"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kutuplaşmanın bedeli

Faruk ÇAKIR
31 Ağustos 2021, Salı
Harvard ve Oxford üniversitelerinde misafir akademisyen olarak bulunan sosyolog Prof. Dr. Sencer Ayata’nın çektiği ‘Türkiye fotoğrafı’ üzücü olsa da gerçeklerin yansıttığı için bilhassa idarecilerin dikkatini çekmeli. Prof. Dr. Ayata, Türkiye’de kutuplaşmanın dinamiklerini değerlendirirken “Başkanlık anayasası iktidara dışlayıcı otoriterlik, muhalefette çoğulculuk, Türkiye’ye ise sertleşen kutuplaşma getirdi” görüşünü dile getirmiş.

“Siyasî kutuplaşmanın bir başka yansıması parti tabanlarında karşıt partiye asla oy vermeyeceğini söyleyen seçmenlerin çok yüksek oranlarda olması” diyen Ayata, “Tabiî ki siyasî kutuplaşmalar önemli ölçüde toplumsal temelli kutuplaşmalardan etkileniyor, onlar tarafından besleniyor. Toplumsal kutuplaşma şurada bitiyor, siyasî kutuplaşma burada başlıyor demek çok zor oluyor. Siyasî ve toplumsal kutuplaşmalar genellikle örtüşüyor, iç içe geçiyor. Ama kutuplaşma dinamiklerini daha iyi görebilmek açısından ikisini ayrı ayrı ele almak da gerekir. (...) Siyasî partiler bir yandan her kesime seslenmeye çalışıyorlar. Ama diğer yandan siyasî destek sağlama amacıyla kültürel kimlik eksenli bölünmelerden yararlanmaya çalışıyorlar. Partilerle kimlikler arasındaki bu yakın ilişkiyi oy verme davranışlarında net olarak görüyoruz” demiş. (Konuşan: Metin Kaan Kurtuluş, t24.com.tr, 29 Ağustos 2021)

Maalesef, siyasetin ve siyasetçilerin bu kutuplaşmadaki rolü çok büyük. Ayata, bu konuda şöyle demiş: “Esas sorun şurada görünüyor. Bir bütün olarak bakıldığında siyaset dünyası toplumsal bölünmeleri, yarılmaları, ayrışmaları yumuşatıcı olmaktan çok abartıcı, keskinleştirici rol oynuyor. Örneğin siyasî iktidar cephesi... Kendi ideolojik görüş, kimlik, değer ve yaşam biçimlerini hakim kılmak, üstün kılmak için büyük çaba sarf ediyor. İsteyerek olmasa da karşıtlarına yönelik ön yargıların, nefret duygularının, düşmanca tavırların artmasına yol açıyor.”

Kutuplaşmanın geldiği noktayı tasavvur etmek bile zorlaşmış durumda. Neredeyse küçük ilçe ve kasabalarda bile kahveler resmen olmasa bile fiilen ‘iktidar yanlısı’ ya da ‘muhalefet yanlısı’ olarak birbirinden ayrılmış. Feci, ama durum bu.

Peki, bu kutuplaşmanın Türkiye’ye ve dolayısıyla hepimize çıkardığı faturanın farkında mıyız? Kutuplaşmanın bu dereceye çıktığı cemiyette, yürekler toplu olarak çarpabilir mi? 

Hani, “Toplu vurdukça yürekler/ Onu top sindiremez”di? Yüreklerin toplu vurması ve sevincimiz ve üzüntümüz ortak olması icap etmez mi? Ve bunu temin edecek olanların başında siyasetçi ve idarecilerin olması beklenmez mi? Ortak hedefler için milleti birleştirmesi ve bütünleştirmesi beklenen idareciler, basit menfaatleri için milleti kutuplaştırırsa bundan hepimiz zarar görmez miyiz?

Uygulanan yanlış ekonomik politikaları millete çıkardığı faturaları hesaplamak kolay, ama bu siyasî ve sosyal hataların faturasını kim hesaplayacak? Ve bu faturalar en az ekonomik faturalar kadar ve belki de daha ağır bedeller ödemeyi netice vermez mi? Allah muhafaza etsin inşallah. Amin.

Okunma Sayısı: 1844
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Halil İbrahim Karahan

    31.8.2021 10:33:10

    Allah razı olsun

  • Oğuz Yiğiter

    31.8.2021 07:21:40

    50 öncesi tek parti dönemi hariç, yakın siyasî tarihimizde, hiçbir siyasì iktidar her ne olursa olsun, illâ iktidarda kalmak uğruna toplumu bu kadar gerdiğini hiç hatırlamıyorum. Seçim kaybeden parti, millet bize muhalefet görevi verdi der, sonucu hazmeder ve şerefle o görevi yapardı. Mevcut iktidar, muhalelef olmayı demokratik siyasetin bir parçası olduğunu bir türlü kabullenemiyor galiba. Sıkıntı burda...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı