Vefatına kadar Yeni Asya’da yazılarını okuduğumuz Mümine Güneş Ablamız da ebedî âleme göçenler kervanına katıldı.
Yoğun bakımda tedavi gördüğü sırada, 24 Haziran 2021’de vefat eden Mümine Ablamızın cenazesi 25 Haziran’da Eyüpsultan Camii’nde kılındıktan sonra İstanbul Bahçeköy Orman Mezarlığı’nda duâlarla defnedilmişti. İstanbul dışında (Senoz Vadisi’nde) olduğumuz için cenazeye iştirak etme imkânı bulamadık, ama rahmet duâlarımızı gönderdik inşallah.
Emekli Orman Genel Müdür Yardımcılarından Ramazan Çakır Beyin hanımı olan Mümine Güneş Ablamızı çok önceleri gazetedeki yazılarından ve yayınlanan kitaplarından dolayı gıyaben tanıyorduk. Sonra nasip oldu ve Yeni Asya’nın kuruluş yıl dönümlerinde konuşmalarını dinledik.
Mümine Hanım Bizim Aile Dergisi’nde de düzenli yazılar yazıyordu. Aynı yazılar çoğu zaman gazetemizde de yer aldı. Mümine Hanımın önceki yazıları kitap haline de getirilmişti. Hatta “Genç Kızlarla Başbaşa” kitabı pek çok defa basıldı ve büyük ilgi gördü. Hatta, kitabın yeni baskılarının yapılması da isabetli olur kanaatindeyiz.
Mümine Güneş Hanımın 14 Ekim 2017 tarihinde Yeni Asya’da yayınlanan yazısından bir bölümü aktarmak istiyorum. “Bayram öncesi anne babamızın kabirlerini ziyaret için Eyüp Sultan Mezarlığı’na gittik” diye başlayan yazı şöyle bitiyordu: “(...) Bizi yetiştiren eğitim sistemi, kalbimizdeki bütün his ve duyguları yok edip, robot, birer makine olmamızı istiyordu. Ebede dair umutlarımızı silip süpürüyordu. Arkadaşlarımın içinde bu hissiz sürüklenişi yaşamamak için intiharı bile düşünen vardı. İnsan olarak yaratılmayı hor hakir gösterip, ‘atanız bir maymundu’ diye okutuluyorlardı.
“Risale-i Nur imdadımıza yetişmeseydi, şurasından burasından cılız filizler verip, yaşamaya çalışan minik bir fidan, belki az zamanda manevî bir ölüme giriftar olacaktı. Risale-i Nur bizi sümbüllenişe geçirdi. İçimizdeki hayat kaynaklarını harekete geçirdi. İmansızlığın getireceği korkunç tehlikelerin önüne set oldu. Zira manevî bir ölümün pençesine düşmüş birinin yaşaması ölümden de beterdir.
“Kabir ziyareti sırasındaki tefekkürlerim, gençlerimizin şimdiki durumunu gözümün önüne getirdi. Gördüğüm kadarıyla bu gençler, yeni bir diriliş, yeni bir kurtuluş hamlesine muhtaçlar. Yoksa, ‘Şu kadar, bu kadar gencimiz var’ diye övünmenin hiçbir anlamı yok. Kökü çürük ağaçtan, tarlaya ne fayda gelir? ‘Şu kadar ağacım var’ diye övünen bir bakar ki ağaçları çürümüş eli boş kalmış…
“Duâ ettim gençlerimize. Onlar bizim umudumuz değil mi? Vatanımız bir tarla ise, onlar bizim fidanlarımız değil mi? Lütfen fidanlarımızı kurutmayalım…”
Merhum Mümine Güneş Ablamızın duâsına amin diyor ve bu vesileyle mekânının Cennet olmasını diliyoruz. Amin.