"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İnsanın bilinmeyen benliği

Hüseyin ÇETİNSOY
06 Ekim 2022, Perşembe
Yunus Emre “Beni bende demen, bende değilim / Bir ben vardır bende, benden içeru” sözüyle insanın bilinmeyen benliğine dikkat çekmiştir.

Kur’an-ı Kerimde “Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumluluğundan) korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim, çok cahildir.” (Ahzab Suresi, 72 ayet) buyuran Rabbimiz bu emanetin dikkatlice sorgulanmasını istemektedir.

Risale-i Nur eserleriyle Kur’an-ı Kerim’in tefsirini yapan Bediüzzaman Hazretleri bu ayette bahsi geçen emanetin en önemlisinin ‘ene’ denilen ‘benlik’ olduğunu ifade etmiştir. Çünkü Allah’ın bütün varlık âlemini kuşatan yaratıcılığı, idaresi, terbiyesi ile kendine has ilahi sıfatları ve bu sıfatları harekete getirerek esmayı tecelliye sevk eden şuunatını kavramak ancak ‘ene’ ile olabilir. Esma ise Allah’ın kâinatı kuşatan bin bir isminin yaratılmışlar üzerinde tecelli ederek kendisini göstermesidir.

Bediüzzaman Hazretleri bu yüzden ‘ene’ duygusunu; gizli hazine olan Allah’ın isimleri ile kâinatın anlaşılması zor sırlarını açan bir anahtar olarak tanımlamıştır. Enenin mahiyetinin bilinmediği takdirde insanı yutacak bir özelliğe sahip olduğundan bahsederek; ene duygusu ile insanın ya Rabbini kavrayıp O’nun ilahlığını kabul edeceğini ya da kendi ilahlığını ilan edeceğini ifade ederek tarihteki Şeddat, Nemrut ve Firavunları örnek göstermiştir.

‘Peki, neden Cenâb-ı Hakkın bilinmesi eneye bağlıdır?’ sorusuna da her şeyi kuşatan bir şeyin hududu ve nihayeti olmadığı için, ona bir şekil verilmez ve mahiyeti ne olduğu anlaşılmaz. Karanlık olmadan daimî bir ışığın bilinemiyeceği gibi...

Ayrıca termometre ve barometreyi de misal vererek bu cihazların ölçü âleti olup sadece ortamın sıcaklığını ve havanın basıncını ölçtüğünü; ortamın sıcaklığını ya da basıncını meydana getirmediğini ifade ederek ‘ene’ yani benlik duygusunun da bu âletler gibi anlaşılması gerektiğini hatırlatmıştır.

Bu sebeple ‘ene’, farazî ve vehmi benlik ve sahiplenme duygusudur. Yani hakikatte olmadığı halde ‘var gibi düşünülen’ bir sahiplenme, bir kabullenme duygusudur. Mesela, insanın ailesine ‘benim ailem’ demesi; evine ‘benim evim’ demesi; vücuduna ‘benim vücudum’ demesi gibi. İşte buradaki ‘benim’ ifadesi ‘ene’dir.

Hâlbuki hakikat noktasında ne aile, ne ev, ne de vücut insanın değildir. Hepsinin gerçek sahibi Allah’tır. Allah insana bu sahiplenme duygusunu mutlak isim ve sıfatlarını kavratmak ve kıyas yapmak için vermiştir. İnsan bu pencereler ile Allah’ın isim ve sıfatlarını kavrar.

Benliğin asıl mahiyetinin Cenab-ı Allah’ın isim ve sıfatlarıyla tanıyabilmek olduğu halde; bunun farkında olmayanlara Yunus Emre şöyle seslenir:

“Mal sahibi, mülk sahibi, / Hani bunun ilk sahibi?/ Mal da yalan, mülk de yalan, / Var biraz da sen oyalan!”

Okunma Sayısı: 1459
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • A. AYDIN

    6.10.2022 09:32:02

    Kısa ama dolu, konu aynen ama hazmedilmiş olarak işlenmiş. Tebrik ederim.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı