17 Ocak 2014, Cuma
Mısır’da Salı ve Çarşamba günü yapılan anayasa referandumunda, sayımı yapılan oyların yüzde 98’inin ‘evet’, yüzde 2’nin ise ‘hayır’ olduğu ilân edilmiş. Kullanılan oyların tamamı sayıldığında bu nisbetin çok değişmesi beklenmiyor. Referandum öncesinde bile, sandıktan böyle bir tablonun çıkacağı tahmin edilmişti.
Peki, yüzde 98 nisbetinde bir ‘evet’ oyu, Mısır’da işlerin düzeldiğini gösterir mi? Aksine bu tablo, işlerin düzeldiğini değil, düzelmediğinin delili. Aslında seçim sandıkları, pek çok noktada hal ve gidişi ortaya koyan güzel bir vasıtadır. Hangi sandıkta bu nisbette bir ‘evet’ oyu çıkıyorsa, orada problem var demektir. Benzer tablolar sadece Mısır’da değil, demokrasiyle idare edilmeyen ya da demokrasinin ağır aksak işlediği başka ülkelerde de ortaya çıkar.
Mısır’da ortaya çıkan tablonun bir benzeri, 12 Eylül 1980 darbesinden sonra ülkemizde de yaşanmıştı. Darbeciler, hazırlattıkları “1982 Anayasası”nı referanduma sunmuşlar, ama ‘hayır’ demeyi yasaklamışlardı! Neticede yüzde 92 nisbetinde ‘kabul/evet’ oyu almış ve anayasa yürürlüğe girmişti. 1982’deki Türkiye tablosu ile 2014 Mısır tablosu arasında fark var mı?
Darbeciler, ‘hayır’ demenin yasak olduğu gerçeğini gizleyip, “Millet bu anayasayı yüzde 90 nisbetindeki oylarıyla kabul etti. Herkes sussun!” deyip durdu. Evet, sandıklardan böyle bir netice çıktı, ama hür tercihlerin sandığa yansımadığı bir seçime seçim denilebilir mi? Ayrıntılar tam bilinmese de, Mısır’da da benzer hadiselerin yaşanmış olması muhtemeldir.
Hem, demokrasi ile idare edilmeyen ülkelerin tamamında bu ve benzeri seçimlerde yüzde 100’e yakın ‘kabul’ oyu çıkıyor olması tesadüf olabilir mi? Mısır’da, geçmiş dönemlerde de seçimler yaşandı. Ne zaman ki millet tercihini serbestçe ifade edebildi, oy nisbetleri dalgalandı.
Hatırlamak lâzım ki, Türkiye’deki seçimlerde 1950 yılına kadar “açık oy, gizli sayım” sistemi uygulanmıştır. Evet, oylar açıkta, herkesin gözü önünde atılmış, sayım ise ‘gizli’ ve kapalı kapılar arkasında! Böyle bir seçimi ve sayımı ‘kurt’ bile yapmaz, ama o gün Türkiye’yi idare edenler yapmış! Sonra da bu yanlışlara imza atanları ‘demokrasi havarisi’ diye bütün bir millete yutturmaya çalışıyorlar. Gel de “Ya Sabır” çekme!
1950 yılına kadar uygulanan bu sistemi ne ile savunacaksınız? Bunu değiştirmek için ‘para’ mı lâzım oldu? Türkiye ‘fakir’ olduğu için mi bu kökten yanlış sistem uygulandı? Ey gerçekleri gizlemeyi marifet addedenler, bunu ne ile izah edeceksiniz?
Türkiye’nin 1950 öncesi yöneticileri ile Mısır’ın bu günkü yöneticileri arasında ‘milletten uzaklık’ noktasında bir benzerlik var. Mısır, serbest seçimlerle bir cumhurbaşkanı seçmişti. Uluslar arası güç odakları, “Suyumu bulandırdın” bahanesiyle içerideki darbecilere yeşil ışık yaktı. Fiilî bir darbe ile seçilmiş cumhurbaşkanı makamından uzaklaştırıldı. Dolayısı ile Mısır’daki referandumun hür iradeyi yansıtan bir referandum olduğunu söylemek kolay değil.
“İktidar her yerde, muhalefet demokrasilerde olur” denildiğine göre, yüzde 98 nisbetinde oy alan bir seçimi şüphe ile karşılamak lâzım. Sandıktan çıkan bu neticeler iktidar sahiplerini sevindirmesin. Serbest ilk seçimde bu nisbetlerin tam tersine dönmesi mümkündür. Nitekim Türkiye’de yapılan ilk hür ve serbest seçimlerde (14 Mayıs 1950) ‘Tek Parti’ devrilmiş, millet hür iradesini ortaya koymuştu. Benzer neticelerin Mısır’da ya da başka ülkelerde olması da eşyanın tabiatı gereğidir.
Yöneticiler, yüzde 98 nisbetindeki ‘sanal oy’lara sevinmeden önce, “yüzde 99 yanlış”lardan uzak durmaya çalışsınlar. Ne de olsa hiç bir yerde sular tersine akamaz. Su mecraını bulur, hakikatler er ya da geç ortaya çıkar. Mısır’da da, Türkiye’de de!
Okunma Sayısı: 2086
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.