Bediüzzaman müstebit tek adam rejimi ile Meclise dayanan meşrutî (demokratik) yönetim arasındaki farkı izah ederken ince tel ve kalın-kopmaz halat örneklerini verir:
“Bir ince teli rüzgâr her tarafa çevirebilir. Fakat içtima ve ittihad (birlik) ile hâsıl olan hablül-metin ve urvetül-vüska (sağlam halat) değme şeylerle tezelzül etmez (sarsılmaz.)”
(Eski Said Dönemi Eserleri, s. 223)
Bunun tezahürlerini iç siyasette de, dış politikada da ilginç örneklerle görmekteyiz.
Bilhassa dış politika tarihimiz, Meclisin ve kamuoyunun zayıflatıldığı, hattâ devredışı bırakıldığı dönemlerde büyük tavizlerin verildiğini gösteriyor. Lozan’dan başlayarak...
Lozan’daki Musul-Kerkük tavizi, Birinci Meclisin bu konudaki çok sıkı ve sağlam direnişi tasfiyelerle kırıldıktan sonra verilmedi mi?
Yunanistan’ın NATO’ya dönmesine izin vererek elimizdeki çok önemli bir kozu bir çırpıda harcayanlar 12 Eylülcüler değil miydi?
Bunlar tarihten akla gelen ilk iki örnek.
Ülkenin tek adam rejimiyle yönetildiği günümüzdeki duruma da göz atacak olursak:
Taviz ve zikzakların hangisini sayalım?
“Bizde yargı bağımsızdır” nutukları atılırken Merkel’in bastırmasıyla Deniz Yücel’in, Trump’ın yüklenmesiyle Rahip Brunson’ın, onca “direniş”ten sonra bırakılmalarını mı?
Trump’ın “Aptal olma” diye çıkışan hakaret dolu mektubunun sineye çekilmesini mi?
Aylardır telefonunu bekliyor olma psikolojisi içinde muhatap olunan Biden’ın “soykırım” skandalı karşısında, zevahiri kurtarmak faslından birkaç kelam etmenin ötesinde kayda değer bir tepki gösterilmemesini mi?
Milyarlarca dolar ödenen ve onca gürültü koparılan F-35 ve S-400’lerin âkıbetini mi?
Yine Ramazan günlerinde Kudüs’te, Aksa’da ve Gazze’de Filistinlilere yapmadığını bırakmayan İsrail’le el altından ilişkilerin tekrar ısıtılmasını ve yeniden karşılıklı olarak büyükelçi atama hazırlıklarının yapılıyor olmasını mı?
Rabia selamlarının, Esma Biltaci’ye dökülen gözyaşlarının ve Sisi’yle aynı masaya oturmama “rest”lerinin ardından, rejimin 17 İhvan mensubunu daha idam ettiği bir noktada Mısır’la dostluk grubu kurulmasını ve Türkiye’deki İhvan yayınlarının susturulmasını mı?
Lafa gelince “dünyaya meydan okuyan” bir dış politikanın icraat örneklerinden bazıları...