Oysa tarihimiz adil idarecilerin devlet imkânlarını kullanırken ‘kılı kırk yaran’ hadiseleri ile doludur. Türkiye’yi idare edenler de yıllardan beri “Hz. Ömer kıssaları” anlamıyor muydu? Peki, bu kıssaları anlatanlar sıra onları yaşamaya geldiğinde niçin ‘israf yolu’nu seçiyorlar?

İsmail Hünerlice Hoca, sosyal medyada yayınlanan bir sohbetinde bu konuya dikkat çekmiş ve isim belirtmeden idarecileri uyarmış. Hünerlice Hoca’nın konuşması özetle şöyle: “Yeri geldi söyleyeyim. Bize İstanbul dışı olsun, başka yerlere olsun çeşitli davetler gelir. Derler ki, ‘Hocam araç gönderelim.’ Mâkul bir düşünce. Ama düşünüyorum, adam oradan gelecek, beni götürecek sonra tekrar beni geri getirecek, bir daha gidecek... Bu, o kişi için de zaman ve imkân israfı... Resmi programlara gittiğimde, rumuzlu söyleyeceğim, oradaki yetkililer diyorlar ki, ‘Biz seni alıp götürmemiz gerekir.’ İyi de bu devletimin arabası. Beni alıp götüreceksiniz, şu kadar kilometre. Yazıktır, günahtır... Biz dünyaya yük olmaya gelmedik. Kendi arabam var, elim ayağım da tutuyor. Tek geliş, tek gidiş. Bu işin hesabı da var. Biz kimseye yük olmayalım, kimseye sıkıntı vermeyelim kendi yükümüzü kendimiz taşıyalım.

“Efendimiz (asm) elinde iki tane çanta var. Hz. Ömer (ra) koştu geldi. Resulullah Efendimiz buyurdu ki, “Ya Ömer, senin çoluk çocuğun yok mu? (Var) Yük sahibi kendi yükünü taşısın. Ben kendi yükümü taşırım. Sen de git çoluk çocuğunun yükünü taşı. ‘Al bakalım taşı, ben peygamberim’ dedi mi? Hayır, kendi yükünü kendi taşıdı. Bir Müslüman etkili de olsa, yetkili de olsa, devlet erkânı da olsa böyle bir şeye ihtiyacın yoksa (kendi işini yapabiliyorsan) başkasına yük olma. Var imkânın. Devletin ya da milletin imkânını kullanma. Kullanıyor adam. Geçen bir haberde gördüm. Yılın valisi seçilmiş. Niye? Tatil gününde devletin tahsis ettiği aracı çıkarmamış, binmiş otobüse. Benzer şekilde merhum valilerden Hazım Oktay Başer’den bahsedilir. Kimlik kontrolünde bir bakarlar ki, ‘Hazım Oktay Başer, Konya Valisi’ yazıyor. Polis hemen, ‘Valim, otobüstesiniz. Buyurun biz sizi istediğiniz yere bırakalım.’ Diyor ki, ‘Yok, bugün tatil günü. Ben devletin arabasını kullanmam.’ 

“Bilirsiniz, Hz. Ömer’in yanına bir arkadaşı gelir. O an bir işle meşguldur. İşini bitirir, yanan mumu söndürür ve başka bir mum yakar. Arkadaşı bunun sebebini sorar. Der ki, “Devletin işini yapıyordum, devletin mumu yanıyordu. O iş bitti. Şimdi kendi işimi yapıp seninle konuşacağım. O sebeple kendi mumumu yaktım.”

“Kimse bir tane mumdan, bir tane ışıktan ne olur demesin. Geçen gün biri hesaplamış. Ülkedeki okullar, hastaneler, işyerleri vs hepsi birer lamba söndürse ortaya milyar liralık kâr çıkıyormuş. Ufak bir israftan vazgeçilse memleket bütçesi düzelebilir. Herkes kendi hesabını verecek. Allah hesabımızı kolay eylesin. Ahirette hepsi çıkacak ortaya. Doğru olan kurtaracak, olmayan hesabını verecek. Yanlış hiç bir zaman örnek değildir. Kötüyü örnek almayacaksın. Devletin malıdır şudur budur demeyeceksin, sen dürüst olacaksın. Harama gerek yok. Hele ki ümmetin parası... Adama küçük bir yetki veriliyor, 10 kişinin tüketimini yapıyor. Nesin sen ya. Hz. Ömer’i niçin örnek almazsın? Nedir bu kadar debdebe? Millete bu kadar yük olma!” (1 Ekim 2024 tarihinde yayınlanan videodan aktarıldı.)

İnşallah güzel örnekler bir değil binler olur ve millete yük olma devri sona erer...