"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yeni HSYK’yla yargı yürütmeye bağlandı

Cevher İLHAN
17 Mart 2014, Pazartesi
“İptal istemi”yle Anayasa Mahkemesi’nin önündeki “yeni HSYK yasası”nın en belirgin özelliği, Adalet Bakanı’na Kurulu yeniden yapılandırması ve süreçlerde güçlü şekilde yetkilendirilmesine dair temel düzenlemeler getirip toptan bakana bağlaması oldu.

HSYK, ISKARTAYA ÇIKARILDI

Bütün çağrılara ve uyarılara rağmen Cumhurbaşkanı’nın 12 maddede 15 hususta Anayasa’ya ve hukuka aykırılık gördüğü Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Kanununda değişiklik öngören yasa iki hafta önce onaylanarak yürürlüğe girdi.
Oysa Cumhurbaşkanı’ndan Meclis Başkanı’na, sözkonusu “yeni HSYK teklifi” için Anayasa değişikliğinin gerekliliği belirtilmiş; bunun üzerine Başbakan, Meclis’teki partilerle mutâbakata varmak için yasayı “durdurdukları”nı açıklamıştı. Ancak daha sonra ani bir kararla “yasa”yı yeniden gündeme alıp kavgalı oylamalarla apar topar Meclis’ten geçirilmişti.
Öncelikle, Cumhurbaşkanı’nın yargıyı yürütmeye bağlayan “HSYK yasası”, tıpkı “internet yasası”nda olduğu gibi garip bir şekilde imzaladıktan sonra temennide bulunması, yasaları onaylama mantığına ve yasal prosedüre uymayan garip bir uygulama oldu. Doğrusu Cumhurbaşkanı’nın komisyonda ve Genel Kurulda bazı kısmî değişikliklerle yetinip yasanın kuvvetler ayrılığı ilkesi, Anayasa’nın 138. maddesinde belirlenen yargı bağımsızlığı ve hâkim teminatı esaslarına aykırılıkları veto etmeden, “Anayasa Mahkemesi’ne götürülmesinin daha uygun olacağı”nı söylemesi, “yeni yasa”yı tartışmaların odağına çekti.
“İptal istemi”yle Anayasa Mahkemesi’nin önündeki “yeni HSYK yasası”nın en belirgin özelliği, Adalet Bakanı’na Kurulu yeniden yapılandırması ve süreçlerde güçlü şekilde yetkilendirilmesine dair temel düzenlemeler getirip toptan bakana bağlaması oldu. Bunun yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını ciddî anlamda kısıtladığı; “yasa”, Anayasa Mahkemesi’den dönse ve hatta yürütme durdurulsa bile geçen sürede hükûmetin yaptığı ve yapacağı değişiklikleri etkilemeyeceği belirtiliyor.

YARGIYA MÜDAHALEYE ZEMİN
“Yeni HSYK”nın amacını, Adalet Bakanı, “HSYK’yı layüs’el (sorumsuz) bir kurumu hesap verebilir hale getireceğiz” diye açıkladı; lâkin HSYK’nın bakan üzerinden doğrudan hükûmetin emrine soktuğu, “yasa” Resmî Gazete’de yayınlanır yayınlanmaz, Genel Sekreter’den müfettiş ve hâkimlere varan atama furyasıyla ortaya çıktı.
2010 referandumunda yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı iddiasıyla büyük beklentilerle kamuoyuna sunulup yüzde 58’le kabul edilen değişiklikle oluşturulan HSYK’da görev alanların görevlerinin sona erdirildi. Anayasa Mahkemesi’nde iptal edilse bile, “yeni HSYK yasası”, Genel Sekreterden bütün müfettişler ve hâkimler dahil yaklaşık bin kişiyi havuza atıp ıskartaya çıkarttı. Adalet Akademisi’nde hâkim - savcı - müfettiş - şoför - aşçı toplam 600 kişinin görevi otomatik olarak sonlandırıldı.
Nitekim yasa yürürlüğe girer girmez öncelikle HSYK’da Genel Sekreterliğine Bakanlık Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısı atandı. 42 tetkik hâkim ile 134 başmüfettişin ataması yapıldı. İdarî personelden 31 kişi Adalet Bakanlığı ile diğer adliyelerde görevlendirildi.
Özetle yeni “HSYK yasası”yla Türkiye’de bağımsız ve tarafsız yargı, “âdil yargılama”, yargının verimliliği ve işlevi hakkındaki problemlere, “HSYK yasası”nın değiştirilmesiyle bir de yargıya açık müdahale sorunu eklendi.
Bundandır ki yeni “HSYK yasası”na içteki hukukçuların yanı sıra dıştan da eleştiriler ve endişeler iletildi. Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schlz, “Yargının bağımsızlığını tehlikeye atan ve Türkiye’nin AB’ye bağlılığı hakkında sorulara neden olan yeni kısıtlayıcı yasa dolayısıyla hayal kırıklığına uğradım” sözleri bunlardan biri…

