Hükmü kıyamete kadar devam edecek olan dinimizin emir, sünnet ve adaplarında ilme ve akla uygun olmayan bir unsur bulunmamaktadır.
Yeri gelmişken ifade etmek isterim. Çağımızın Kur’ân tefsiri Risale-i Nur’un İktisat Risalesi'nde geçen bir ifade de:
“Fâtır-ı Hakîm, insanın vücudunu mükemmel bir saray suretinde ve muntazam bir şehir misalinde yaratmış. Ağızdaki kuvve-i zâikayı bir kapıcı, âsâb ve damarları telefon ve telgraf telleri gibi, kuvve-i zâika ile merkez-i vücuttaki mide ile bir medar-ı muhabereleridir ki, ağza gelen maddeyi o damarlarla haber verir. Bedene, mideye lüzumu yoksa “Yasaktır” der, dışarı atar. Bazan da, bedene menfaati olmamakla beraber, zararlı ve acı ise, hemen dışarı atar, yüzüne tükürür. (On dokuzuncu Lema s. 354). denmektedir.
Bu ifade de geçen ‘kuvve-i zâika ile merkez-i vücuttaki mide ile bir medar-ı muhabereleridir ki, ağza gelen maddeyi o damarlarla haber verir’ ifadesi çok ilginçtir. Çünkü 1934 yılında Barla’da yazılan İktisat Risalesi'ndeki bu ifade haberin ‘damarlarla’ verildiğini anlatmaktadır. Hâlbuki iki binli yılların başına kadar damarla haberleşme keşfedilmemiş idi. Haberleşmenin sadece sinir (asab) yoluyla olduğu sanılıyordu. Oysa ağızda mikrop öldürücü etki yapan nörotransmitter madde olan nitrik oksit aynı zamanda mideye haber götürerek oradaki sindirim faaliyetlerini de başlatıyordu. Ayrıca damar yoluyla haberleşme sağlayan başka nörotransmitter maddeler de vardı. Nörotransmitterler sinir hücreleri arasında ve sinir hücresinin bağlı bulunduğu diğer vücut hücreleri arasındaki iletişimi sağlayan kimyevî maddelerdir. Çoğunluğu hormon yapısındadır. Bunların 30-40 civarında olanları keşfedilmekle birlikte 200 civarında oldukları tahmin ediliyor ve günümüzde araştırmalar yoğun şekilde devam etmektedir.
Peki, sağlık konusunda görev alan bir kurul bunları bilmiyor mu diyeceksiniz? Ya da bu kurulda görev alan doktorlar neden böyle bir açıklama yapılmasına müsaade etmişlerdir?
İşte konunun asıl önemli kısmı da burasıdır. Çünkü insanlarımız sünnete uygun temizliğe ve sünnete uygun yeme içme prensiplerine uymamaktadırlar. Mikroorganizmaların insanda hastalık yapan kısmı, bütün mikroorganizmalar içinde milyarda bir bile değildir. İnsanların temizlik kaidelerine uyması halinde hastalık meydana getiren mikroorganizmalar bile hastalık yapmak yerine tabiî dengenin korunmasına katkıda bulunurlar.
“Tıbb-ı Nebevî, beslenme ve hayat tarzıdır”
Okumak için tıklayınız:
http://www.yeniasya.com.tr/aile-saglik/tibb-i-nebevi-beslenme-ve-hayat-tarzidir_396053