Programımı Slovakya’nın başşehri Bratislava’yı gezmek üzerine yaptım.
Viyana’ya 78 kilometre uzaklıkta olan başşehrin diğer bir özelliği ise, bu ülkenin başşehrinin hem Macaristan’a ve hem de Avusturya’ya sınır olmasıdır.
(Dünya’da sadece iki ülke başşehri için bu nadir durum geçerli!)
Bir saat sürmeden geldiğim başşehir yemyeşil bir coğrafyaya sahipti.
İçinden Tuna Nehri bütün heybetiyle akışına devam ediyordu.
Gezmeye başladığım bu şirin ülkenin başşehri, iki saatte bitmişti.
Hakikaten oldukça küçük bir şehirmiş (nüfus 500 bin).
İnsanlarında, Sovyetlerin kontrolünde olduğu dönemlerden kalma bir garabetlik hüküm sürüyordu. Bu durumu az gülmelerinden, az konuşmalarından ve yabancıyla fazla muhatap olmamalarından çıkartmıştım.
İngilizce bilene rastlayamadığım bu şehirde fazla turist yoktu, olanlar ise Japonlardı.
Bu şehre daha çok çevre ülkelerden (özellikle Avusturyalılar) geliyorlardı.
Bu ziyaretlerin asıl sebebi turistik geziden çok, kendi ülkelerinden daha ucuza alış veriş yapabilme imkânlarından yararlanmak içindi.
Şehre hâkim tepesinde hoş bir mimariye sahip olan kalesi var ve burayı ziyaret ettim.
Şehrin muhtelif yerlerinde az da olsa birçok tarihî eserleri de ihmal etmeden tabi.
Şehrin içinden geçen Tuna Nehri üzerinde tekneler turistik turlar atıyordu.
Eski şehir çok kıymetli olduğu için Unesco tarafından koruma altına alınmış.
10 milyonluk Çek Cumhuriyetinden ayrıldıktan sonra kendi ayaklarının üzerinde durmaya çalışıyor.
Çünkü Çekler, daha fazla zenginmiş ve onları idare ediyorlarmış.
Bu da yetmezmiş gibi, Sovyetlerin bu topraklardan çekilmesinden sonra var olan silâh fabrikaları da birer birer kapanmaya başlamış (çünkü en çok silâhı yine Ruslar alıyorlarmış).
Şehir içlerinde faaliyet gösteren dükkânlar, Sovyet dönemlerindeki gibi soğuk, vitrini olmayan, gudubetli, kasvetli, derme çatma ve işletenlerin soğukluğu ile ilgimi çekti.
Bu tür mağazalara bir şey almaya girdiğimde kendimi, olağanüstü durumlarda karneye bağlanmış ülkenin insanı gibi hissettim.
Etnik yapının % 86’sını oluşturan Slovakları, % 11 nüfusa sahip Macarlar takip ediyor.
Tarımın çok az yapıldığı bu ülkede (% 12) hizmet ve sanayi aynı seviyelerde devam ediyor.
6 adet havaalanına sahip olan ülkede, tren yolları da oldukça yaygın tabi nehir taşımacılığı da…
Ülkenin büyük bir kısmı Karpat dağlarının egemenliği altında (ülkenin yarısını kapsıyor).
Bu yüzden tarım fazla yaygın değilse de (buna rağmen kendine yetiyor!), kış turizmi için oldukça hareketliliğe sebep olabiliyor.
Gerek ucuzluğu ve gerekse diğer Avrupa ülkelerine yakınlığından ötürü, kışları oldukça çok sayıda kış turisti çekebiliyorlar. Bunun için gerekli alt yapıya sahipler (kayak merkezleri vs.).
Yine bu dağların bolluğu sayesinde ormanlık alan çok fazla ve buna bağlı olarak yabani hayvan çeşitliliği de oldukça iyidir.
Yine ormanların çokluğundan, bu yöndeki endüstrileri de ilerlemeyi başarmış.
Maden cevherlerine sahip olan Slovakya bunları az da olsa işlemeyi başarabiliyor.
5 milyonluk Slovakya’nın % 90’ı Katolik Hıristiyan dinine mensup.