“Bir Pirin Eteğin Tuttum
Hu Mevlâm Hu
Ana Beli Deyüp Gittim
Hu Mevlâm Hu…”
Haberi duyunca aklıma ilk gelen Peygamber Efendimizin Hadis-i Şerifi oldu: “Âlimin ölümü, âlemin ölümü gibidir”
Bir yiğit âlimdi O. Sadece âlim değil, koca bir âlemdi O.
Sultanlar Sultanı’na gönül vermiş koca bir insandı O.
Seni daha şimdiden çok özledik Halil Abi…
Başet Dağı gibi buz tuttu yüreğimiz.
Sultanım derdin bizlere asıl sultan sen olduğun halde.
Dünya gözüyle sadece yaşardı gözlerimiz, ama mana âlemlerinde gözyaşlarına boğuldu kalbimiz.
Tek tesellimiz âhiret âlemlerinde birlikte olmak. O Davudî sesinden yine Risale dinleyeceğiz emin ol.
Saff-ı Evvel Hafız Ali Abimiz, Üstadına bedel vefat etti; Risale-i Nur hizmetinin inkişafı için ayrıldı aramızdan.
İstikamet Şehidi Binbaşı Asım Bey, hak ve hakikatten zerre miktar taviz vermemek için gitti bu âlemden.
Risale-i Nur hizmetleri için bir başka bedel ödeyen Hasan Feyzi Abimizi de unutmazdı, şiirlerini paylaşırdı sohbetlerinde:
“Bab-ı feyzinden ırak olmayı asla çekemem,
Dahi nezrim bu ki canım sana kurban olacak.
Nazarın erse garip başıma ey nur-u Hüda
Bugün artık bu hakir bende de umman olacak.”
Risale-i Nur üzerindeki elim tasarrufların devam ettiği bu süreçte, sırlar âleminde kim bilir hangi gelişmeye bedel ayrıldın aramızdan.
Allah bilendir onu. Belki de, Nurların “Bab-ı feyzinden ırak olmayı asla” çekemedin. Nezrin oydu ki, canını kurban ettin.
Ne zaman imdat istesek kendisinden yetişirdi soluğu: “Emriniz olur Sultanım…”
Her Doğu Karadeniz programları sonrasında 2-3 makalesinde buraları anlatırdı. Şevk verirdi bizlere; sadâkat ve sebat muhtevalı misalleriyle gönlümüzü hoş ederdi. Sohbetine katılıp da tesir altında kalmayan hemen hemen yok gibiydi. Bize düşen ise seni hatıralarınla yad etmek olacak.
“Trabzon karında baharın çiçekleri” (1), kardelenler misüllü açmaya devam edecek midir?
“Trabzon’un eğitimdeki can dostları, bir mânâda nesl-i cedit olan üniversite talebelerine muhatap ettiler. Kendilerine medyun-u şükranım.” dedin ya hani. Bizler kime sunacağız bundan gayri teşekkürümüzü.
Sen, “Yine Trabzon’daydık” (2) dedin de, bizler yine seninle birlikte olabilecek miyiz? “Serdengeçtilere meşrû zeminlerde dâvetin nerden geleceği belli olmuyor” diyerek birçok kez icabet etmiştin dâvetimize.
“Durursam, düşerim kardeşim” demiştin de, bize şu misali vermiştin: “Ne zamanki gaflet, nefis ve şeytan karşıma çıksa, Hz. Halid bin Zeyd, yani Ebâ Eyyübe’l-Ensârî’yi (ra) manen karşımda buluyor ve ondan utanıyor ve yollara düşüyorum. O koca sultanın 85 yaşındaki cihad aşkı ve Konstantiniyye’ye doğru yürüyüşü karşısında bitap kalıyorum.” Gittiğin O ruhanî âlemlerden duâ et de, düşmemek için bizler de durmayalım Halil Abi.
“Trabzon’un zarafeti” (3), senin gibi zarif bir insanı bilmem ki daha görecek midir?
“Karadeniz’in dalgaları”(4), sen olmadan yine kükreyecek midir acep?
Giresun’un güzellikleri (5), yanımızda Halil Abimiz olmadan yine güzel görünecek midir?
Bir başka âlemlere göç ederdik onunla. Bu dünya neydi ki, anlattıklarının yanında.
Ya Rab İsm-i Vedud hürmetine; Ya Hayy, Ya Kayyum Halil Uslu Abimize mağfiret eyle. Bu dünyada onu aziz ettiğin gibi, yanında da izzetlilerden eyle.
Şahidiz Ya Rabbi, Şahidiz Ya Rabbi, Şahidiz Ya Rabbi.
Nur oldu, Nurlarla kaldı ve nurlarla gitti bu âlemden…
Dipnotlar:
1- Halil Uslu, Yeni Asya Gazetesi,16 Ocak 2015.
2- Halil Uslu, Yeni Asya Gazetesi, 05 Eylül 2014.
3- Halil Uslu, Yeni Asya Gazetesi, 24 Ocak 201.
4- Halil Uslu, Yeni Asya Gazetesi, 31 Ocak 2014.
5- Halil Uslu, Yeni Asya Gazetesi,17 Ocak 2014.