Konumuz, bir önceki yazı konusunun devamı.
Yani, Üstad Bediüzzaman’ın bir asır evvel doğrudan doğruya “haricî mütecâviz düşmanlar” hakkında ifade etmiş olduğu bir kıyaslamanın, bazı kimseler tarafından günümüz iç siyasetine veya siyasilerine tatbik edilmeye çalışılması meselesi...
Bu konuda söylenecek çok şey var. Ancak, meselenin herkes tarafından anlaşılacağı netlikte ve açıklıkta, mümkün olduğunca da kısa maddeler halinde bir kez daha dikkat nazarlarına takdim ediyoruz.
İşte, Sünûhât’ta zikredilen o mânidar ifadeler: “Bence yol ikidir; mizânın (terazinin) iki kefesi gibi. Birinin hiffeti (hafiflemesi), ötekinin sıkletine (ağırlığı hesabına) geçer. Ben tokadımı Antranik ile beraber Enver’e, Venizelos ile beraber Said Halim’e vurmam. Nazarımda vuran da sefildir.” (Age, s. 67)
Şimdi, kısa bölümler halinde meselenin tahliline geçiyoruz.
* * *
Buradakî cevabî sözler, Birinci Dünya Savaşı’ndaki şartlar ve dengeler nazar-ı itibara alınarak sarf edilmiştir. Normal sulh şartlarına göre sarf edilmediği gibi, doğrudan dahilî siyasetle de ilgili değildir.
* * *
Bediüzzaman, burada haricî saldırgan düşmanların reisleri ile Osmanlı devlet ricâlinin isimlerini açıkça ve mertçe zikrediyor.
Onun bu yöndeki sözlerini kim, nereye tatbik etmeye çalışıyorsa, onun da aynı netlikte ve aynı mertlikte yine isim zikretmesi icap ediyor. Aksi halde, kaçak, kaypak ve nâmertçe bir tutum söz konusu olur ki, bunu kabul etmek mümkün değil.
Evet, kim ki bazı siyasîleri “Enver, Said Halim” yerine koyup da, “Antranik ile Venizelos”un yerine kimi koyduğunu mertçe söylemiyorsa, o kimse ya cahil, ya saptırmacı, ya istismarcı, ya da iflâh olmaz bir tarafgirdir.
Tıpkı, 1982 ve 2010 referandumlarında aynı şeyleri yaptıkları gibi...
* * *
Bediüzzaman, haricî düşmanın saldırısı karşısında “mizânın iki kefesi” gibi “yol ikidir” diyerek, böylesi durumlarda herkesin bu iki şıktan birini tercih etmesi gerektiğini vurguluyor.
Peki, aynı Üstad “dahilî siyaset” için de aynı ölçüyü mü veriyor? Lâhikalarda iki partiden, iki şıktan mı bahsediyor? Yani, hemen herkesin bildiği “Bu vatanda dört parti var” demiyor mu?
Kezâ, çok çarpıcı şekilde “Haydar Ağa, Haydo ve Haydar” şıklarını tek tek zikretmiyor mu?
Bu tasniflerine kimsenin bir itirazı olabilir mi? O halde, kim ne hakla Üstad Bediüzzaman’a âdeta “Bu vatanda iki parti var” veya sadece “Haydo ile Haydar Ağa var” dedirtmeye çalışıyor?
* * *
Üstad Bediüzzaman’ın, o mukayeseli sözlerinin, dahilî siyasetle bir alâkasının bulunmadığına bir delil de şudur: Aynı bahiste geçen bir önceki suâlde “Neden geldin geleli siyasete karışmıyorsun?” deniliyor. Kısa cevabı da şudur: “Eûzübillahi mine'ş-şeytani ve's-siyaseti.”
Bu da gösteriyor ki, mezkûr bahiste, dahilî siyaset söz konusu bile değil ve olamaz.
* * *
Antranik ile Venizelos, bizim can, mal, mülk, din, vatan, millet düşmanımızdır. Görüldükleri yerde öldürülmeleri câizdir.
Peki, onlar için söylenen o hükmî ifadeleri, tutup Türkiye’deki politikacılara uygulatmak mümkün mü?
Meselâ, EVET-HAYIR cephesinde, kimin, yani hangi siyasinin öldürülmesi caizdir?
Dahası, Nur Risâlelerine istinaden, kim çıkıp “Ben falanı-filânı öldürmeye hazırım” diyebilir?
* * *
Enver ile Said Halim, baş düşmanları olan Venizelos ile Antranik'e karşı en ağır silâhları kullanıyor. Taraflar, karşılıklı olarak da birbirlerini imhaya çalışıyor. Benzer bir davranışın hazır liderlere veya siyasî partilere karşı tatbik edilmesi mümkün mü?
* * *
Üstad Bediüzzaman'ın vermiş olduğu söz konusu misâl, "Harice karşı kuvvet kullanılabilir" düstûruyla izah edilebilir. Ama, o düstûr "Dahildeki müsbet hareket" düstûruyla hiçbir şekilde örtüşmez. Asla ve kat’a. Zira, haricî cihad başka, dahildeki cihad başkadır.
* * *
Bediüzzaman, haricî düşmanın hücûm ve taarruzu karşısında, İttihatçılarla yaşadığı dahilî (siyasî) ihtilâfı terk ederek, talebeleriyle birlikte cepheye koşmuş ve Kafkas Cephesi’nde yaralanıp tâ esir edilinceye kadar da vargücüyle mücadele etmiştir.
Bundan da asla pişman olmamıştır. Onun bu halini yadırgayanlara ise, işte söz konusu o susturucu cevabı vermiştir: “Nazarımda, vuran da sefildir.”
Allah, bizi böylesi sefilliklere düşmekten de, Bediüzzaman'ın sözlerini çarpıtma veya tersine çevirme sefilliğine düşmekten de muhafaza eylesin.
@salihoglulatif: Soru: Erdoğan'ın hiç mi bir siyasî başarısı yok?
Cevap: Elbette var: 40 yıllık Demokrat Nurcuları "gömleksiz" Millî Görüş çizgisine çekme başarısı.
***
Bazı sosyal gruplar "Referandumda SERBEST" kararı almış.
Bu halde bile, seçmenin önünde 2 değil, 4 tercih şıkkı var demektir: EVET, HAYIR, İPTAL, PROTESTO
Ama, bu tercihlerden hiç biri, seçmen vatandaşı Venizelos, ya da Antranik durumuna düşürmüyor.