Ülkemizin ‘hak, hukuk ve adalet notu’nun iyi olmadığını her halde Türkiye’yi idare edenler de kabul eder. Gerçi konuşmalarında “Hz. Ömer adaleti”nden bahsedenler çoktur ama uygulamada ‘adil’ olanların sayısı parmakla gösterilecek kadardır.
Türkiye’de yaşanan hak ihlallerine ilişkin açıklama yapan İstanbul Milletvekili Zeynel Emre, 633 bin 425 kişinin AYM’ye başvurduğunu hatırlatmış. Emre, Türkiye’den AİHM’e başvuranların sayısının savaşta olan Rusya ve Ukrayna’nın toplamından fazla olduğunu da belirtmiş.
10 Aralık İnsan Hakları Günü vesilesiyle konu ile ilgili bilgileri değerlendiren Emre, “Gazeteciler tutuklanıyor, haberler engelleniyor, gösterilere izin verilmiyor. Ülkemize düşünce ve ifade özgürlüğü hakkı açısından baktığımızda, gerek Türk Ceza Kanunu, gerekse de Terörle Mücadele Kanunu kapsamında, aslında bu bahaneyle çok sayıda insan, gazeteci gözaltına alınıyor, tutuklanıyor ve cezaevlerinde kalıyor. 2002 yılından bugüne kadar 848 gazetecinin, yani gazeteci kimliğine sahip kimselerin tutuklandığını görüyoruz” ifadesini kullanmış. (ankahaber.net, 10 Aralık 2024)
Gazeteciler söz konusu olduğunda Türkiye’yi idare edenlerin en büyük itirazı, “Onlar ‘gerçek gazeteci’ değil” ya da “Gazetecilik yaptıkları için tutuklanmadılar” şeklinde olur. Elbette kimlerin ‘gerçek gazeteci’ olduğunu siyasetçiler belirleyecek değil. Fakat değil 800, 8 gazeteci ya da 1 tek gazeteci bile ‘fikirlerini beyan etti diye’ tutuklanmışsa bu ‘hak ihlali’ değil mi? Mesela, “Sadece bir gazeteci tutuklanmış, normaldir” demek mümkün mü? Hani hakkın küçüğüne veya büyüğüne bakılmazdı?
Daha önce de ifade edildiği üzere hem de “Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı”nca verilen ‘basın kartı’nı taşıyan Yeni Asya yazarı(mız) Kâzım Güleçyüz paylaştığı bir sosyal medya mesajı sebebiyle tutuklanıp haksız yere cezaevine konulmadı mı? Acaba ‘basın kartı’ taşıyan ve bunca yıllık gazeteci Güleçyüz için ‘fikirlerini beyan ettiği için tutuklanmadı’ diyen insaflı bir hukukçu çıkar mı? Sadece bu bile Türkiye’nin hukuk raporunun iyi olmadığı görmeye yetmez mi?
Cezaevlerindeki tabloya da dikkat çeken Emre şöyle konuşmuş: “Bu iktidar döneminde, yani bu çeyrek asırlık dönemde, onlarca yeni büyük cezaevi yapıldı. Cezaevlerinde yer yok. 2024 yılı itibariyle Türkiye’deki cezaevlerinin kapasitesi 299 bin. Toplam 406 cezaevi var ve 299 bin kapasite var. Bugün itibariyle Türkiye’deki tutuklu ve hükümlü sayısı kaç, biliyor musunuz? 378 bin 676. Türkiye’de sadece son 1 yılda 70 binin üzerinde insan tutuklandı.”
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi penceresinden hal ve gidiş bakıldığında da sevindirici bir tablo yok: “Sadece geçen yıl, Türkiye’den giden başvuru sayısı 23 bin 500. Ve bu alanda birinciyiz. Bizden sonra ikinci ülke Rusya, üçüncü ülke Ukrayna. Yani bu savaş ortamındaki iki ülkedeki insan hakkı ihlali, bizim ülkemizden nasıl daha az olabilir?”
Uzun sözün kısası: Türkiye bir gün dahi vakit geçirmeden ‘hak, hukuk ve adalet yolu’na yönelmeli vesselam.