İnsanlık dışı yöntemlerle işlenen Srebrenitsa Katliâmı, üstelik BM gücüne bağlı olarak orada bulunan sözde “güvenlik şemsiyesi” altında gerçekleştirildi.
Dünya durdukça unutulmayacak bir utanç tablosu, 11 Temmuz 1995’te Bosna’da yaşandı: Ratko Miladiç komutasındaki vahşi Sırp kuvvetleri, Srebrenitsa’da 8000’den fazla Müslümanı katletti.
İnsanlık dışı yöntemlerle işlenen Srebrenitsa Katliâmı, üstelik BM gücüne bağlı olarak orada bulunan sözde “güvenlik şemsiyesi” altında gerçekleştirildi.
Başta Birleşmiş Milletler Cemiyeti olmak üzere, “Medeni Avrupa”nın bir utancı, hatta yüzkarası olarak tarihe geçen bu katliâmın üzerinden çeyrek asra yakın bir zaman dilimi geçmiş olmasına rağmen, o gün yaşanan acılar hâlâ taptâze olarak duruyor.
Katledilen mâsumların özellikle anaları, bacıları, çocukları ve bir şekilde kurtulmayı başarabilen sair yakınlarının yürekleri dün olduğu gibi bugün de yangın yeri gibidir.
Onların halini düşünüp de yanmayan bir yürek, herhalde “insan yüreği” olamaz.
Bu hatırlatmalardan sonra, şimdi de o unutulmaz vahşetin adım adım nasıl işlendiğine kısaca bir nazar gezdirelim.
* * *
Komünist-Sosyalist bloku ifade eden “Demirperde”nin 1980’lerin sonlarına doğru yırtılmaya başlamasıyla birlikte, bu din dışı cereyanın dayandığı maddî-mânevî pâyandalar da bir bir yıkılmaya yüz tuttu.
Bununla bağlantılı olarak, Tito’nun Yugoslavya'sı da parçalanmaktan nasibini aldı. 1990'da Boşnak Müslümanların dayanışmasıyla Cumhurbaşkanlığı makamına gelen Aliya İzzetbegoviç, Bosna'nın tam bağımsızlığı yönünde kararlı ve azimli bir mücadelenin içine girdi.
Bu maksatla 1992'de yapılan referandumdan "bağımsız cumhuriyet" kararı çıktı. Ancak, Sırplar bu kararı tanımayarak, bilhassa Boşnak Müslümanlara yönelik kanlı saldırılara başladı. O tarihte Müslümanlarla Sırplar arasında patlak yaşanan Bosna-Hersek Savaşı, yaklaşık üç yıl devam etti.
İşte, söz konusu “Srebrenitsa Katliâmı” tam da savaşın sonlarına doğru işlenmiş oldu. Denilebilir ki, insanı insan olmaktan utandıran bu katliâm, dünyanın, özellikle Batı dünyasının gözleri önünde cereyan etti.
Ratko Mladic komutasındaki Sırp birlikler, 11 Temmuz (1995) günü Hollandalı Birleşmiş Milletler (BM) askerlerinin güya koruması altındaki sözde "güvenli bölge"ye, yani Srebrenitsa'ya girdi. Vahşette sınır tanımaz Sırp kuvvetleri, burada savunmasız insanları gece-gündüz demeden vahşice, gaddarca, hünharca katletti.
* * *
Dayanılmaz acılara sahne olsa da, günün birinde savaşın bitmesi, barışın sağlanması kaçınılmaz hale geliyor. Burada da aynı şey oldu. Nihayet, Aralık 1995'te savaşın sona ermesiyle birlikte, taraflar arasında “Dayton Antlaşması” sağlandı. Bu mecburî antlaşma gereği Ortodoks Sırp, Katolik Hırvat ve Müslüman Boşnaklar, yine eskisi gibi birarada yaşamaya mecbur kaldı.
1992-95 yılları arasındaki tek taraflı saldırı şeklindeki savaş müddeti boyunca, sayıları yüz binlerle ifade edilebilen Müslüman Boşnak nüfus, Sırp ve Hırvat'ların (daha çok Sırpların) insanlık dışı saldırıları sonucu vefat etti, şehit düştü.
SONUÇ: Lahey’deki Uluslararası Adâlet Divânı, 2007'deki kararında, Srebrenitsa ve civarında yaşananları "soykırım" olarak ifade etti. Sırp komutan Ratko Mladic müebbet hapse mahkûm edilirken, diğer suç ortaklarına da çeşitli cezaların verilmesine hükmetti.
***
@salihoglulatif:
- Tuhaf kokulu, şeker karışımlı, şarap rutubetli, kokain esanslı fabrikasyon türü sigara tüketimi, ülke ve dünya genelinde artış gösteriyor... Günün birinde herkesin ve her “bağımlı”nın kafasına dank edecek “acı gerçek” şudur: İnsanın sigarayı tükettiğinden çok, sigara insanı tüketiyor.
***