Tekâsür; mal, para, evlâd ve akrabâ çokluğu ile övünmek demektir.
Tekâsür Suresi, Kevser Suresi’nden sonra Mekke’de inmiştir. Cahiliye döneminde Araplar, kabile ve aşiretlerinin çokluğu ile övünürlerdi. Çoklukla övünmeyi kibir, gurur ve şeref vesîlesi sayarlardı. Hatta bâzen bunu ispatlamak için mezardaki ölüleri sayacak kadar ileri giderlerdi. “Bakın! Şu kabir, bu kabir de bizimdir!” diyerek övünürlerdi.
Çoklukla övünmeler günümüzde de devâm ediyor. Maddiyyunluk hastalığı, para kazanma hırsı, helâl ve haram demeden faizle iş yapmalar, lüks ve şatafat içinde caka satarak yaşamalar Cahiliye âdetlerindendir. İsraflı harcamalarla eli delik ve israfı teşvik eden deccalların tuzağına düşmek de Cahiliye âdetlerindendir.
Cahiliye Araplarının bu yanlış övünmeleri üzerine Tekâsür Suresi nazil oldu ve Cenab-ı Hak onları ve bizleri şöyle îkaz etti: “Çoklukla övünmek, sizi o derece oyaladı ki, nihayet kabirleri bile ziyâret edip saydınız. Hayır yakında bileceksiniz. Yine hayır! Yakında gerçekleri bileceksiniz! Gerçek öyle değil! Kesin olarak bilseydiniz orada mutlaka Cehennem ateşini görürdünüz. Sonra ahirette onu çıplak gözle göreceksiniz. Nihayet o gün dünyada kazanıp harcadığınız nimetlerden hesaba çekileceksiniz.”(Tekâsür Suresi: 1-8.)
İnsan, Allah’ın verdiği nimetleri kibir ve övünme aracı olarak kullanamaz. Şükürden, nankörlüğe ve şirke düşemez. Onların zekâtını ve sadakasını verip vermediğimizden hesaba çekileceğiz. Her türlü nimetin, sağlığın ve hatta boşa hacadığımız ve israf ettiğimiz zamânın bile hesabını vereceğiz.
Peygamberimiz (asm): “İki nimet vardır ki, insanların çoğu bu iki nimetin kıymet ve değerini bilmezler. Bu iki nimet sağlık ve boş vakittir.” buyurmuştur. Çünkü sağlık ve zaman, dünya ve cenneti kazanmak için en büyük hazînedir. İki büyük sermayedir.
İman, ihlâs, istikâmet üzere kalınız.