DAİRELER DE BAKANLIĞA BAĞLANDI
“Yeni HSYK yasası” çokça tartışıldı. Çeşitli yorumlar yapıldı. Peki, yeni “HSYK yasası” neleri getiriyor, neleri götürüyor?
“Yeni yasa”ya göre HSYK’nın seçilmiş üyelerinin görevi devam ediyor ama HSYK Genel Sekreteri, Yardımcıları, Teftiş Kurulu Başkanı ve yardımcıları, müfettişler, tetkik hâkimler ve idarî personelin görevi sona erdi. Keza Türkiye Adalet Akademisi Başkanı, yardımcıları, Genel Kurul, Yönetim Kurulu, Denetim Kurulu üyeleri, Genel Sekreter, Eğitim Merkezi müdür ve yardımcıları ile görevli hâkim-savcı, idârî personelin görevleri de sonlandı.
Dairelerin kararlarına karşı Genel Kurula yapılan itiraz düzenlemesi kalıyor. Yine yasanın ilk halinde olduğu gibi HSYK daireleri 7-7-7 olarak devam ediyor. Ancak bakan, yakın gördüklerini öncelikle 1. Dairede ve sonrasında 2. Dairede görevlendirebilecek. Kurul üyelerinin hangi dairede çalışacağı daha önce demokratik bir şekilde Genel Kurulda yapılan seçimle belirlenirken, “yeni yasa”ya göre hangi üyenin hangi dairede asıl ve tamamlayıcı (yedek) üye olarak çalışacağını doğrudan tek başına bakan belirleyecek.
Ayrıca, 3. Dairenin görevleri arasına hâkim ve savcılar hakkındaki şikâyetlere ilişkin verilen inceleme ve soruşturma izni vermeme kararlarının da Bakan “olur”una sunulması şartı getirilmesi getirildi. Buna göre hâkim ve savcılar hakkındaki şikâyetlere inceleme ve soruşturma izni verip vermemeye nihaî kararını da bakan veriyor. Böylece 3. Daire neredeyse Bakana bağlı sekreterya haline getiriliyor.
Hukukçular, bunun Anayasa’da öngörülen hukuk devleti düzenlemesinin en önemli unsurlarından olan güvenlik ile belirlilik ilkesine de aykırılık oluşturduğunu, Anayasa’da öngörülmeyen bir şartın yasayla getirilmekle Anayasa’nın ihlâl edildiğini nazara veriyorlar. 

