Son zamanlarda siyasetçilere ve gazetecilere yönelik yoğun gözaltı ve tutuklamalarla, yargının demokratik muhalefete karşı iktidar tarafından bir "siyasî aparat" olarak kullanılması tartışılıyor. Bu bağlamda, Cumhurbaşkanının "yargıya müdahale"ye dair sözleri gündemde.
Cumhurbaşkanının, "Hiç kimse yargı mensuplarını tehdit edemez, mahkemeler üzerinde baskı kuramaz ve yargı camiamıza parmak sallayamaz" şeklindeki çıkışı, onun daha önce yargıya müdahaleye dair sözlerini ve tehditlerini hatırlattı.
Oysa AKP iktidarında, özellikle daha da otoriterleşen "tek kişilik sistem"de yasamanın yanı sıra yargının yürütmenin kontrolüne alınarak, bağımsızlık ve tarafsızlığı zedelendi. Yargı resmen siyasîleştirildi." Anayasa teminatı altındaki "yargı bağımsızlığı" ve "hâkim teminatı" tamamen ortadan kaldırıldı.
Dönemin AYM Başkanının "Adalet, bağımsız ve tarafsız yargının hakkaniyete uygun kararlarının hakkıyla icrasını gerektirir" uyarısına rağmen Cumhurbaşkanı, "AYM'nin kararlarına uymuyorum" diyerek, yerel mahkemelere Anayasa Mahkemesinin kararlarını uymama çağrısında bulunmuştu. "Yerel mahkeme kararında diretirse AYM'nin verebileceği hiçbir karar yoktur!" restiyle yargı kararlarının dinlenilmemesini alenî olarak defalarca tekrarladı.
Özetle, Anayasa'nın 153. maddesindeki "AYM kararları, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idâre makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar" hükmü açıkça çiğnenerek, hukukçuların ifadesiyle "yargıya kabaca müdahale edildi."
Yine Anayasa'nın 140. Maddesi'ndeki "Hâkimler, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre görev ifâ ederler" hükmüne aykırı olarak "hâkim teminatı" yok edildi. Tepeden gelen talimatlar, "tavsiye ve telkinler"le hukuk dışı müdahalelerle yargı, iktidarın aparatı durumuna düşürülüp kelepçelendi.
Bu sebeple iktidardakilerin milletin gözünün içine baka baka "yargının bağımsızlığından ve tarafsızlığından" bahsetmeleri ve "yargıya saygı" iddiaları havada kalıyor.
***
VAZİYET
Yargı “vesâyetli” hâle getirildi
Gerçek şu ki, "otoriter rejim"de yargının partili cumhurbaşkanına bağlanmasıyla, demokrasilerin temel vasfı olan "kuvvetler ayrılığı" ortadan kaldırıldı ve yargı bütünüyle "sıfırlandı."
Yüksek yargı başkanlarıyla üyelerinin ve Hâkimler ve Savcılar Kurulunun büyük bir bölümünün atanmasının partili Cumhurbaşkanının uhdesine verilmesi, yargının kilit noktalarına iktidar yanlılarının getirilmesi ve "mülâkat" perdesinde iktidar partisinde yöneticilik yapmış ve aday olup kazanamamış binlerce partilinin hâkim ve savcı yapılmasıyla yargı tamamen siyasetin emrine sokuldu.
Bu yüzden Anayasa'nın "hâkimlerin bağımsızlığı"na dair 138. Maddesi'ndeki "hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve tâlimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve teklifte bulunamaz" hükmü, iktidarın açık ikrarlarıyla "resmen" berhava edildi. AKP'li eski Adalet Bakanı'nın açıklamalarıyla, "Anayasa'nın 138. Maddesi öldü" söylemiyle yargı "vesâyetli" hâle getirildi.
Adalet Bakanı'nın başkanı ve yardımcısının üyesi olduğu "partili Cumhurbaşkanı'nın 'yargıya gereken tâlimatları yaptık!' itirafıyla ve yüksek yargı temsilcilerinin yakınmalarıyla yargıya güven yüzde 30'lardan dibe vurdu." Yine AKP'li bir eski Adalet Bakanı ve Meclis Başkanı'nın şikâyetiyle "Adalet sarayları yapıldı, ama içi adâletle doldurulamadı..."