"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Müslümanlar sömürmemiş

Erol OKUTUCU
09 Mart 2016, Çarşamba
Afrika’nın en eski yerleşim yerlerinden birisi olan Kenya’ya ilk defa Arap tüccarlar gelmiş ve Malindi ile Monbasa şehirlerini kurmuşlar. Yani Müslümanlar sömürmeyip medeniyet bırakmışlar.

KENYA NOTLARI

İlginçtir, şimdiye kadar 44 ülke dolaştım. Her ülkede veya uçakta giderken veya karayolunda hep bir Türk ile karşılaştım. 

Kenya da bunlardan biri. Uçakta yanıma bir Türk rastlamıştı. Ya dünyada çok Türk vardı ya da ben çok şanslıydım!

Kenya’dayım. Başşehir Nairobi'de indiğim havaalanının adı Jomo Kenyatta idi. Bu isim İngilizlerden Kenya’nın bağımsızlığını kazanmış bir liderdir.  Yüzölçümü 580 bin metrekare olan Kenya’nın nüfusu 30 milyon civarında. Resmî dil İngilizce ve Swahili’dir. Dinleri Hıristiyanlık % 80, Müslümanlık % 20’dir. (İngilizler yine İngilizliğini yapıp insanları hem Hıristiyanlaştırmışlar ve hem de resmî dillerini bırakmışlar.) 

MÜSLÜMANLAR SÖMÜRMEMİŞ

Afrika’nın en eski yerleşim yerlerinden birisi olan Kenya’ya ilk defa Arap tüccarlar gelmiş ve Malindi ile Monbasa şehirlerini kurmuşlar. Yani Müslümanlar sömürmeyip medeniyet bırakmışlar. 

Ağustos'ta gittiğim halde Kenya kışı yaşıyordu. Unutmuş ve üşümüştüm!

Şehir, Afrika anlayışının aksine oldukça moderndi. Alt-üst yapıları oldukça düzgün, insanlar olabildiğince şıklardı. Çok hareketli olan başşehrin trafik sorunu fazla yoktu. Ama çok canlı bir hayat vardı. Başşehir Nairobi’de mümkün olduğunca gezdim. 

Alt-üst yapısının iyiliğini gezerken daha iyi anladım. Çünkü ziyaret edilesi yerlerin çeşitliliği bunu gösteriyordu. Meselâ şehrin hemen bitişiğinde devasa bir tabiî park vardı. Bu parkta kafesler içinde onlarca hayvan vardı (hayvanat bahçesi). Ayrıca aynı parkın içinde serbest dolaşan yabanî hayat mevcuttu. Tabiî siz arabanın içinde olmanız şartıyla!

Bu alan safari yapılacak bir yerdi. Zürafalar, aslanlar ve daha niceleri kendi tabiatında yaşıyordu. 

NERELERİ GEZDİM?

1950’lerden kalma tren müzesini gezdim. Burada eski lokomotifler, vagonlar ve tren rayları sergileniyordu. Burası da ilginç bulduğum yerlerden birisiydi. 

Millî müzelerini gezdim. Burada tarihî kalıntılar ve yöresel eşyalar vardı. 

Hemen bitişiğinde yılan parkı vardı ki, halen daha aklıma geldikçe tırsıyorum. Çünkü renkli-renksiz onlarca yılan camın ardından bana bakıyorlardı.

Pomas Of Kenya diye bir park vardı. Bu parkta o ülkenin değişik yörelerinden yerleşim maketleri birebir konuşlandırılmıştı. Hangi kabileye aitse o kabilenin köy maketleri vardı. Kimi çamurdan, kimi kerpiçten, kimi taştan, kimi ahşaptan ve kimi de saptan-samandan evlerdi. Ama hepsinin ortak yanı ailenin erkeğinin, hanımlarının, kız çocuklarının ve erkek çocuklarının hatta yaşlı baba ve annenin daireleri (odaları) bile ayrıydı. Tamamının ortak yanı her ev erkeğinin üç kadınla evli olmasıydı. 

Her üç karısının da odalarının bitişiğinde kendilerine ait kilerleri vardı. 

Tahıl, kurutulmuş et vb. yiyecekler burada saklanıyordu. Her odanın içinde ranza vardı. 

Her odada ayrıca ateş yakmak için ocaklık vardı. Adamlar bence o zamanlar bile bizden daha gelişmişler. Çünkü uygun şartlarda ve sağlıklı ortamlarda yaşamayı keşfetmişler. Oysa biz şimdi apartman dairelerinde içiçe yaşıyoruz. Ayrıca da asla tabiî ve sağlıklı olmaması da çabası. Parlamento binasını dıştan gezdim. 

