Teröristler veya terör örgütleri vahşidir, zalimdir, gaddardır, haindir, nâmerttir, ahlâksızdır...
Buna, akıl-vicdan sahibi hiç kimsenin bir itirazı olamaz.
Bununla beraber, terör lobisinin aptal, manyak, geri zekâlı olduğunu da hiç kimse iddia edemez.
Yani, bu örgüt ve lobilerin de kendine göre bir kurmay aklı, bir şeytânî zekâsı vardır.
Stratejilerini buna göre belirler, faaliyetlerini buna göre yürütürler.
Esasen, böyle hareket ettikleri içindir ki, bu mel’un terör örgütleri, yıllarca koca devletlere, milletlere kafa tutup başlarını ağrıtabiliyor. Ocakları söndürebiliyor. Sayısız canları yakıp oluk oluk kan akıtabiliyor. Astronomik rakamlarda zarar-ziyan verebiliyor. Vesâire...
* * *
Öte yandan Vahşi Batı, özellikle II. Avrupa da zalimdir, gaddardır, sömürgecidir, ahlâksızdır, çiftestandartlıdır, menfaatperesttir, vesâire... Artık, ne derseniz deyin.
Ama, tıpkı terör lobileri gibi, onların da aptal ve geri zekâlı olduğu söylenemez. Söylense, abes kaçar. Buna akıl-mantık sahiplerini inandırmak mümkün değil.
Yani, onların da kendilerine göre bir şeytânî zekâsı ve bir stratejik aklı vardır. Vardır ki, asırlardır dünyaya hükmedebiliyorlar.
Batı dünyası, şayet hakikaten aptal ve geri zekâlı olsaydı, sanayi devrimini yapamaz, rönesansı gerçekleştiremez, yüksek teknolojiye imza atamazdı. Vesaire...
* * *
İşte, yukarıda özet bir halde mahiyetlerini tarif etmeye çalıştığımız vahşi terör lobileri ile bozuk ve gaddar ruhlu II. Avrupa’nın şom ağızlı sözcüleri, tutup bizim 16 Nisan’daki “Demokratik Referandum”umuz hakkında habire ileri-geri konuşup duruyorlar.
Zahirde açık açık, hatta bağıra çağıra HAYIR diyorlar. Bunu, ayrıca her tarafa ilân ediyorlar; dolayısıyla, yurt içi ve yurt dışındaki bütün seçmenlere duyurmuş oluyorlar.
Peki, seçmen kitlesi bundan nasıl etkileniyor? Hiç şüphesiz olumsuz şekilde, yani aksi yönde etkileniyorlar. Yani, terör örgütleri ile Avrupa’nın bozuk kesimi, HAYIR diye bağırdıkça, EVET diyecek olanların hem gücünü, hem de sayısını arttırmış oluyorlar. Üstelik, bu “aksülamel” gelişmenin gayet iyi farkındalar.
Yani, bilerek ve kasten yapıyorlar bu işi: Şüphesiz, stratejik menfaatleri gereği, böyle davranıyorlar.
Çünkü, başta da ifade etiğimiz gibi, zalim oldukları halde, aptal değiller. Yaptıklarının, ne tür reaksiyonlar doğuracağını, sonuç itibariyle oyların ne yönde etkileneceğini gayet iyi biliyorlar.
Bilmemeleri mümkün değil.
Bilmemelerini farz etmek, onların zekâsını hafife almak demektir.
Bu ise, kendi kendimizi kandırmak anlamına gelir.
* * *
Referandum kampanyasını gerilim ve kutuplaştırmaya dayalı olarak yürütmek de, şüphesiz ki kendine has bir stratejidir. Üstelik, bu strateji, şimdiye kadar hep “kârlı sonuç” doğurmuştur.
Yakın geçmişteki seçim ve referandum dönemlerini, burada tek tek sayıp sıralamaya gerek yok.
Hemen herkes, kendine göre yapacağı küçük bir araştırma neticesinde, istediği kadar bol miktarda bilgiye, veriye ulaşabilir.
Özeti şudur: Saltanatı ele geçirenler, seçimlerin, referandumların hemen tamamında, hep karşıtlık üzerinde, yani reaksiyoner bir kampanya yürüttüler. Kendi marifetlerini anlatmaktan çok, her defasında ya bir mağduriyete oynadılar, ya da ayrı bir düşmanı nazara vermeyi tercih ettiler. Seçmene mânevî baskı yaparak “Ya benden, ya da bu hainlerden yanasın” demeye getirdiler... Bundan kârlı sonuç aldıkları içindir ki, aynı alışkanlığı devam ettiriyorlar.
* * *
İşte, şimdiki referandum kampanyasında, içerden yeteri kadar, ya da milleti reaksiyona sevk edecek kadar düşman bulamayınca, haricî bir cephe buldular. Mal bulmuş Mağribî gibi de üzerine atladılar.
Ama, şunu asla unutmamak gerekir ki, o hariçteki düşmanlarımızın da kendilerine göre bir aklı ve zekâsı vardır. Türkiye’nin diktatörlüğe doğru sürüklenmesi, onların da kârına ve çıkarınadır. Bu sebeple, HAYIR diyerek, dolaylı şekilde EVET’e çalışmış oluyorlar.
Şundan eminiz ki, onlar da, bu yaptıklarının, dolaylı olarak Türk seçmen kitlesi üzerinde şiddetli bir tepki uyandırdığının, bir alerji meydana getirdiğinin ve bir “aksülâmel” hâsıl ettiğinin pekâlâ farkındalar.
Son bir nokta: Kendi kendimizi ve birbirimizi hiç kandırmaya gerek yok: Dünyada hiçbir ülke, haricî düşmanları veya terör örgütlerinin hatırı için referandum yapmaz.
@salihoglulatif:
MÜNÂZARÂT’tan:
Meşrûtiyetin Sırrı
- Meclis-mebûs hürdür
- Kuvvet kànundadır
- Şahıs hiçtir
* * *
İstibdâdın Esâsı
- Kuvvet şahıstadır
- Kànun, keyfine tâbîdir
- Hak kuvvete mağlûbtur.