BİNLERCE HÂKİMİN HAKKI ALINDI
“Yeni yasa”yla, ilk derece hâkim-savcılardan önümüzdeki iki seçim dönemi için geçerli olmak üzere beş yıllık süre içinde HSYK’ya aday olmak isteyenlerden 20 yıl çalışma şartı aranacak.
15 yılını doldurmuş öğretim görevlisi ve avukatın Cumhurbaşkanınca Kurul üyesi olarak seçilebilmesi mümkünken, Kurulun tabiî üyesi olan Adalet Bakanlığı müsteşarı için artık 15-20 yıl şartı aranmazken, 40 yaşında Cumhurbaşkanı, daha küçük yaşlarda başbakan, bakan, milletvekili olabilirken, hâkim ve savcılara meslekte 20 yıl çalışmış olma şartının aranmasının eşitlik ilkesine aykırı olduğu belirtiliyor.
Bu değişiklikle, AKP iktidarında göreve başlamış yargı mensupları aday artık olamayacak! Zira normal şartlarda hâkimlik ve savcılık mesleğine başlamış olan bir kişi 13 yıl sonra bu şartları kazanabilmekte. Bu süreye 7 yıl ilâve edilerek 20 yıla çıkarılmasıyla halen HSYK üyeliğine seçilme niteliğine hâiz binlerce hâkim ve savcının seçilme hakkı elinden alınıyor.
Bunun içindir ki, hukukçular, bu şartın Anayasanın sarih hükmüne açıkça aykırı olduğunu açıklıyorlar. Bunun öncelikle Anayasada Kurul üyeliği için “birinci sınıf olup, birinci sınıfa ayrılmayı gerektiren nitelikleri yitirmemiş olma koşulu aranması” esasına ve Anayasa’nın 6/3. maddesi ile 159’uncu maddesine aykırılık teşkil ettiğini söylüyorlar.

MADDÎ VE PSİKOLOJİK BASKI
Bu arada HSYK üyeleri hakkında disiplin suçu oluşturabilecek eylemleri, görevleriyle ilgili veya şahsî suçları dolayısıyla yürütülecek soruşturma ve kovuşturma izni işlemleri bütün üyelerden oluşan HSYK Genel Kurulu tarafından karara bağlanmakta iken, “yeni yasa”yla seçimle gelen üyeler hakkındaki disiplin, görev ve kişisel suç iddialarına ilişkin tüm şikâyetleri bakan tek başına karara bağlayacak. Bir tek kovuşturma izni Genel Kurulca verilebilecek.
Hâkimler-savcılar hakkında soruşturma izninin daha önce 7 kişiden oluşan HSYK 3. Dairesince verilip, bakan “olur”u ile tamamlanmasına karşı; soruşturma izni verme ya da vermeme kararını bakan verecek. Bunun da doğrudan tek başına bakan tarafından verilmesinin son derece yanlış ve sakıncalı olduğu belirtiliyor. Bunun HSYK üyelerini korunaksız bıraktığına, bakanın, dolayısıyla yürütmenin üyeler üzerindeki maddî ve psikolojik baskısını arttırdığına dikkat çekiyorlar.
Dahası, bu durumun HSYK üyelerinin Anayasa 159. maddesi uyarınca mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatına göre görev yapmasını engelleyebileceği, kurul üyelerinin bağımsız görev yapamadığı vasatta hâkim ve savcıların da bağımsız görev yapmalarının pek mümkün olmayacağı ifâde ediliyor.

DOĞRUDAN BAKANIN EMRİNDE
Bir diğer çarpıcı husus, “yeni yasa”yla, HSYK Genel Kurulu’nun şimdiye kadar çıkardığı bütün genelgelerin yürürlükten kaldırılmasıyla, Kurulun yargıyı yönetim ve denetimi birikiminin sıfırlanması. En önemlisi ise Genel Kurula genelge düzenleme yetkisinin çerçevesi daraltılması, Savcıların adlî, hâkimlerin idarî görevleriyle ilgili genelge düzenleme yetkisi yürürlükten kaldırılması.
Yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını temelden ihlâl eden başka bir olumsuzluk, daha önce Kurula karşı sorumlu olan Teftiş Kurulu başkanının yeni yasaya göre bakana karşı sorumlu olması ve bakanın verdiği görevleri yerine getirmekle yükümlü kılınması.
Böylece Teftiş Kurulunun bütünüyle ve doğrudan bakanın emri altına girmesi. Bu değişiklikle, hâkim ve savcılar hakkında hangi müfettişin görevlendirileceğinin bakanın seçtiği Teftiş Kurulu başkanınca belirlemesi.
Yine Genel Kurula karşı sorumlu olan ve 3. Daire başkanının gözetiminde Kurul adına görev yapan Teftiş Kurulu, bakana karşı sorumlu olup bakanın verdiği görevleri yerine getirmekle kalmıyor; Genel Kurulca seçilen Teftiş Kurulu başkan ve üç yardımcısı ile beş Genel Sekreter yardımcısı da bakanca atanıyor!
Genel Kurul toplantı günlerini belirleme yetkisi dahi bakana geçiyor. Genel Kurul her yılın Ocak ayının 10. iş günü kendiliğinden toplanması ve yıllık olağan günlerini tesbiti yetkisi alınıp başkana veriliyor. Gündemin belirlenmesinde Başkanvekilinin görüşünün alınması zorunluluğu ortadan kaldırılıyor. Yani HSYK Genel Kurulunun toplantı günlerini ve toplantı gündemini belirleme yetkisi dahi yok.
Sonuçta HSYK, Genel Sekreterini, Teftiş Kurulu başkanını, Genel sekreter yardımcılarını, Teftiş Kurulu başkan yardımcılarını, seçemiyor. Yani dayatmacı bir yaklaşımla Kurulun seçimle gelen üyelerine ve yine Cumhurbaşkanının atadığı üyelere çalışacakları kişileri belirlemede inisiyatif vermiyor. Bakan kimi isterse o oluyor.
Bakan Teftiş Kurulunu atamak suretiyle oluşturuyor. Dolayısıyla hâkim ve savcıların teftişle, denetlenme yoluyla yürütmeye bağlanmasına bir düğüm daha atıyor.

YETKİLER ARTIK BAKANDA
Kısacası, “yeni yasa”yla ortada HSYK diye bir kurul kalmıyor. Kurulun hemen hemen bütün yetkileri Adalet Bakanı’na veriliyor.
Daha önce Kurul üyelerinin hangi dairede çalışacağı demokratik bir şekilde Genel Kurulda yapılan seçimle belirlenmesine mukabil, hangi üyenin hangi dairede asıl ve tamamlayıcı (yedek) üye olarak çalışacağını doğrudan, tek başına Bakan’ın tensibine bırakılıyor. HSYK üyeleri hakkındaki suç iddialarına ilişkin bütün şikâyetleri bakan tek başına karara bağlıyor ve soruşturma izni verip vermeme kararını veriyor.
Hâkim savcılara ilişkin atama ve nakletme, yetkilerini düzenleme, geçici yetki verme, HSYK da görev yapacak müfettiş ve tetkik hâkimlerini Genel Kurula teklif etme gibi hususları bakan istediği gibi belirliyor. Siyasetin/hükûmetin yakın gördüğü, taleplerini karşılayacak üyeleri görevlendirmesi yasallaştırılıyor.
“Yeni yasa” emr-i vakisiyle, Kurul üyelerinin hangi dairede görev yapacağını belirleme yetkisi Genel Kurul’dan alınarak Bakana bırakılıyor. HSYK idarî personelinin atanmasındaki yetki dahi başkanvekili ve Genel Sekreterlikten alınarak “HSYK başkanı” sıfatıyla tek başına Adalet Bakanı uhdesine veriliyor. Böylece idarî personelinin atanması da tamamen bakana bırakılıyor.
Bakanın HSYK üzerindeki yetkisi o denli ki, Genel Sekreterin hazırladığı iş bölümü dahi Bakan onayına sunulacak. Genel Sekreter yardımcılarının hangi işlere bakacağını dahi nihaî olarak Bakan belirleyecek.
Bunların yanı sıra hâkim ve savcıların gerek meslek içi eğitim, gerekse yurt dışında eğitim ve görevlendirmelerinde Bakan doğrudan ve dolaylı olarak yetkilendiriliyor. Bu haliyle, bakanın, Kurul üyeleri ile hâkim-savcılar üzerinde etkisi daha da arttırılıyor…