Oldukça güzel bir yapıydı. Demokrasisinin de aynı oranda olmasını dilerim. 

CAMİ TERTEMİZDİ

Bu ülkenin en büyük camisi olan JAMIA’sını gezdim. Çok hoş ve modern bir yapıydı. Bir o kadar da tertemiz olan bu caminin içinde Müslümanlar Kur'ân okuyorlardı. 

İnsanları tam çözemedim. Daha doğrusu ikiye ayırabilirim. 

Birinci bölüm ukala ve sert mizaçlılardı. Bunu fotoğraf çekerken ters ters bakanlar açısından söylüyorum. İkinci bölüm ise gülümseyen ve yardım etmeyi seven insanlar tipiydi. Adres sorduğumda ve bir fotoğrafımı çeker misin, dediğimde samimî bir şekilde yardımcı olanlar...

Herkes istisnasız İngilizce konuşuyordu. Renkleri olmasaydı kendimi İngiltere’de hissederdim. Çünkü bu durum yani İngilizlilik trafiklerine de yansımış. Zira trafik soldan işliyordu. Hatta havaalanında taksi kiraladım tam biniyorum ki, bir baktım direksiyon var. 

Yorgunluktan yanlış yere bindim diye düşünerek indim, bir baktım doğru yerdeyim. 

Sonra anladım burada da trafik soldandı. 

MÜSLÜMANLARIN ADLARINA ÜZÜLDÜM

En çok adına üzüldüğüm şey; ben Müslümanım diyen adamların-kadınların adları hep Jozef, Lawrence, Daniel, Sarah, Irına ve bunun gibi isimlerdi. Bir iki kişiden Hasan, Âmine, İbrahim duydum hepsi o kadar. 

Yine onlar adına üzüldüğüm şeylerden birisi de; birkaç bayan, Hıristiyan elbiseleriyle oturuyorlardı. 

Bir müddet onları izledim. Çünkü siyah insanlara Hıristiyanlığı hiç yakıştıramamıştım. Beyaz rahibe elbiseleri o kadar iğreti duruyordu ki, bedenlerinin isyanını duyabiliyordum adeta. Oysa özellikle siyahî insanlara Müslümanlık ne çok yakışıyordu! Allah hidayet versin…

Buna benzer bir şey de ya bu ülke de ya da başka bir Afrika ülkesinin mahkemelerinde yargıçlar, avukatlar ve savcılar beyaz bonus peruk takıyorlarmış. Zenci insanların kafasında bembeyaz İngilizvari peruklar… Özentinin bile bir usûlü vardır, ama bu kadarını fazla buldum doğrusu…

Çok ilginçtir sokakta sigara içmek zinhar yasak! Evet, yanlış okumadınız! Sokakta sigara içilmiyor. 

Darısı bizim ülkenin başına…

Erkekleri boylu poslu ve kilolu değillerdi. Buna karşın kadınlar ikiye ayrılıyordu. Birinci bölümde olanlar fit yapıya sahipler, ikinci yapıdakiler ise maşallah kontrolden çıkmış durumdaydı. İkisinin ortasını göremedim. 

AFRİKA İMAJIM DEĞİŞTİ!

Güvenlik sorununun had safhada olduğunu iki gözlemimle iddia edebilirim; havaalanından gelirken camı açmak istedim şoför müdahale etti. Üç santimden fazla açtırmadı. Çünkü yol boyunca durduğunuzda hırsız camdan elini daldırıp sizi darp edebiliyor-soyabiliyormuş.

İkinci ilgimi çeken asayiş sorunu ise; en küçük bir büfe, bakkal, tuhafiye dükkânı gibi yerlerin girişinde, ellerinde XRAY cihazları olan güvenlik görevlileri vardı. Başşehirde istisnasız özel ve resmî yerlerin tamamında bu türden korumalar mevcuttu. Demek ki, güvenlik sorunu almış başını gitmişti. 

Oysa sokakta sigara içilmemesini sağlayan hükümet-devlet nasıl olur da asayişi sağlayamamıştı?

Bütün bunlara rağmen Kenya benim için çok olumlu bir örnek oluşturdu. 

Çünkü ben bu ülkeyi görene kadar Afrika’yı çöl, fakir, derme çatma kulübeler, cahil insanlar, bakımsız caddeler-sokaklar düşünüyordum. Ama artık Afrika denilince biraz daha düşünmem gerektiğini öğrendim. 

Yine Afrika denince Türklerin oralara daha fazla gitmesini, ticaret yapmasını, insanlarıyla kaynaşması gerektiğini fark ettim. 

Gönüllü Türklerin onların gerek inanç gerekse örf âdet anlamında asıllarına döndürmesi gerektiğini asla unutmayacağım. 

Okunma Sayısı: 3002
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı