Uluslararası ceza mahkemesi (UCM), devleti yönetenler tarafından işlenen ağır suçlar, soykırım, insanlığa karşı işlenmiş suçlar ve savaş suçlarını soruşturmak amacıyla, uluslararası ceza hukuku kapsamında kurulmuş bağımsız yargı organıdır.
Uluslararası Lahey adalet Divanı; BM'nin yargı organı olup, Genel Kurul ve Güvenlik Konseyi'nde değişik ülkelerden seçilen 15 Hâkimden oluşur. Dünyadaki hukuk sistemlerinin temsili sağlanır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM); Avrupa Konseyi'ne bağlı olarak kurulmuş uluslararası bir mahkemedir.
Bu kurumların İsrail zulmünü durduramamak sebebiyle önemli ölçüde yıprandığı ve güven kaybı yaşadığı ortada. Dünya çapında sağduyulu insanlar bu kurumları değerlendirirken Gazze’de yapılanlara karşı duruşlarını temel alıyorlar. Soykırımı lanetlerken, devlet yöneticilerin insanlık suçuna sessiz kalmalarını kabul edemiyorlar.
Devlet yönetenlerin mahkeme kararlarına hiçe sayan bir tutum sergiliyor olması, Netenyahu‘nun Lahey Adalet Divanında yakalanması kararı çıkmış olmasına rağmen ABD kongresinde dünyanın gözünün içine bakarak konuşma yapmasına izin verilmesi, ayrıca Başkan Biden’ın, “bu mahkemeyi biz Putin için kurduk” diyebilmesi önemli gelişmeler. “Ben istersem yaparım” tavrı, dünyada ciddi güven kaybı oluşturmuş durumda. BMGK’in İsrail aleyhine almış olduğu yüzlerce karara rağmen, BM Genel kurulunda Netenyahu’nun konuşma yapabilmesi de çok enteresan.
AB, ABD ve BM’nin kendilerince kurdukları mahkemelerin kararlarına ve yaptırım gücüne katkı sağlamaları gerekirken, “gücü olanlar takmıyor” görüşü hâkim olmaya başladı. Mahkemeleri kuranların o mahkemelerin verdiği kararlara uymaması, İsrail ve tarzındaki devletleri cesaretlendiriyor. Son olarak Lübnan’daki BM barış gücü kampüsüne tanklarla girerek onları alt eden İsrail’in davranışına ne AB, ne ABD ve ne de BM elle tutulur açıklama yapmadılar. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun, Birleşmiş Milletler (BM) Lübnan Geçici Barış Gücü'nü (UNIFIL) Lübnan'dan çekilmesi için tehdit etmeye kadar varan bir tutum sergilemesi ilginç. Buna rağmen bazı parlamenterler, Avrupa Parlamentosu’nda, Lübnan’daki durumla ilgili oturumda, İsrail’in Gazze ve Lübnan’da Birleşmiş Milletler Geçici Barış
Gücü’ne (UNIFIL) yönelik tutumlarına, uluslararası hukuk ihlallerine ve saldırılarına karşı Avrupa Birliği’nin sessiz kalmasını eleştirdiler, az da olsa.(YeniAsya Haber)
Adaletin tesis edilmediği hiçbir yer güvenli değildir ve bu tutum o yeri anarşik ortama ve gücü olanın terör estirdiği bir arenaya dönüştürecektir. Haksız, hukuksuz ve adaletsiz bir yapılanmanın devamında ne iç barış ne de uluslararası barışın tesisi mümkün olmayacaktır. Adaleti, kurumlar ve devletler tesis eder, insanlar değil. Bunun altını çizmemiz gerekli. AB ve BM adaletin sağlanması ve gelecek nesillere aktarılabilmesi için sorumluluk üstlenmiştir. Bu kurumların karar mekanizmaları içinde vicdanlı ve adil olanların sayı ve etkinliklerinin artmasını bekliyoruz.
“Haksızlıklar Müslüman mazlum halka ya da milletlere yapıldığında ses çıkartılmıyor” algısı da zaman geçtikçe doğrulanıyor. Çin tarafından Uygur Halkına yapılan zulme, Sırp çetelerinin Bosna halkına yaptığı soykırıma ve bugün İsrail’in Gazze halkına yaptığı soykırıma sessiz kalınmasını açıklayamıyoruz. Bu gerçeği İsevilerin ve Hristiyan âleminin anlamasını beklemekteyiz. Avrupa Birliğinin ve ABD’nin kurulması öncesindeki katliam gibi 30 yıl savaşları ve mezhep savaşlarını hatırlatalım, olan insanlığa oluyor.
Barış içinde yaşamak için savaşlardan uzak duran bir yapıya kavuşmak herkesin hayali. Bunun için, devletlerin, kendi kurdukları mahkemelerin kurallarına ve kararlarına öncelikle kendilerinin uymasını bekliyoruz. Kanun koyucular tutumlarını değiştirmezler ise bu kurumlara olan güven tamamen kaybolacaktır. Zulme karşı bir şey yapamasak da en büyük silahımız dua.