Necati Avcı: “Müslümanın Cennet tasvirinde hep huri var; başka ayet yok gibi... Cennette Kitap yok mu? Müslümanlardan cinselliği al, konuşacak bir şeyleri yok eleştirisine ne dersiniz?”
Bu Doğru Değil
İslâm düşmanları istedikleri gibi görüyorlar. Bu doğru değil. Bunun doğru olmadığını öğrenmek için Kur’ân’ı okumaları lâzım. Kur’ân’ı okumuyor ve merak etmiyorlarsa, yapılacak hiçbir şey yok. İthamları ile kalabilirler. Zaafları ile yatabilirler. Korkuları ile uyanabilirler. Evhamları ile yaşayabilirler. Düşünceleri ile çıkmazlara girebilirler. Göz yaşları ile dizlerini dövebilirler. Soruları ile “Bilmem ki bu dünyaya ben niye geldim?” diye diye ağlayabilirler.
Böyle insana ne yapılabilir?
İslâm inançlarının ne kadar tutarlı olduğunu görmek için insafla meseleye yaklaşmaları lazım. Peşin hükümle yaklaşmaktan vazgeçmeleri lazım.
Sonuçta İslâmiyet Cennet’i lütfetmiş. Daha ne verseydi? Öldükten sonra saadet lütfeden başka bir din var mıdır? Başka inançlar toprakta çürümekten başka ne vaat ediyorlar? İncelemiş mi bu arkadaşımız? Toprakta çürümeye bedel Cennet haberi mi bu arkadaşımıza alaycı geliyor? Yalan mı zannediyor? Kendi yalanları gibi Allah’ın yalan söylediğini mi sanıyor?
Allah’ın kâinatı yaratan olduğundan şüphe mi ediyor? Kâinatı yaratanın Cennet’i de yaratması ona neden imkânsız geliyor? Kendi sorularının nereye vardığından haberi var mı?
İnsanlık Sıfatı Cenneti Özlüyor
İnsanın özlemi tutkusu, aşkı, sevgisi, saygısı, insanlığı ve nice binlerce duygusunun bu dünyada birebir karşılanmadığını, bunlar için yeni ve başka bir âlem olması gerektiğini fark edemiyor mu?
Fark edemez; çünkü meselesi değil! Mesele edindiğinde iş çoktan geçmiş olur maalesef!
Geriye dönüşü olmayan bir yola girmeden şunu düşünemez mi: Mideyi yaratan Allah’ın, dış dünyada midenin her türlü ihtiyacını da yarattığı insana, ahiret için hiç mi ipucu vermiyor? Bağlar ve bahçelerin sayısız yiyecekle dolu olması, bütün yiyeceklerin insanlarla birlikte sayısız hayvanların olmazsa olmaz ihtiyacı olduğu; ciğerleri yaratan Allah’ın çok geniş ve oksijenle dolu bir atmosferde, tertemiz sularla dolu bir dünyada bizi yaşattığını görmek, insanın hiç mi aklını başına getirmiyor? İlla tokat mı yemesi gerekiyor?
İnsan Hiç mi Sorgulamıyor?
Allah’ın hayat adıyla yarattığı canlı makinenin, ruh adıyla yarattığı temel hayat fonksiyonunun, akıl adıyla yarattığı bilme merkezinin, kalp adıyla yarattığı sevgi melekesinin, vicdan adıyla yarattığı sorgu şubesinin, duygular adıyla yarattığı binlerce alıcı veya verici aygıtın ne işe yaradığını, dünyadan sonra da var olup olmayacağını hiç mi sorgulamıyor?
Oysa, “beşerin cevher-i ruhunda derc edilmiş gayr-i mahdut istidâdât ve o istidâdâtta mündemiç olan gayr-i mahsur kabiliyetler ve o kabiliyetlerden neş’et eden hadsiz meyiller ve o hadsiz meyillerden hâsıl olan nihayetsiz emeller ve o nihayetsiz emellerden tevellüd eden gayr-i mütenâhî efkâr ve tasavvurât-ı insaniye, şu âlem-i şehâdetin arkasında bulunan saadet-i ebediyeye elini uzatmış, ona gözünü dikmiş, o tarafa müteveccih olmuş olduğunu ehl-i tahkik görüyor. İşte hiç yalan söylemeyen fıtrat ve fıtrattaki şu katî ve şedid ve sarsılmaz meyl-i saadet-i ebediye, saadet-i ebediyenin tahakkukuna dâir vicdâna bir hads-i katî veriyor.”1
Öte yandan “ebed ebed!” diye bağıran vicdanının sesini, insan, sağır olsa bile duyuyor.
Bir tek ayet söyleyeceğim: “Orada nefislerin iştiha duyacağı, gözlerin lezzet alacağı ‘her şey’ vardır. Siz orada ebedî kalacaksınız.”2
Orada her şey vardır. Lâkin orayı merak etmeyene yapacak hiçbir şey yoktur. Allah insaf ve hidayet versin. Âmin.
Dipnotlar:
1- Sözler, s. 589.
2- Zuhruf Suresi: 71.