Cehalet, fakirlik ve ihtilaf en büyük düşmanımız olduğuna göre ve bu düşmanlara karşı koymak da eğitimle mümkün ise; kitap okumaya ne kadar muhtaç olduğumuz her halde anlaşılır.
Bu bakımdan Türkiye’nin her köşesinde kitap fuarları açılmalı ve bu fuarlar mümkün olduğu kadar her bakımdan desteklenmelidir.
İstanbul’da da çeşitli tarihlerde kitap fuarları açılıyor. Bunlardan biri de bu sene 37.’inci defa kapılarını açan ‘Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’dır. TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi-Beylikdüzü, Büyükçekmece’de 10 Kasım’da açılan fuar 18 Kasım 2018 tarihine kadar açık kalacak.
Nasip oldu, biz de 12 Kasım Pazartesi günü fuara giderek hem standları gezdik hem de Yeni Asya Neşriyat’da kitap imzalayıp ziyaretçilerle sohbet etmek imkanı bulduk. Yayınlarımızın beğenildiğine ve dua edildiğine bir defa daha şahit olduk.
Bu vesile ile bazı yayınevi çalışanlarının dertlerine kulak verme imkanı da oldu. Şunu ifade etmek gerekir ki içinde bulunduğumuz ekonomik şartlar belki de en çok yayıncılık dünyasını etkilemiş durumda. Bir iki ay önce bu fuar için planlar yapan yayınevleri, kâğıt fiyatlarındaki yüksek artış sebebiyle sıkıntıya girmez. Yayınlamayı planladıkları bazı kitapları bu fuara yetiştirememiş ve hatta her şeyi hazır olan kitapları basmaktan vazgeçmişler.
Hem kitap fuarının hem de bir bütün olarak yayıncılık dünyasının mutlak surette desteklenmesi Türkiye’nin menfaatinedir. “Parası olan bu işi yapsın. Devletten destek beklemek olmaz. Serbest piyasa var. Batan batar, ayakta kalan bizimdir” gibi bir anlayış yayın dünyası için geçerli olmaması gerekir. Elbette doğrudan maddi desteğin istismar edilme ihtimali vardır. Ancak değişik yollarla dolaylı destek sağlanabilir. Daha çok öğrencinin fuarları gezmesini temin etmek de bunun bir yolu olabilir. Bazı ‘zengin’ ülkelerin yayınlanan her kitaptan belki sayıda satın alıp kütüphanelere hediye ettiği biliniyor. Türkiye de kendi imkânlarıyla orantılı olarak böyle bir çalışmaya girebilir.
Hepsi bir yana, fuara katılan yayınevlerinin neredeyse tamamı fuara katılmak için istenen ücretten dolayı şikâyetçi. Kitap fuarlarına pozitif ayrım yapılamaz mı? Ortalama büyüklükteki standların fiyatı neredeyse 50 bin lira civarında olduğu düşünülürse yayınevinin bunu karşılaması kolay olur mu? Bir formülü bulunup stand fiyatları aşağıya doğru çekilemez mi? Kitap fuarlarını ‘sanayi fuarı’ gibi görmek ve o şekilde ücret talep etmek hem eğitime hem de Türkiye’nin geleceğine çelme takmak anlamına gelir. Türkiye’yi idare edenlerin hadiseye bu gözle bakıp yayınevlerini teşvik edecek adımlar atmasında sayılamayacak kadar fayda vardır.
Kitap fuarından dikkat çeken bir nokta da, üniversiteye hazırlık kitapları satan yayınevlerin sanki daha önce çıkmış olduğudur. Elbette o yayınevleri de kitap satıyor, ama kültür, sanat, eğitim, tarih gibi yayınların çok daha ön planda olması arzu edilir. Bilhassa öğrencileri test kitabı ve ders kitabı dışındaki kitapları okumaya da teşvik etmek gerekir.
Fuarda bazı teknik hususlar da dikkat çekiyor. Fuar geniş bir alana yayıldığı için yönlendirmeler yeterli değil. Çok daha fazla yön levhası ve bilgi panosuna ihtiyaç var. Ayrıca aynı mekânda, eş zamanlı olarak açılan İstanbul Sanat Fuarı da gezilebilir.
İlk emir ‘Oku!’ olduğuna göre kitap okumayı ve dolayısı ile yayıncılığı ne kadar teşvik etsek, edebilsek azdır. Her gün, her hafta, her ay kitap okuyalım inşallah.