Ülkelerin “demokrasi seviyesi”ni belirleyen endekslerin başında, “insanî gelişmişlik seviyesi” geliyor. Türkiye’nin iş güvenliği ve işçi sağlığındaki durumu, en az 232 işçinin can verdiği Soma’daki son maden fâciasında görüldüğü gibi, her yıl yüzlerce işçinin vefat edip yaralandığı iş kazaları ile ortada. Bu konunun üzerinde önemle durulması gerekiyor.
Daha önce Economist dergisinin “dünyada demokrasi endeksi” araştırmasına göre Türkiye 89. sırada kalmış; “Birinci kategori”deki “tam demokrasiler” ve “ikinci kategori”deki “kusurlu demokrasiler”in ardından “karma rejimler” bölümünde Honduras’ın ardından 10. sırada Nikaragua, Tanzanya, Uganda, Sierra Leone ve Haiti ile birlikte “hibrit (melez) rejimler” grubunda yer almıştı.
En çarpıcısı, Türkiye’nin “sivil özgürlükler”de 132. sıradaki Kazakistan’ın gerisinde kalması, seçim süreci değerlendirmesinde Sri Lanka’yı ancak geçebilmesi, “siyasî katılım”da 3.89 puanla “otoriter rejimler” kısmındaki ülkelerin altına düşmesi, “ileri demokrasi” iddialarını boşa çıkarıyor.
İlk AKP hükûmetinin kurulduğu 16 Kasım 2002’de bizzat Erdoğan’ın açıkladığı “Âcil Eylem Plânı”nda, “Türkiye’nin âcilen hukuk devleti zeminine oturtulacağı, temel hak ve özgürlüklerde AB kriterlerinde sür’atle yasal düzenlemelerin yapılacağı” vaadlerine rağmen, 2015 seçimlerinin de 12 Eylül darbesinden kalma yüzde 10 barajlı muallel antidemokratik siyasî partiler-seçim yasalarıyla yapılacak olması, siyasetin demokratikleşememesi sonucu noksan demokrasi notunu ortaya koyuyor.
“HİBRİT DEMOKRASİ” KATEGORİSİ…
Bilindiği gibi, Avrupa Parlamentosu’nun (AP) 153’e karşı 475 oyla kabul ettiği 2013 Türkiye ilerleme raporunda Ankara’nın taahhüt ettiği Kopenhag siyasî kriterlerini yerine getirmediği ve özellikle yargı bağımsızlığının ihlâl edildiği “derin kaygısı” Ankara’ya iletildi.
Hiçbir maddî delil ortaya konulmadan yolsuzluk-rüşvet iddialarını soruşturan yüzlerce savcı ve hâkimin görev yerlerinin değiştirilmesi, on bini aşkın emniyet mensubunun ve kamu kurumlarındaki ilgililerin kıyıma uğraması eleştirilerek kayıtlara geçti.
Ne var ki rapordaki bütün ikaz ve çağrılara rağmen, AB perspektifine aykırı olarak, bağımsız yargı ilkesini altüst eden düzenlemelerle HSYK’nın yapısıyla oynandı. İnternete, sosyal medyaya getirilen aşırı kontrolün ardından yeni “MİT yasası” çıkarıldı. Keza halen “askerî işler” ve harcamalar denetlenemiyor, “sivil-askerî” çift başlı yargı sürüyor.
Ve The Economist’in seçim süreci, çoğulculuk, özgür ve âdil seçim, insan hakları ve sivil/vatandaş özgürlükleri, siyasal katılım-siyasal kültür, devlet fonksiyonlarını dikkate alarak hazırladığı 2013 “demokrasi endeksi”nde Türkiye’nin 5,76 puanla 88. sırada kalması, kırılganlığı gösteriyor.
Yine “tam demokrasi” ve “kusurlu demokrasi” grubunun altında aralarında Ukrayna, Singapur, Tayland, Tunus, Lübnan ve Irak’ın yer aldığı 37 ülkeyle birlikte “hibrit/otoriter/sıkı yönetim rejimi” kategorilerinde değerlendirilmesi, “politik risk” algısını belirliyor…
DEMOKRASİ KALİTESİ DÜŞÜK!
Son olarak, “Alman Bertelsman Stiftung Vakfı’nın geçen ay açıklanan ve 2013 yılı ortasına kadarki iki yıllık dönemde 41 ülkenin politikalarının kalitesi ve uzun vadede sürdürülebilirliğinin incelendiği, 41 Uluslararası Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ve AB üyesi ülkeler arasında “OECD ve AB’de Politika Performansı ve Yönetişim Kabiliyetleri, 2014 Sürdürülebilir Yönetim Göstergeleri” raporu, Türkiye’nin demokrasi karnesini okutturuyor.
Özetle ekonomik politikalarda 23., sosyal politikalarla politika performansında 39. sıraya yerleşen Türkiye’nin “demokrasi kalitesi”nde en zayıf performansla Malta, Romanya ve Macaristan’ın ardından düşük puanla 41. sırada “sıfır demokrasi” olarak nitelendirilmesi düşündürücü.
Hülâsa, “partilerin finansmanının şeffaf olmaması, hükümetin medyaya erişiminin orantısızlığı ve gazetecilerin hükümetin tehditlerine maruz kalması”nın nazara verildiği, hukuk sistemine ilişkin kaygılarla sivil haklar, ifâde ve toplantı özgürlükleri ihlâllerinin sorgulandığı raporda, Türkiye’nin demokrasi kalitesindeki “önemli açıkları”nı ortaya konuluyor.
Ankara’nın kısır siyasî tartışmaları, Başbakan’ın her çıkışı üzerinden tırmandırılan gergin polemikleri bir tarafa bırakıp, Türkiye’yi OECD’de “listenin sonuna iten “demokrasi açıkları”nı bir an önce kapatması gerekiyor.
“Hibrit (melez) rejimler” grubundan çıkıp, “tam demokrasi” kategorisine girebilmesi için…