Risale-i Nur’daki imanî, içtimaî ve siyasî ölçülerin günümüzde en rahat bir şekilde paylaşılıp müzakere edilebileceği kimseler; hakperest, öğrenmeye istekli mütedeyyinlerle, ahrar/demokrat ve sosyal demokrat düşüncesine sahip olanlardır.
Siyaseti din gibi gören, hâkim siyasîlere kayıtsız şartsız biat eden, farklı görüşlere tahammül etmeyen kişiler ile Nurun iman ve Kur’an hakikatleri belki müzakere edilebilir, ancak siyasî ölçüleri bunlarla paylaşılmaz. Çünkü bu kişiler, siyasî görüşlerinin mutlak doğru olduğuna, onun dışındakilerin batıl ve kabul edilemez olduğuna inanırlar.
Bunlar, kendi görüşlerini benimseyenlere ya da destekledikleri siyasîlerle iş birliği yapanlara; günahkâr ve hatta münafık olsalar da iyi nazarla bakarlar, ancak siyasî muhaliflerine -takva sahibi kişiler de olsalar- makbul nazarıyla bakmazlar.
Geçenlerde İstanbul Ümraniye İlçe merkezinde hediye gazete dağıtımı yaparken, kendisinden malzeme alış verişi yaptığımız bir esnaf dükkanına girdik. Orada birkaç kişi vardı. “Size bir gazete hediye etsem alır mısınız?” diye sorduk. “Hangi gazete?” dediler. “Yeni Asya” dedik. Hepsi birden “ Siz bizim iktidara muhalifsiniz, batıl bir yoldasınız. Allah sizi ıslah etsin” deyip agresif ve kaba bir tavır gösterdiler. “Siyasetinde mutaassıp olmayan, doğruları öğrenmeye meyilli ve meraklı kişileri tespit edip onlarla muhatap olmak lazım imiş.” diye düşündük.
Haddizatında merkez sağda iktidara gelebilecek potansiyelde demokrat fikirli bir kitle vardır. Nur Talebeleri, 1980 öncesinde bu kitle ile yardımlaşarak Adalet Partisi ile ahrarları/demokrat misyonu iktidara taşımışlardı. Demokrat iktidarların açtıkları hürriyet zeminlerinde başarılı iman hizmeti yapılmıştı. Nur Talebeleri, bu kitleye çok rahat bir şekilde Nurun imanî ve siyasî ölçülerini tanıtmış idi. Şimdi de benzer bir çalışma yapılabilir.
Sol cenahta da AB ülkelerindekine benzer bir demokrasinin tesisini savunan sosyal demokrat bir kesim vardır. Bunlarla da uygun diyalog kanalları açarak Külliyattaki imanî ve siyasî ölçülerin müzakeresinin rahat bir şekilde yapılabileceğini düşünüyorum.
Birkaç sene evvel sosyal medya platformunda, sol çevrelerin yoğun ilgiyle takip ettiği bir haber sitesinde, kendisini sosyalist ve sosyal demokrat olarak tanımlayan, Hürriyet gazetesinin eski yöneticisi de olan, yoğun okuyucu kitlesine sahip bir yazar, oradaki köşe yazısında “Yahudi ve Hıristiyanlar ile dost olmayınız” (Maide, 51) ayetinin nasıl anlaşılması gerektiğini sormuştu. Bir İlahiyatçının kendilerine bu mevzuda bilgi vermesini istemişti.
Biz de, cevap olarak Münazarat’taki mezkur ayetle ilgili bahsi (Münazarat, 2012, s.170) özetleyen bir mesajı onun mail adresine gönderdik. Bize geri dönerek teşekkür etti ve bu bilgiden çok memnun olduğunu beyan etti. Sonra kendisiyle iletişime geçerek “Türkiye ve demokrasi” temalı bir röportaj yapmış ve Yeni Asya’da birinci sayfada yayınlamıştık.
Son söz: “Ata ot, aslana et atmak lazım” prensibi gereğince imanî ferasetle hangi ölçünün kiminle paylaşıp müzakere edilebileceğini önceden düşünüp araştırarak bilmek gerekir. Farklı fikirleri duymaya tahammül etmeyen bağnazlarla Nurun ölçülerini paylaşmak, kalplerin kırılması ve morallerin bozulması yanında, kıymetli zamanı boşa heder etmek anlamına gelir.