Risale-i Nur bize kelime ve kavramları doğru anlayıp doğru kullanmamızı öğretiyor.
Risale-i Nur’un talebesi manasına gelen Nurculuğun ve o yolu takip eden Nurcuların -birçok mahkeme kararı ile- bir cemiyet manasını taşımadığı ispatlanmıştır.
Tarihçe-i Hayat eserinde yer alan; “Siz cemiyet olmadığınıza, üç mahkeme o cihette beraat vermesiyle ve yirmi seneden beri tarassut ve nezaret eden altı vilâyetin o noktadan ilişmemeleriyle tahakkuk ettiği halde…” ifadeleri meselemizi izah etmektedir. Cemiyetteki mananın dünya ve dünya işleri için teşekkül etmiş bir yapı algısı ve hissiyatı vermesi nedeniyle cemiyet yerine manevî ve uhrevî bir birlikteliği gösteren cemaat ifadesi kullanılmaktadır. Bu mesele yine Tarihçe-i Hayat eserinde net bir şekilde açıklanmıştır. “Evet, Nurcular cemiyet memiyet, hususan siyasî ve dünyevî ve menfî ve şahsî ve cemaatî menfaat için teşekkül eden cemiyet ve komite değiller ve olamazlar.” hakikati, Nurculuğun ne olup olmadığını net bir şekilde izah etmektedir.
Siyasî, dünyevî, menfî, şahsî ve cemaati menfaat için oluşturulan yapılar Nurculuk değildir. Bu tarz yapıların Nurculuğa ait bazı argümanları kullanmış veya kullanıyor olması nedeniyle onlara Nurcu denilemez. Çünkü esas yapısal özelliklerinde yer alan; Siyasî ve dünyevî ve menfî ve şahsî ve cemaatî menfaat için teşekkül edilmesi Risale-i Nur’un temel prensipleri ile uyuşmamaktadır. Risale-i Nur talebeleri, Risale-i Nur eserlerinin temel ilkelerini korumak ve kollamak mecburiyetindedirler. Biz bir cemaatiz düsturu çerçevesinde hiçbir zaman dünyevîleşmeden, menfî yollara sapmadan, şahıs ve şahsiyet hastalığına tutulmadan, cemaatî menfaat gibi bir amaç ve gaye gütmeden şahs-ı manevî içerisinde yolumuza devam edeceğiz ve etmeliyiz.