Siyasiyyunu irşad etmekle vazifeli olanlar bu sorumluluklarını ihmal etmekle kalmayıp, siyasîlerden ders almaya başlamışlarsa… Deyim yerinde ise hoca talebesinin önünde diz çöküp ondan ders almaya başlamışsa…
Siyasiyyunu dine hizmetkâr, dost ve yardımcı olmaya sevk etmekle vazifeli olanlar; bunu yapmayıp, onlara ısrarla destekte ve teşvikte bulunuyorlarsa...
“Lisan-ı siyasette lâfız mananın zıddıdır” şeklindeki, Üstad Bediüzzaman’ın dikkat çekici ifadelerinden haberdar olduklarını zannettiğimiz dostlar, işin perde arkasındaki aldatmaya yönelik niyetlerini dikkate almadan siyasîlerin ağzından çıkan her sözü akıl terazisinde tartmadan kabul etmeyi alışkanlık hâline getiriyorlarsa…
Evet tamamen sadıkane ve hâlisane olarak, Üstad’ın: “Hatta benim sözümü de, ben söylediğim için hüsn-ü zan edip tamamını kabul etmeyiniz. Belki ben de müfsidim. Veya bilmediğim hâlde ifsad ediyorum. Öyleyse, her söylenen sözün kalbe girmesine yol vermeyiniz.” diye talebelerine yönelik ciddî ikazına rağmen, siyasîlerin ağızlarından çıkan ve çoğu aldatmaya yönelik sözleri, “talebeyim” diyen insanlarca doğru görülüp kabul ediliyorsa…
Üstadın tespitiyle, bir elinde nur-u Kur’ân’ı diğer elinde siyaset topuzunu tutanların, dine hizmet etmenin ötesinde dinî değerleri siyasetlerine alet edeceklerini, böyle bir durumun dine ve samimî dindarlara tamiri mümkün olmayan zararları vereceğini, bunun için böylesi siyasî kadrolardan uzak durulması gerektiği şeklindeki ikazlarını dikkate almayıp, bazı safdil insanlar hâlen bunların dine ve dindarlara hizmet edeceği gibi beklentiler içine giriyorlarsa…
Milletten rey devşirmek için hemen her fırsatta bolca dinî deyimleri istimal etmenin yanında, dindar olduklarını ve ancak kendilerinin dine ve dindarlara hizmet edeceklerini ima eden sözlerle ve davranışlarla milleti iknada başarılı olan bu iktidar döneminde uyuşturucu yaşının ortaokullar seviyesine indiğini, ar damarlarını çatlatan müsteh-cenliklerin tavan yaptığını, kumar-alkol alışkanlık-larının sıradanlaştığını, ateizm, deizm gibi inançsızlıkların artarak devam ettiğini bizzat gören, ama parti tarafgirliğine kapılan hayalperest insanlar, hâlen “toplumdaki bu çürümüşlüğü ve ahlâkî erozyonunu ancak bu parti çözebilir” beklentisine giriyorlarsa ve “bunlar giderse din elden gider, insanlar iyice zıvanadan çıkar” gibi endişelere giriyorlarsa…
Yine Üstad Bediüzzaman’ın, “Riyaset-i şahsiyenin katiyyen aleyhindeyim” diye vurguladığı üzere, var olan bütün problemlerin, ortak akıl ile çözüm mekânı olan, milletin kalbi mesabesindeki Meclis’i devreden çıkaran, yargıyı askıya alan, her türlü keyfî hukuksuzluğa açık olan tek adam odaklı böyle ucube bir rejimle ülkemizin kronikleşen problemlerinin çözülebileceği beklentisi içinde olan insanlar hâlâ var ise…
Uyguladıkları yanlış politikalarla, sebep oldukları hayat pahalılığı ve canavarlaşan enflasyon neticesinde geçim sıkıntısına maruz kalan milyonlarca bunalıma düçar insanın dertlerine çare aramak yerine, ekonomi politikalarını zenginlerin servetlerine servet katmak üzerine kuran, fakiri daha fakir, zengini daha zengin yapmanın telâşında olan böyle bir iktidardan hâlen “ekonomiyi düzeltirse bunlar düzeltir”, “bunlar giderse Türkiye batar” gibi beyhude beklentiler içinde insanlar varsa bu ülkede, Allah sonumuzu hayreyleye; vesselâm…