ADALET AKADEMİSİ’NİN ÖZERKLİĞİ KALDIRILDI
Bilindiği gibi daha önce yasası değiştirilen Türkiye Adalet Akademisinde Adalet Bakanı ve iktidar tek yetkili kılınmıştı.
Bu “düzenleme”yle, Akademi başkanını, başkan yardımcılarını ve beş daire başkanını da bakan belirleyecek. Keza Akademide görev yapacak hâkimleri ve memurları da bakan atamasına bırakılmış.
Buna ek olarak, 31 üyeden oluşan Akademi Genel Kurulunun 22 üyesi, bakanın inisiyatifi ile belirlenmesinin, Kurul üyeleri arasından HSYK’ya seçilecek bir asıl ve bir yedek üyenin de bakanca belirlenmesine ek olarak, Yönetim ve Denetim kurullarında belirleyici ve etkin olmasıyla, Akademi’nin yapısındaki demokratik çoğulculuk ortadan kaldırılmış.
Hâkim ve savcıların mesleğe alımına karar veren “mülâkat kurulu”na Akademiyi temsilen katılacak iki üyenin de yine bakanın inisiyatifi ile belirlenebilmesi, geri kalan beş üyenin de doğrudan bakana bağlı genel müdürlerden oluşmasıyla bakana bağlanması da bir başka garabet olarak sırıtıyor.
Hâkim ve savcıların gerek meslek içi eğitim, gerekse yurt dışında eğitim ve görevlendirmelerinde HSYK’nın yetkisi tamamen kaldırılıyor; yurt dışında eğitim ve görevlendirmelerinde doğrudan Adalet Bakanlığı, meslek içi eğitimde Türkiye Adalet Akademisi yetkili kılınıyor. Böylece, özerk olması gereken Türkiye Adalet Akademisi, Adalet Bakanlığı’na bağlı bir “genel müdürlük” haline getiriliyor…

HSYK “GENEL MÜDÜRLÜK” DURUMUNA DÜŞÜRÜLDÜ
Hülâsa, “yeni yasa”yla HSYK, “özel yetkili bakan” haline getirilen Adalet Bakanına bağlı bir “genel müdürlük” durumuna düşürülüyor.
Demokratik hukuk devleti için bağımsız ve tarafsız yargının şart olduğunu vurgulayan ve 14 bin savcı ve hâkimin rahatsızlığı adına “yeni HSYK kanunu”nu değerlendiren HSYK 2. Daire Başkanı Nesibe Özer’in daha “tasarı”nın yasalaşma aşamasında yaptığı yazılı açıklamada “HSYK’nın bağımsız ve tarafsız olması gerekir. Kurul üyeleri mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatına göre görev yapabilmelidir. Yasama üzerinde etkin olan yürütmenin yargı üzerinde de gücü artırılırsa kuvvetler ayrılığı büyük zarar görür” ifâdeleri “yeni HSYK”nın vaziyetini ele veriyor. “Check-balance dengesi kalmaz” sözleri, yönetimde hiçbir organın mutlak güce sahip olmadığı, kontrol, denetleme ve dengeleme içerisindeki sınırlamalar sisteminin önemine dikkat çekiyor. (CNN Türk; İHA, 20.2.14)
Bilhassa evrensel hukuk ilkeleri uyarınca AB ilerleme raporlarında iletilen ikazlar üzerine Adalet Bakanından alınarak HSYK’ya bağlanan Teftiş Kurulunun Adalet bakanının uhdesine sokulması; tetkik hâkimlerinin, müfettişlerinin dolaylı, Kurulun idarî personelinin doğrudan tek başına bakanca atanması HSYK’yı bütünüyle bakanlığın emrine sokuyor.
Bunun içindir ki yeni “HSYK kanunu”nu değerlendiren hukukçular, “yeni HSYK” ile “kuvvetler ayrılığı”nı ve yargı bağımsızlığını ortadan kaldırdığını, yargının yürütmenin emrine sokulduğunu belirtiyorlar.

DEMOKRATİK HUKUK DEVLETİNİ TAHRİP
Görünen o ki, bağımsız ve tarafsız görev yapması gereken hâkim ve savcıları, siyasî iktidar tek başına kullanmak peşinde. Yürütme organının üyesi olan Adalet Bakanına “özel yetkili bakan” yetkisi verilerek, demokrasinin olmazsa olmazı olan “kuvvetler ayrılığı” gereği yürütmenin yasamanın yanı sıra yargı üzerindeki gücü ve etkisi arttırıyor. Yargı bağımsızlığı, demokratik hukuk devleti tahrip ediliyor.
Nitekim HSYK’daki değişikliğin ardından Başbakan’ın her gün meydanlarda halka karşı veryansın edip saldırdığı “paralel yapı’ ile mücadele” paravanında savcıların ellerindeki bilhassa yolsuzluk ve rüşvet dosyaları ve yetkileri alınıyor, yüzlerce savcı ve hâkimin görev yerleri değiştiriliyor, başka yerlere sürülüp devam eden soruşturmalara ve dâvâlara demokratik hukukî kurallara aykırı olarak müdahale ediliyor.
Bu vaziyet, Adalet Bakanının HSYK aracılığıyla bağımsız bir erk olması gereken yargı üzerindeki yetkilerinin olağanüstü arttırılıp “süper yetkili bakan” yapılmasının, hukuk/adâlet ihtiyacından ziyade “başka amaçlar”la alelacele çıkarıldığı endişesini sözkonusu ediyor.
Ve “yeni HSYK”da amacın, AKP hükûmetine yakın bazı iş adamlarının, banka müdürünün, belediye başkanını, bakan çocuklarının, bürokratların ve danışmanların isminin geçtiği 17 Aralık operasyonu ve ardından hâkim kararına rağmen adlî kollukça uygulanmayan 25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturması sürecinde yargıya müdahale olarak açığa çıkıyor.
Yolsuzluk ve rüşvet soruşturmaları ve operasyonlarındaki tahliyeler ve tâkipsizlikler bu tesbiti doğruluyor…

Okunma Sayısı: 2034
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • İsmail Cebecili

    18.3.2014 19:24:00

    Mnuri ve birkaç benzeri zevat, Yeniasya’ya günahımızı bile vermeyiz deyip, sağda solda basitlik sergilerken, interneti/sanal âlemi kullanıp, buralarda, yazarları etki altına almaya çalışıyorlar. Maalesef bazı yazarlar da bu kin ve nefret sahibi insanları bilmeden, tanımadan etkileri altında kalıyorlar. Tek sermayeleri Demirel düşmanlığı olan benzeri zevatın, kendilerini akıllı, insaflı, müttaki, çok okumuş, tarafsız göstermeye çalışmaları da ayrı bir garabet.

    Muhtemelen ve büyük ihtimalle Mehmet Nuri EMİNLER ve M. Nuri Bingöl isimleri ile yazan bu arkadaş, Birecik’te ikâmet ediyor. Bütün gücünü, Yeni Asya düşüncesi aleyhine ne bulurum diye harcıyor.

    “M. Nuri EMİNLER: Kutlular dinlenmeye devam ederse, KORKARIM Kİ, 10 yıl sonra Yeni Asya Grubu’ndan, mişli geçmiş zaman ile bahsederler”
    Bir yazısında aynen bu sözleri yazmış, garip bir insan.

  • serhad akdoğan

    17.3.2014 21:40:00

    Nahit bey kardeşim belki de iyi hatırlıyordur; Hacı Ali ile hesabımız ortaktır, laflarını...Yeğen ile ortaklığı...Çağlar gibilerle çekilen aile fotoğraflarını... Kuvvetler birliğini acaba bunun için mi istiyordu diyeceğiz.

  • Nahit YAŞAR

    17.3.2014 16:35:00

    Sayın mnuri, Demirel hırsızlığı ve yolsuzluğu örtbas etmek için mi Kuvvetler ayrılığı elimizi, kolumuzu bağlıyor demişti?!

  • mnuri

    17.3.2014 12:32:00

    SÜLEYMAN DEMİREL’İN aydınlar ocağındaki konferansındaki Kuvvetler ayrılığı elimizi kolumuzu bağlıyor sözleri o zaman takdir görüyordu. O fikri ak parti hükumeti hayata geçirince mi eleştiriliyor. Nereden nereye, ası ray değiştirmek -bence- bu nevi tavırlardır.

  • s.b

    17.3.2014 00:38:00

    Bir insan hem demokrat hem erdemli hem hukuktan ve haklıdan yana   bir insan aynı zamanda gazeteci olabilir...Bence bunun en güzel örneklerinden biri de sizsiniz...yazılarınız hukukun ayaklar altına alındığı bir dönemde demokrasi çığlığı...aynı zamanda tarihe not düşecek nitelikte...Yürekten tebrik ederim.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı