynısını yapmış ve 19 yaşlarındaki bir delikanlıya verdiği bir külâh dondurmanın yanı sıra ayrıca küçük bir risâle hediye etmiş.

Kitabı eve götüren bu delikanlı, yaşadıklarını ailesine de aktarmış: Bu kitabı “Koreli Recep” isminde dondurmacı bir amca verdi. “Al oku, çok istifade edersin” dedi.

O risâleyi, ailenin diğer efradı da pür merakla okurlar. Aynı merak ve iştiyakla, bilahare diğer risâleleri de temin edip okumuşlar.

Gel zaman git zaman, Recep Ağabey ile o delikanlının yolu bu kez İstanbul’daki bir Nur dershanesinde kesişir… 

Yıllar sonra Recep Ağabeyi karşısında gören o delikanlı, hemen eline sarılır ve gözyaşları içinde şunları anlatır: “Yıllar önce bana hediye ettiğiniz o küçük risâle, benim ve bütün aile efradımızın mânevî kurtuluşuna vesile oldu. Annem, babam ve kardeşlerim, hatta diğer akrabalarımdan da o kitabı ve ardından diğer risâleleri temin edip okudular. Çokça istifade ettiler.   Şükürler olsun, o kitap vesilesiyle iman ve hidayet dairesi içine girmiş olduk. Allah sizden ebeden razı olsun.”

Okunma Sayısı: 1236
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ayhan Aydın

    28.8.2024 09:56:44

    Risale-i Nur davasının örnek şahsiyetleri. Allah onlardan razı olsun Allah İstikametten ayırmasın. Tebrikler.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı