Perşembe günü idrak edeceğimiz “Allah’ın Ay’ı” yani “Şehrullahi’l-Muharrem” olarak bilinen Muharrem ayı hicri takvimin aylarının birincisidir.
Böyle bir ayla yılın temelini atmak çok daha kârlı olacaktır. Muharrem ayının, Zilkade, Zilhicce ve Receble beraber Kur’ân-ı Kerîm’de kıymet verilen dört aydan biri olduğu bildirilmektedir. (Tevbe 36) İnsan ömründe hayat muhasebesinin yapılması gereken zamanlar vardır. Gerçi hayatın her anında muhasebe yapılmalıdır. Ama hiç olmazsa dönüm noktası sayılabilecek zaman dilimlerinde bu husus daha da önem arz eder. İnsan ömrü bir tüccarın ticarî hayatının gereği olan bilânçosu gibidir. Yılsonunda yaptığı bilânçoda gelirleri daha fazla ise; kâr getiren sistemine devam eder. Eğer zararda ise; zararının sebeplerini araştırarak daha sonraki senede kâr etmenin yollarını takip eder. Aynen bunun gibi insan hayatının da muhasebesinin yapılması gerektiği zaman dilimlerinin başında ömür defterinden bir yaprağın kapanmasına yeni bir yılın sayfasının açılmasına sebep olan hicrî yılbaşının ilk ayı Muharrem ayıdır.
Muharrem ayı; birçok olay ve hâdiselerin cereyan ettiği ve bundan dolayı da önem ve ehemmiyeti diğer aylara göre fazla olan aydır.
Hz. Peygamber (asm) tarafından fazileti hususunda birçok hadislerde şöyle anlatılmaktadır:
Hz. Ali (ra) tarafından nakledilmektedir ki; Muharrem ayında bir sahabî Hz. Peygambere (asm) Ramazan ayından sonra en çok bana hangi ayda oruç tutmayı emredersiniz? diye sordu.
Hz. Peygamber (asm): “Sen Ramazan ayından sonra oruç tutmak mı istersin? İşte o ay Allah’ın ayı olan Muharrem’dir. O günde Allah geçmiş bir gurup günahkârın ve yeni bir günahkâr gurubun tövbesini kabul eder”1 buyurdu.
Muharrem ayını diğer aylardan onu faziletli hale getiren hususlar içerisinde ve bilhassa onuncu gününde cereyan eden hâdiselerdir.
Onları da Hz. Peygamber (asm) hadis-i şeriflerinde şöyle açıklamıştır:
1- Hz. Adem (as), Aşure Günü’nde yaratılmıştır. Aynı günde Cennete girmiştir. Tevbesi ve affedilmesi aynı günde olmuştur.
2- Arş, Kürsî, Sema, Arz, Cennet, Cehennem, Güneş ve Ay aynı günde yaratılmıştır.
3- Hz. İbrahim (as), Aşure Günü’nde doğmuştur. Yine Nemrut’un ateşinden aynı günde kurtulmuştur.
4- Hz. Nuh’un (as) gemisi Nuh tufanından aynı günde kurtulmuştur.
5- Hz. Musa (as), Firavun’dan o günde kurtulmuş ve düşmanı olan Firavun aynı günde Kızıldeniz’de boğulmuştur.
6- Hz. Eyüp (as), yaralarından Aşure Günü’nde şifa bulmuştur.
7- Hz. Yusuf (as), hapisten aynı günde kurtulmuştur.
8- Hz. İdris (as), Âli makama aynı günde yükselmiştir.
9- Hz. Yakup (as) ile oğlu Yusuf’un (as) buluşması aynı günde olmuştur.
10- Hz. Yunus (as), balığın karnından aynı günde selâmete ermiştir.
11- Hz. İsa (as), Semâ’ya o günde yükselmiştir.
12- Hz. Süleyman’a (as) mülk aynı günde verilmiştir.
13- Hz. Cebrail ve Hz. Mikâil aynı günde yaratılmışlardır.2
Muharrem ayının içerisinde ve bilhassa onuncu gününde halk arasında aşûre adı verilen içerisinde en azından sekiz-on çeşit erzakın bulunduğu bir nevi tatlı olan bir yiyecek yapılır ve konu komşuya ikram edilir. Bunun da tarihi bir yönü vardır.
Nuh (as), Nuh Tufanı’ndan sonra gemisi Cudi Dağı’nda oturduğu gün, gemiyi terk etmeden önce bir şükran ifadesi olarak gemide kalan erzak çeşitlerinden meydana getirilen bir nevi tatlıya benzer bir yemek yapmıştır. O günden itibaren devam ettirilen bu adet Hz. Nuh’un (as) âdeti gereği icra edilmektedir.
Aşûre Günü’nün fazileti hakkında şu hadis-i şerifler nakledilmiştir:
“Allah rızasını umarak, kim Aşûre Günü’nde oruç tutarsa geçmiş senelerinin günahına keffarettir.”3
“Aşure Günü yapılan iyiliğin sevabı bire yetmiş bindir.”4
“Kim Aşure Günü aile efradına imkân sağlarsa Allah da bütün sene boyunca ona genişlik verir.”5 Muharrem ayı, İslâm’ın zuhurundan önce de gerek Hz. Peygamber (asm) tarafından ve gerekse Câhiliyye Devri Arapları tarafından da hürmet edilen aylardandır. Hz. Peygamber (asm), peygamber olmazdan önce de bu ayda oruç tutmuşlardır. Peygamber olduktan sonra da Medine’ye hicret edinceye kadar oruç tutmuşlardır. Medine’ye hicret ettikten sonra da adetleri veçhile bir sene oruç tutmuşlar ve ashabına da tutmalarını emretmişlerdir. Ancak hicretin ikinci senesinde Ramazan orucu farz kılınınca Muharrem Ayında ve Aşure Günü’nde oruç tutmaktan vazgeçmişlerdir.
Ashabına da: “isteyen tutsun, dileyen bıraksın” burdular.
Muharrem ayının insan hayatında dönüm noktası olması Hicrî Tarihin başlangıcı olmasıdır. Hz. Ömer’in hilâfetinde bir tarih başlangıcı zarureti doğmuştur. Hz. Ömer, Hz. Saad b. Ebi Vakkas, Hz. Talha, ve Hz. Ali’nin de (ra) içinde bulunduğu sahabenin ileri gelenlerinden bir meşveret heyeti teşekkül ettirmiş ve bu heyet müzakere sonucunda Hz. Peygamber’in (asm) hicretini Hicrî Senenin başlangıcı ve hicret de Muharrem ayında olduğu için Hicrî Takvimin ilk ayı olarak kabul edilmiştir.
Dipnotlar:
1- Gazalî, Mükâşefetü’l-Gulub, Mektebetü’l- Cumhuriyyeti’l-Arabiyyeti, Kahire-Ty, s. 289.
2- Gazalî, a.g.e. s. 289.
3- Gazalî, a.g.e. s. 299.
4- Gazalî, a.g.e. s. 299.
5- Gazalî, a.g.e. s. 299.