Hac, sabırla, kimseye zarar vermeden, kimseyi üzmeden, hiç bir canlıyı incitmeden, günah işlemeden ve ihlasla amel işlemeyi ve yaşamayı öğreten bir okuldur ve meyvesi anadan doğmuş gibi günahlardan arınıp Cennete girmektir. Hac, içimizdeki kin, nefret, hased ve düşmanlığı yok ederek kalpleri birleştiren bir okuldur.
DİZİ: HAC NOTLARI - 6
İBRAHİM GÜNAYDIN
ARAFAT MEYDANINDA BİZDEN DUÂ İSTEYENLERE DUÂ ETTİK
rafat alanı, af ve mağfiret alanıdır. Arafat meydanı duâların kabul edildiği ve geri çevrilmediği bir meydandır. Arafat meydanı; hacıları anadan doğmuş gibi günahlardan temizleyen ve cennetlik yapan kutsal bir mekândır.
Peygamberimiz (sav), bu meşakkatli alanda yapılan duâların kabul edileceğini müjdelemiştir.
İşte bu müjdeye güvenerek, bizden duâ isteyenlere şöyle duâ ettik:
“Yâ Rabbi! Bizden duâ isteyenlerin duâlarını kabul eyle! Onların dünyevî ve uhrevî işlerini kolaylaştır! Onları Allah’ın razı olduğu kullardan eyle! Onları cemâlullah ile müşerref eyle. Hastalarına şifâ ver. Borçlu olanlarına borçlarını kolayca ödemeyi nasip eyle. Çocuklarını Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellemin ahlâkı ile süsle. Yâ Rabbi! Peygamber sallallâhu aleyhi ve selleme ihsan ettiklerini onlara da nasip eyle!”
Peygamberimiz: “Geçimli olmayan kişide hayır yoktur” buyurmuştur. İşte bu bakımdan onlara hayırlı geçimler ihsan eyle. Onları sabredenlerden, şükredenlerden ve öfkelerine hâkim olanlarden eyle! Âmîn, yâ Muîn ve ya Müsteân!
AREFE GÜNÜ CEM’-İ TAKDİM VE CEM-İ TE’HİR YAPTIK
Arefe günü Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem’in yaptığı gibi biz de öğle vaktinde öğle namazını, ardından da ikindi namazını kıldık. Buna cem-i takdim denir.
Önce öğle namazının ilk sünnetini kıldık. Kâmet getirildi ve öğle vaktinde öğle namazının farzını cemâatle kıldık. Hemen ardından tekrar kâmet getirilerek öğle vaktinde cemâatle ikindi namazının farzını kıldık.
İki farz arasında sünnet namaz kılınmadığından öğlenin son sünnetini ve ikindinin sünnetini terk ettik.
Sonra da Arafat meydanındaki çadırlarımızda ayakta vakfe yaparak (ayakta durarak) vakfe duasını yaptık.
İslâm âleminin sıkıntılarının âcilen son bulması için duâ ettik. Başta Filistin olmak üzere zulme maruz kalanların zulümlerinin bitmesi için yalvarıp yakardık. Müslümanların birlik olması ve İslâm ittifakının gerçekleşmesi için münâcatta bulunduk.
“Yâ Rabbi! Hastalarımıza âcilen şifa ver. Sen Şâfi’sin! Dertlilerimize devâ ver. Borçlularımıza ödeme kolaylığı ver! Sıhhat, âfiyet ve hayırlı uzun ömürler ver! Bizlerin günahlarını affet. Cehennem azâbından koru. Cemâlullâh’a mazhar eyle! Ehl-i cennet eyle! Peygamberimizin istediklerini biz de istiyoruz. İhlası kazanan ve Allâh’ın razı olduğu kullarından eyle! Günahlarımızı affeyle!” diye duâ ettik.
Sonrasında da Müzdelife vakfesi yapmak üzere otobüslerle Müzdelife’ye (Meş’aril’-Harâma) intikal ettik. Cem-i te’hir yaptık. Yani önce yatsı namazının vaktinde cemâatle akşam namazını kıldık. Sonra da kâmet getirildi ve cemâatle yatsı namazını kıldık. Sonrasında da yatsı namazının son sünnetini ve vitir namazını kıldık. Akşam namazının sünnetini ve yatsı namazının ilk dört rekat sünnetini terk ettik. Sonra da Müzdelife’deki çadırımızda ayakta Müzdelife vakfesi ve duâsını yaptık. Çadırımızdan çıktık ve yürüyerek cemrelere gidip büyük şeytana 7 taş attık. Oradan da yürüyerek sabah namazı vaktinde bayramın 1. günü otele geldik.
ŞEYTAN TAŞLAMAK KÖTÜ HUYLARIMIZA VE NEFSİN HARAM İSTEKLERİNE TAŞ ATMAKTIR
Şeytan taşlamanın hükmü vaciptir. Toplam 49 taş atılır. Bayramın 1. günü büyük şeytana 7 taş attık.
Bayramın ikinci günü küçük şeytana 7, orta şeytana 7 ve büyük şeytana 7 olmak üzere toplam 21 taş attık.
Bayramın üçüncü günü de tekrar 21 taş atarız ve toplam 49 taş eder.
Hz. İbrahim, oğlu İsmâil’i kurban etmek istediği zaman şeytan Hz. İbrahim’e, oğlu İsmâil’e ve Hâcer validemize vesvese verdi. Onları Allâh’ın emrini yerine getirmekten vazgeçirmeye çalıştı. Onlar için bu bir sınavdı. Yoksa onlar da biliyordu insandan kurban olmayacağını.
Bunun üzerine onlar, şeytanı taşlayıp kovdular. Allah’a teslim olup sınavı kazandılar. Şeytanı taşlayıp şerrinden emîn oldular.
İşte bizler de bu hâtırayı canlı tutmak ve ibret almak için şeytana taş atarak, nefsin haram isteklerine taş ve mermi atıyoruz.
Şeytan taşlamakla, takvâ azığı ediniyor, ihlas ve takvâ mertebesine ulaşıyoruz.
Şeytana taş atmakla kötü huylarımızı taşlıyoruz.
Şeytanı taşlamakla, günahlarımızı taşlıyoruz.
Şeytanı taşlamakla, dilin afetlerini taşlıyoruz. Çünkü şeytan bize gıybet, dedikodu ve yalanı hoş ve süslü göstererek günah işletmek ister.
Şeytan taşlamakla, öfkemizi taşlıyor ve öfkenin şeytandan olduğunun farkına varıyoruz.
Şeytan taşlamakla, içimizdeki kin, nefret ve hasedi taşlıyoruz.
Şeytan taşlamakla, şan ve şöhret putunu taşlıyor ve kırıyoruz.
Şeytan taşlamakla, nefis, enâniyet ve tabiat putlarını taşlıyoruz.
Şeytan taşlamakla, insan ve cin şeytanlarının şerrini taşlamış oluyoruz.
Şeytan taşlamakla, kalbi öldüren riyâ putunu taşlamış ve kırmış oluyoruz.
Çünkü, şeytan taşlamak bir semboldür. Önemli olan ifade ettiği mânâdır.
Şeytan taşlamakla, şirki, şımarıklığı, kibri ve kebâiri taşlamış oluyoruz.
Şeytan taşlamakla, içimizdeki menfaat putunu, her türlü tâğutları, deccalizm ve süfyan putunu taşlamış oluyoruz.
Şeytanı taşlamakla, kötü huylarımızı taşlayıp güzel ahlâk sâhibi olacağımıza dair Allah’a söz vermiş oluyoruz.
Hülâsa, şeytan taşlamakla, nefsin, insan ve cin şeytanlarının emrine uymayacağımıza, Kur’ân ve sünneti dinleyeceğimize dair Allah’a söz vermiş oluyoruz. Çünkü şeytan taşlamak Allah ve Resûlünün emirlerine teslîmiyet ve boyun eğmektir.
Eğer şeytan taşlamakla bu saydıklarımız gerçekleşmez ise, şeytan taşlamanın bir anlamı kalmamıştır. Böylece biz şeytanı değil, şeytan bizi taşlıyor ve bizden intikam alıyor demektir.
HAC EĞİTEN, ÖĞRETEN, DEĞİŞTİREN VE DÖNÜŞTÜREN BİR OKULDUR (1)
Hac, insanı eğiten, öğreten, değiştiren ve dönüştüren bir okuldur.
Hac, sabırlı olmayı ve öfkeyi yenmeyi öğreten bir okuldur.
Hac, sabırla, kimseye zarar vermeden, kimseyi üzmeden, hiç bir canlıyı incitmeden, günah işlemeden ve ihlasla amel işlemeyi ve yaşamayı öğreten bir okuldur ve meyvesi anadan doğmuş gibi günahlardan arınıp Cennete girmektir.
Hacı, duyûfullah ve duyufurrahman’dır. Yani Rahmân olan Allah’ın misâfiridir. İşte bu yüzden yiyecek ve içecek vs. gibi nimetlere mazhar olur. Bu yüzden hac, hacının yiyip içtiklerinde israf etmemeyi öğreten bir okuldur. Çünkü Kur’ân israf edenlere: “Şeytanların dostları ve kardeşleri” der.
Hac, tevhit, nübüvvet, haşr ve adâleti ders veren bir okuldur.
Hac, istişâre ile İslâm kardeşliğini ve ittihâd-ı İslâm’ı öğreten bir okuldur.
Cenâb-ı Allah, insanları kabîle kabîle, kavim kavim ve ayrı ayrı milletler olarak yaratmıştır. Ta ki tanışsınlar, kaynaşsınlar, yardımlaşsınlar ve istişare ile problemlerini çözsünler. İşte bu bakımdan hac, istişare ile İslâm dünyasının problemlerinin çözüldüğü bir meclis ve bir okuldur. Bir kongre merkezidir.
Hac, takvâyı, tevekkülü, teşekkürü, tefekkürü ve tezekkürü öğreten bir okuldur.
Hac, içimizdeki kin, nefret, hased ve düşmanlığı yok ederek kalpleri birleştiren bir okuldur.
Hac, hacıyı peygamber ahlakı ile süsleyen, zînetlendiren ve güzelleştiren bir okuldur.
Hacı, ihram yasakları ile mübahları bile terk ederek, mâlâyanî ve faydasız şeyleri terk etmeyi öğrenir. Bu yüzden hac, vakti okumak, dinlemek, ilim, zikir, fikir ve şükürle meşgul olma alışkanlığı kazandıran bir okuldur.
Hac, ihlaslı olmayı ve riyâdan uzak kalmayı öğreten bir okuldur.
Hac, şeytan taşlamak sûretiyle ona galip gelmeyi, insan ve cin şeytanlarının şerrinden uzak kalabilmeyi öğreten bir okuldur.
Hac, gıybet, boş konuşma, vs. gibi dilin âfetlerinden uzak kalma alışkanlığı kazandıran bir okuldur.
Hac, zaman israfı yapmamayı ve beş duyuya günah işletmeme alışkanlığı kazandıran bir okuldur.
Hac, Kur’ân ve sünnet yolunda yürümeyi öğreten bir okuldur.
—SON—