“Suriye’de terörün ve iç savaşın sona erdiği” asparagasının aksine Müslüman komşu ülkenin işgali, topraklarını ilhakı ve en vahimi yeni bir terör ve iç savaşa sürüklenmesi vakıası karartılıyor.
Zira bütün propagandalara rağmen, Filistin’de soykırım vahşetini sürdüren, hâlâ Gazze’de yerinden edilmiş sivilleri sığındıkları okulu bombalayıp katliama devam eden, İran’ı, Lübnan’ı, Ürdün’ü bombalayan İsrail’in Suriye’yi işgal ve ilhakı devam ediyor.
Suriye’de “düşmanımız Esad, İran ve Huzbullah’tır; ABD ve İsrail’le dostuz” diyenler yönetime getirilirken, daha bir ay önce “İsrail tehdidi”nden dem vuran iktidardakilerin, İsrail’in Şam’a 15-20 km yaklaşmasını, âdeta Türkiye ile komşu hale gelmesini görmezden gelmeleri çarpıklığı yaşanıyor.
BM ve AB Komisyonu’ndan Suriye halkının barışçı geçiş döneminde toprak bütünlüğünün, siyasi birliğinin ve egemenliğinin önemini nazara vererek İsrail’in ülkenin askeri kapasitesini bombalayıp tam bir küstahlıkla topraklarını işgaline ciddi uyarılar yapılırken, “yeni Suriye yönetimi”den açık bir “kınama”nın dahi gelmemesi gerçeği ortaya koyuyor.
İSRAİL’E “KINAMA” DAHİ YOK
Gerçek şu ki 7 Ekim’den bu yana işgalindeki Batı Şeria’da BM kararlarına aykırı olarak 14 yeni “kaçak yerleşim birimi” kuran İsrail’in daha Halep’i işgalinde, Hama-Humus-Şam yolunu bombalamakla HTŞ’nin önünü açmasıyla, Cumhurbaşkanı’nın “Hedef Şam!” açıklamasıyla Türkiye’nin “büyük İsrail plânı”na alan açan BOP, Suriye’de de adım adım uygulanıyor.
İsrail’le üçüncü ülkeler ve yabancı şirketler aracılığıyla ticareti yüzde üç bin-beş bin katladığı ticareti sürdüren “tek kişilik otoriter yönetimi”ndeki Saray iktidarının “politikası”nı su yüzüne çıkarırken, Bakan’ın “uzun süredir görüşüyoruz” dediği Colani’nin lideri olduğu HTŞ üzerinden Suriye’nin yeniden iç savaş kargaşasına itildiğinin sinyalleri çakılıyor.
Daha ilk günde Fırat’ın batısında, özellikle Mehmetçiğin de kontrol ettiği Münbiç ve Tel Rıfat’ta, Türkiye’nin sıfır noktasında “geçici ateşkes”le ötelenen ABD ve İsrail’in silâhlandırıp palazlandırdığı işbirlikçisi PYD/YPG ile küresel mihrakların taşeronu “Suriye milli ordusu” denilen SMO arasında yeniden patlak veren sıcak çatışmaların yayılarak kırsalda ve şehir içlerinde devam etmesi bunun en bâriz göstergesi.
“EN KÂRLI ÇIKAN İŞGALCİ İSRAİL”
Görünen o ki ABD’nin Fırat’ın doğusunda, Türkiye’nin dibinde enerji, doğalgaz, petrol rezervlerinin, su kaynaklarının, verimli arazilerin yüzde 80’inin yer aldığı Suriye topraklarının yüzde 40’ında emperyal ecnebilerin “maşası” “Suriye PKK’sı” PYD/YPG’ye “devlet” kurdurulurken, Ankara’dakilerin “Suriye’de PKK’ye yer yok” çıkışları kamuoyunu oyalamanın ötesine geçmiyor.
Popülist söylemlerle olmayan bir “zafer” pompalanırken, kaybeden yine Suriye ve Türkiye oluyor. Zira İsrail Suriye topraklarını işgale ve ilhaka devam ederken, ABD “vekalet savaşı”nda kullandığı PYD/YPG ile Suriye’nin enerji yatakları üzerine kuruluyor. Türkiye’nin yanıbaşında yeniden bir iç savaş fitnesi ateşi alevlendiriliyor.
Kısacası, AKP kurucularından Meclis eski Başkanı’nın ikrarıyla “İsrail beklenmedik bir şekilde Şam’a kadar geldi ve eskiden beri işgali altında tuttuğu Golan Tepeleri’ni su kaynaklarını tekrar elde etti. Gemilerini yaktı, uçaklarını bombaladı, gık çıkmadı. İran’ı mahvetti, Gazze’yi perişan etti, Suriye’yi işgalle perişan ediyor. İsrail kendi amaçları doğrultusunda neredeyse Türkiye sınırına kadar gelecek bir hat çiziyor. Suriye’de en kârlı çıkan İsrail oluyor.” (Ekol Tv, 17.12.24)
Hâsılı, her ne kadar Trump, “Biz Ortadoğu’ya karışmıyoruz” dese de akabinde “Türkiye bu işi hallediyor” diye konuşup Suriye’yi Türkiye’ye havale etmesi gerçeği ele veriyor. “Suriye’yi ifna projesi” Türkiye üzerinden yürütülüyor.