Birçoğumuz ucb, gurur ve kibir gibi kötü hasletlerin; ihlâsı, uhuvveti, tesanüdü bozan çirkin şeyler olduğunu biliriz ve elden geldiği kadar bu hallere düşmekten sakınırız.
Dolayısıyla Üstad Bediüzzaman’dan dersini alan hiçbir hadimde, kudsî hizmetlere zarar veren bu ve benzeri çirkin hasletler bulunmaz ve bulunmamalı.
Elbette kin ve garazlardan uzak, hak ve hakikate dayanan hadimlerden, bilerek veya bilmeyerek sudûr eden hataların ve kusurların giderilmesi için, usulüne uygun olarak, kırmadan ve incitmeden bazı tavsiyelere ve uyarılara başvurulur ve başvurulmalı.
Bu gibi uyarı ve tenkitler de, şahsi görüş ve düşüncelerimize göre değil, Nurlardaki ölçü ve prensipler referans alarak yapılmalı. Mizacımıza ve meşrebimize göre yapılmamalı.
Böyle faydalı, yapıcı, müspet tenkitlerin ötesinde; kin ve garaza dayanan, kibiri ve gururu hatıra getiren, ihlas ve uhuvvet esaslarını tahrip ederek kudsî hizmetlerimize ciddi tahriplerde bulunan böylesi tenkit ve ikazlardan, kendilerini Nur hadimi bilen her insan kaçınır ve kaçınmalı.
Üstad Bediüzzaman’ın, “Bu hizmet-i Kur’aniye’de bulunan kardeşlerinizi tenkit etmemek...” diyerek bahsettiği zararlı tenkitlere ilave olarak, hizmetlerimiz açısından çok zararlı olan cerbezeden bahsediyor: “...büyük işlerde yalnız kusurları gören, cerbezelik ile aldanır veya aldatır. Cerbezenin şe’ni [gereği] bir seyyieyi [hatayı, kusuru] sümbüllendirerek hasenata [iyiliklere] galip etmektir.”
İman-Kur’an davasını üstlenen ve bu yolda birçok zorluğa ve maniye rağmen elinden geldiği kadar bütün gayretiyle hizmette bulunan cemaatimizin bu iyiliklerini, hasenelerini görmeyip, habire bazı hata ve kusurlarını görüp serrişte ederek tenkitlerde ve itirazlarda bulunmak samimi hiçbir hadimin tevessül edemeyeceği cerbezelik olsa gerek.
Yine bu meyanda cerbeze ile alâkalı Üstad’ın şu tespitine bakalım: “...cerbezeyle, insan adalet yaparken, zulme düşüyor. Zira insan kusursuz olmaz. Fakat uzun zamanda ve efrad-ı kesire [çok kişiler] içinde ve tahallül-ü mehasinle tadil olunan [yapılan hasenelerin de araya girmesiyle dengelenen] müteferrik kusurları cerbeze ile cem edip [toplayıp] bir zaman-ı vahitte [tek bir zamanda] bir şahs-ı vahitten [tek bir kişiden] sudûrunu tevehhüm ederek şedit cezaya müstahak görür. Hâlbuki bu tarz, bir zulm-ü şedittir [şiddetli zulümdür.] (Eski Said Dönemi Eserleri, s.120)
Cerbezenin bu malum zararlarını ve yaptığı tahribatı dikkate alıp şiddetle kaçınmanın ötesinde, Üstad Bediüzzaman’ın: “Propaganda cerbezenin nameşru [meşru olmayan] veledidir.” şeklindeki tespitini de görmezden gelerek, aynı davaya baş koyan hadimlere yönelik başta sosyal medya olmak üzere olur olmaz yerlerde cerbezeli propagandalarda bulunmak hiçbir hadimin tevessül ve tenezzül edeceği iş değildir.