"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Taklidî imandan tahkikî imana

Enes Uyar
06 Ekim 2024, Pazar
Her pazar günü Bediüzzaman Vakfı’nda buluştuğumuz hocalarımız ve arkadaşlarımızla bu hafta iman konusunu derinlemesine müzakere etmek üzere bir araya geldik.

Bu değerli toplantılar, yalnızca bilgi edinmekle kalmayıp, aynı zamanda düşüncelerimizi ve inançlarımızı zenginleştiren harika bir ortam sağlıyor. Bu hafta derse geçmeden önce Ali hocamız, “İman deyince aklınıza ne geliyor?” diye sordu. Bu soru, bizleri düşünmeye ve inancımızın temel dinamikleri üzerinde tefekkür etmeye sevk etti.

Gelen cevaplar, iman kavramının ne kadar derin ve çok boyutlu olduğunu gösterdi. “Güvenmek”, “şartlara uymak”, “teslim olmak”, “süreklilik”, “doğruluk”, “rota”, “ibadet” gibi ifadeler, her birimizin inancına dair farklı açılımlar sunarak bakış açımızı zenginleştirdi. İman, sadece bir kelime değil; hayatımızın her anını etkileyen, ruhumuzu besleyen ve bizi güçlü kılan bir unsurdur. Bu önemli kavramı tartışmak, hem kendimizi daha iyi anlamamıza hem de çevremizdeki dünyayı daha derinlemesine kavramamıza yardımcı oldu.

Risale-i Nur’da, imanın yalnızca bir “inanç” değil, aynı zamanda korunması gereken bir “hazine” olduğu vurgulanmaktadır. Zübeyir Gündüzalp’in Konferansı’ndaki şu cümleler, bu hususun önemini açıkça ortaya koymaktadır: 

 “Bu asırda din ve İslâmiyet düşmanları, evvelâ imanın esaslarını zayıflatmak ve yıkmak plânını, proğramlarının birinci maddesine koymuşlardır. Hususen bu yirmi beş sene içinde, tarihte görülmemiş bir halde münafıkane ve çeşit çeşit maskeler altında imanın erkânına yapılan sû-i kastlar pek dehşetli olmuştur, çok yıkıcı şekiller tatbik edilmiştir.

Halbuki imanın rükünlerinden birisinde hasıl olacak bir şüphe veya inkâr, dinin teferruatında yapılan lakaytlıktan pek çok defa daha felaketli ve zararlıdır. Bunun içindir ki; şimdi en mühim iş, taklidî imanı tahkikî imana çevirerek imanı kuvvetlendirmektir, imanı takviye etmektir, imanı kurtarmaktır. Her şeyden ziyade imanın esaslarıyla meşgul olmak kat’î bir zaruret ve mübrem bir ihtiyaç, hatta mecburiyet hâline gelmiştir. Bu, Türkiye’de böyle olduğu gibi; umum İslâm dünyasında da böyledir.

Evet, temelleri yıpratılmış bir binanın odalarını tamir ve tezyine çalışmak, o binanın yıkılmaması için ne derece bir fayda temin edebilir? Köklerinin çürütülmesine çabalanan bir ağacın kurumaması için, dal ve yapraklarını ilâçlayarak tedbir almaya çalışmak, o ağacın hayatına bir fayda verebilir mi?..

İnsan, saray gibi bir binadır; temelleri, erkân-ı imaniyedir. İnsan, bir şeceredir; kökü esasat-ı imaniyedir. İmanın rükünlerinden en mühimmi, iman-ı billah’tır; Allah’a imandır. Sonra nübüvvet ve haşirdir. Bunun için, bir insanın en başta elde etmeye çalıştığı ilim; iman ilmidir. İlimlerin esası, ilimlerin şahı ve padişahı; iman ilmidir.” (Sözler, s. 749.)

İmanın rükünleri; bir binanın kolonları ya da bir ağacın kökleri gibidir, son derece önemlidir, her zaman güçlü tutulmalıdır. İmanın rükünlerinden birine inanmamak dinden çıkmak demektir. İmanın şartları bir bütündür asla birbirlerinden ayrılmaz. 

İman Rabbimizin belirlemiş olduğu altı esası kabul etmek ve uymaktır:

Allah’a iman Allah’ın varlığına, birliğine; eşi, benzeri ve ortağı olmadığına inanmaktır. Meleklere iman, Allah’ın yarattığı meleklere ve ruhanî varlıklara inanmaktır. Kitaplara iman, Allah tarafından peygamberlere indirilen kitapların tamamen doğru ve gerçek olduğuna inanmaktır. Peygamberlere iman Allah’ın insanlara yol gösteren elçilerine inanmaktır. Ahirete iman, öldükten sonra başka bir hayatın başlayacağına inanmaktır. Kader ve kazânın hayrın ve şerrin Allah’tan geldiğine inanmaktır. 

Böylece dersten de anlıyoruz ki, iman bir bütündür. Hepsini dil ile ikrar ve kalp ile tasdik edince tam iman edilmiş olunur. Bu esaslardan birini kabul etmeyen, iman etmiş olmaz. Yani, imanın şartları, birbirinden ayrılmaz bir bütün oluşturur ve bu bütünlüğü korumak, her bir Müslüman için hayatî bir öneme sahiptir.

İmanı korumanın en güzel yolu da, ibadetleri yapıp günahlardan kaçınmaktır. Zira, “İman hem nurdur hem kuvvettir. Evet hakikî imanı elde eden adam kâinata meydan okuyabilir.”

Okunma Sayısı: 172
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı