"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Nurcu” olmak “Nursuz” kalmaktan iyidir

M. Latif SALİHOĞLU
08 Kasım 2024, Cuma
''Nur'' aydınlatıcı, sarıcı, okşayıcı, kuşatıcı, ufuk açıcıdır…

Nur, kimseyi incitmez. Yaralamaz. Kimseye zarar vermez.

Dolayısıyla, nurdan rahatsız olunmaz. Nurdan rahatsız olan yarasadır (huffaş) ve yarasa tabiatlı insanlardır.

İşte, bu mânada nurlu olmak, yahut nurcu olmak, şüphesiz ki nursuz olmaktan, yahut nurdan mahrûm kalmaktan çok çok daha iyidir.

“Nurcu” yahut “Nurcular” tâbirinin hayatımıza girmesinin üzerinden seksen yıldan fazla bir zaman geçti. Bu zaman zarfında “Nurcu” diye bilinen vatandaşlardan bir tek şahsın bu dâvâdan dolayı suça teşebbüs ettiği, cinayet işlediği, anarşi veya teröre bulaştığı tesbit edilebilmiş değil.

Kezâ, elli yıl süren (1935-85) mahkemelerin tamamı da beraatle neticelendi. Yani, hiçbirinin sâbıkası yoktur. Aynı şekilde, tescil edilmiş bir cezası da yoktur.

Şâyet, sâbıkası olanların varlığından söz eden olursa, bilinsin ki, o kimseler hakiki ve sâdık Nur Talebesi değiller. Belki, “Ben Nurcu, şucu-bucu değilim” dediği halde, sırf Nur’un sermayesinden istifade etmek emelimde olan kimselerdir, onlar.

Böyleleri olmuştur tabiî. Öyle ki “Siz Nurcu musunuz?” suâline karşı şu mânada bir tavır sergilemişlerdir: “Nurcu değilim; ama, yan cebime koyun.”

İşte bu tavır, Nurculuğu kullanmak ve istismar etmekten başka bir şey değildir.

Peki, “Nur”un özüne ve hakikatine bakınca neler görünüyor ve bu tâbir nasıl anlaşıyor? Daha doğrusu nasıl anlaşılması gerekiyor?

Biliyorsunuz “Nurun ala-nur” diye hoş bir deyim var. Yani, nur üstüne nur…

İşte, “Nurcu” tabirinin kökündeki “Nur”, dahası Risale-i Nur ismindeki Nur, buradaki “Nurun alâ-nur”un mânâ ve maksadı ile doğrudan bağlantılıdır. 

Evet, bu Nur, bütün âlem, umum kâinat, hatta bilumum mukaddesat ile münasebettar olan parlak bir hakikattir.

Şöyle ki: “Risale” kitap demektir. “Nur”dan kasıt ise “Kur’ân”dır. Buna göre “Risale-i Nur”, 

“Nur’un kitapları, yani Nur olan Kur’ân’ın   tefsiri” demek oluyor.

Dahası var: Allah’ın nuru, Kur’ân’ın nuru, imanın nuru, İslâmın nuru, Muhammed’in (asm) nuru, Cennetin nuru gibi, bu nurânî zincirin halkaları ezelden başlayarak ebede kadar uzanıp gidiyor.

İşte, böylesi bir “Nur”dan mahrûm kalmak demek, zulmete mâruz kalmak, yahut mahkûm olmak demektir. Dolayısıyla, biz “Nurcu” olmayı da, bu nurânî âleme dahil olmak ve o nurânî zincire bağlanmayı murad etmek mânasında anlıyoruz. Tabiî, bu da bir nasip meselesidir.

Kısa kısa birkaç noktaya temas ederek nihayet verelim:

“Şeriat” demek, tamamiyle Kur’ân ve İslâmiyet demek olduğu hâlde, “Çok şükür ben Müslümanım” diyen çok sayıda insan bunu bilmiyor, anlamıyor, hatta anlamak dahi istemiyor. Çünkü, o “sözde Müslüman”, kendini “Şeriat karşıtı” biri olarak adeta fikr-i sâbit ile sâbitlemiş hâldedir.

İşte, doğrudan doğruya Kur’ân’ın nuru ile bağlantılı olan “Nurcu” ve Nurcular” tabiri de, benzer kimselerin kafasında ne yazık ki aynı fikr-i sâbite ile bambaşka çağrışımlar yapıyor. Oysa, “Nurcu” tabiri, deyim yerindeyse “Kur’âncı, imancı, Şeriatçı…” gibi nurânî mânalara tekabül ediyor.

Nurcularla ve Risale-i Nur ile münasebeti olmayan bir adam, “Nurcular” ile ilgili konuşmanın yapıldığı bir toplulukta, tam da tanışma faslı esnasında kendisinden şöyle söz etti: “Ben gerçek bir Nurcuyum” dedi. Herkesin hayretli bakışına mukabil olarak da şu espriyi patlattı: Benim eşimin adı Nur’dur; dolayısıyla, ben gerçek bir  “Nur”cuyum.

Bir başka sohbetli tanışma faslından…

Grup içinde biri diğerine kasıtlı ve sıkıştırmalı bir tavır ile sordu:

- Beyefendi, siz Nurcu musunuz?

Yaşça küçük olan muhatap kişi şu mukabelede bulundu:

- Beyefendi, önce sizi tanısak daha iyi olur: Siz Nursuz musunuz?

Okunma Sayısı: 1982
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • İbrahim FİŞEK

    8.11.2024 18:35:38

    Tebrik ederim, harika yazılarınızı ve sosyal medya beyanlarınızı severek takip ediyorum...

  • Said

    8.11.2024 16:32:38

    Allah razı olsun ağabeyim. Rabbim bizleri ihlastan istikametten ayırmasın 🤲🏼

  • Toygar

    8.11.2024 16:15:29

    Şeriat konusundaki bir yorumcunun yoruma oldukça gülesim geldi. Şeriat deyince Hz.Adem'in ya da Hz.Musa'nın şeriatini akla getirmek ilginç olmuş :)) Anlamaya çalışmaktansa, kelimelere takılmak ve hakikatlere göz kapamak daha havalı geliyor tabii !.. Geçmedi şu çok bilmişlik huyumuz!... Öyle bana "ama sen de aynısını.." falan demeyin. Hala anlamaya çalışmıyorsunuz demektir!...

  • Ayşe nur

    8.11.2024 16:14:33

    günümüz insanının şeriat anlayışına vurgu yaptığınız yazınızda önemli bir husus da açılmış; Şeriat teriminin sözlük ve ıstılahi manaları. Peygamberlerin kendi zaman ve zeminlerine mahsus ilahi şeriatları mevcuttu, ancak çağdaşınız insanlara dair tesbitler yapılırken, bu zamanın anlayışını dikkate almayı da sözün/ yazının bütünlüğüne bakarak çıkarmak lazım. muhtasar beyan ettiğiniz; “tamamiyle Kur’ân ve İslâmiyet demek…” İfadelerini, Ş.Sami Efendi de; âyet ve hadis ve icma-ı ümmet esasları üzerine müesses kanun-u İlahi” derken, Ö.Bilmen; “Hukuk-u İslamiyye Istılahat-ı Fıkhiyye tarifiyle islam/ din manasında ifadelerinizi de teyid ediyor. Âlimler şeriatın “zaruriyat ve müsellemât-ı diniye”yi “ezmanın tegayyürü” ile değiştirmemiş, ahkamın tegayyürü ise, içtihat ehlinin icması ile şeriatın nazariyat kısmında görülmüş sanki. Ve evet, nur kimseyi incitmez, yaralamaz Nurun atiyyelerini taşıyabilen matiyyelerine ne mutlu.

  • Ömer

    8.11.2024 15:41:00

    Nurculuk falana filana göre değil, Üstadımızın tashihinden geçmiş Risale-i Nur Külliyatı’na göre yapılır. Dikkatli bir şekilde Külliyatı okuyup istifade etmek ve okunan hakikatlerin manalarını hayatımıza geçirmek esastır. Daha sonra da muhtaç olanların Risalelerle buluşmasını temin etmektir. Yoksa al adamı kendine benzet, yok öyle bir şey.

  • Enver şahin

    8.11.2024 11:32:56

    İnşaallah dünyadaysa ahşrettede Nurcu diye kabul edilirim

  • Doğan Alioğlu

    8.11.2024 11:01:31

    Sayın yazar! “Şeriat” demek, tamamiyle Kur’ân ve İslâmiyet demek olduğu hâlde" diye yazmışsın. Halbuki Şeriat demek, tamamiyle Kur’ân ve İslâmiyet demek değildir. Çünkü Allah'ın dini, İslam değişmez. (Genel anlamıyla Hz. Adem'den Hz. Muhammed 'e) Ama şeriatlar değişebilir. Kurandaki 'Şir'a ve Minhac' kelimelerinin tefsirlerini iyice araştırın. Ayrıca Hz. Musa şeriatı ile Hz. Muhammed'in şeriatları aynı olmadığı kesin bir gerçektir. Allah cc Şeriatları peygamberlerı ile, kitapları ile değiştirdiği gibi âlimler de belli ölçülerle değişiklik yapabilirler. "Ezmanın tağayyürü ile ahkamın tağayyürü kaçınılmazdır" Mecelle maddesi. Bu tağayyürü kim yapacak ? Elbet âlimler. Şunu da belirtmek isterim ki Türkiye'de gerçekten şeriat karşıtları aynı zamanda din karşıtı ve özellikle İslam dini karşıtıdırlar. Fakat bizler kamuyu bilgilendirmek durumunda olanlar bu farkları bilmeliyiz. Selam ve saygılarımla.

  • Elvan sağkol

    8.11.2024 09:40:08

    Elhamdülillah nurun hadimleriyiz inşallah Sadakatle, sebatla. Allah razı olsun Latif abim güzel bir meseleyi güzel bir izahla işlemişsiniz.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı