"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hamd salavat betra ve şevha

İbrahim Günaydın
10 Ekim 2024, Perşembe
Cenab-ı Allah bize ilmi, iradesi ve Esma-i Hüsna’nın tecellîleri ile her şeyden daha yakındır.

İşte bu bakımdan Allah (cc) Kur’ân’da: “Biz insana şah damarından daha yakınız.” buyurmuştur.

Biz de Allah’ın bizimle berâber olduğunu, bize sonsuz nimetlerde bulunduğunu unutmayıp ona hamd ve senâda bulunmalıyız. Besmele, hamd ve salavatla biz de ona yakın olmalıyız.

Rahman ve Rahîm olan Rabbimize teşekkür etmeliyiz. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem ve Sahabe, hutbelerine ve konuşmalarına hamdederek ve salât ü selâm getirerek başlardı.

Rahman ve Rahîm olan Rabbimiz Rahman Suresi’nde: “Rahman olan Allah, Kur’ân’ı öğretti. İnsanı yarattı. Ona beyanı, konuşarak maksadını anlatmayı öğretti.” buyurmuştur.

Bu ayetlerde iki büyük nimete dikkat çekilmiştir.

1.DİN NİMETİ. Yani Kur’ân-ı Kerîm.

2.DİL NİMETİ. Yani konuşabilmek, istek ve arzularımızı anlatabilmek  ve bir şeyi anlayıp açıklayabilmek. Konuşabilmek, iki dudağa sahib olmak ve  görmek en önemli nimetlerdendir.

Çünkü dil ve dudak olmadan konuşamayız, tad alamayız ve yemek yiyemeyiz. Göz olmadan da göremeyiz.

İşte bu bakımdan Allah, Beled Suresi’nde, “Size iki göz, bir dil ve iki dudak vermedik mi?” buyurmuştur. Bu ayetlerde dilin, dudağın ve gözün çok önemli nimetler oluşuna vurgu yapılmıştır. Ülfetler ve alışkanlık yok edilmiştir.

Çünkü dil ve dudak olmadan konuşamayız ve göz olmadan da hitap ettiğimiz kimseleri göremeyiz. Bir an olsun gözümüzü kapatalım, dil ve dudağımızın olmadığını düşünüp tefekkür edelim.

İşte bu çok kıymetli nimetlerin şükrü için; konuşmalarımıza, hitaplarımıza, derslerimize; Allah’ı anarak, onu zikrederek, ona şükrederek ve salavât getirerek başlarız. “Elhamdulillâhi Rabbilâlemîn. Vessalâtü vesselâmü alâresûlinâ Muhammedin ve alâ âlihi  ve sahbihî ecmaîn.” deriz.

İşte bu önemden dolayı Peygamberimiz (asm) ve Sahabe döneminde Allah’a hamd edilerek başlamayan hutbe ve konuşmaya “betra” denirdi. Böyle bir hitap ve konuşma hiç hoş karşılanmazdı. Betra, noksan, güdük, kesilmiş ve koparılmış gibi anlamlara gelir.

Ayetle ve Peygamberimize salât ü selâm getirerek başlamayan hutbe ve konuşmalara da “şevha” denir. Böyle bir hitap şekli de çok çirkin sayılırdı. Şevha; çirkin, bozuk ve yakışıksız manasına gelir.

İman, ihlâs, istikamet, hamd, sena, salavat, Kur’ân ve sünnet üzere kalınız.

Okunma Sayısı: 236
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı