Salih amelle helâl gıda arasında doğru orantılı olarak irtibat vardır. Salih amelin makbuliyeti ve yapılan ibadetten feyiz alınması helâl gıdaya bağlıdır. Bu sadece ibadet noktasında değildir. Manevî yönden inkişaf etmekte buna bağlıdır.
Bu yazımızda Bediüzzaman ile maneviyat büyüklerinin hayatlarından kısa kısa kesitler sunmak istiyorum.
İmam-ı Âzam’ın züht ve takvasıyla alâkalı olarak şöyle bir menkıbe anlatılır: “Kûfe’de bir koyunun çalındığına veya gasb edildiğine dair bir haber yayılır. Bir koyunun ömrü müddetince koyun eti yemeyi terk ediyor. Kendisine sorulduğunda: Belki bu süre içerisinde kasaplardan et almıyor. ‘Belki o koyunun etine rast gelebilirim’ diyerek şüpheli olan şeylerden kaçınıyor.” 1
Helâl gıda, Bediüzzaman’ın hayatında da büyük rol oynuyor. Çünkü; insan hayatında helâl gıda, insanın maddî ve manevî istidatlarının gelişmesinde çok etkilidir. Bundan dolayı manevî yönden inkişaf etmiş insanların hayatını incelediğimiz zaman helâl gıdanın etkili olduğunun örneklerini görmek mümkündür.
“Küçük Said, on yaşlarında iken, onun kabiliyetine ve mertliğine hayran kalan hocası, bir gün yanına birkaç arkadaşını alarak, onun anne ve babasını görmek için, altı yedi saatlik mesafeden Nurs Köyü’ne geldiler. Talebe Said’in evine gelen hocası ve arkadaşları, Sofi Mirza’yı görmek istediklerini bildirdiler. Sofi Mirza’nın o anda hazır olmadığını söyleyen Said’in annesi Nuriye Hanım, misafirlerine evin önündeki bir ağacın altında bir şeyler sererek oturmalarını istedi. Ve efendisinin az sonra geleceğini söyler. Misafirler oturduktan biraz sonra, Sofi Mirza ağızları bağlanmış öküz ve inekleriyle çıka gelir.
Merhabalaştıktan sonra misafirlerden, Küçük Said’in hocası Bediüzzaman’ın babası Mirza Efendiye:
“Bizim köyde harman zamanı, mahsulü yememeleri için hayvanların ağızlarını bağlarlar. Fakat bu mevsimde sizin bu hayvanların ağzını bağlamanızın sebebini bilemedik” diye sorar?
Mirza Efendi cevabında: “Efendim, bizim tarla biraz uzaktır. Yolda gelir giderken çok kimselerin tarlalarından geçerek geliyorum. Hayvanların ağızları bağlı olmazsa başkalarının mahsulünden yemeleri mümkün. Ekmeğimize haram lokma karışmasın diye böyle yapıyorum” der.
Misafir hoca ve arkadaşları küçük Said’in babasının bu takva ve salâhiyetine şahid olduktan sonra, bu defa annesi Nuriye Hanım’a dönerek: “Siz bu çocuğu nasıl yetiştirdiniz” diye sormuşlar.
Nuriye Hanım: “Ben bu çocuğuma hamile kalınca, abdestsiz yere basmadım, Said, dünyaya gelince de, hiçbir zaman abdestsiz emzirmedim. Hayatımda kadınlığa mahsus şer’i mazeretler dışında hiçbir vakit teheccüd namazını kaçırmadım” diye ifade eder. 2
Dipnotlar:
1- İsmail, Hakkı Efendi; Mevahibü’r-Rahman (İmam-ı Âzam Ebu Hanife’nin Menakibi), s. 137 Mehmut Bey Matbaası, İstanbul-1310.
2- Badıllı, Abdülkadir; Bediüzzaman Said Nursî, Mufassal Tarihçe-i Hayat, c. 1, s. 60. İstanbul-1990.