On bir ili kapsayan 6 Şubat 2023 depreminin üzerinden iki yıl geçtiği halde deprem bölgesinden hâlâ “sesimi duyan var mı!” feryatları yükseliyor. Üç gün boyunca enkaz altından ve enkaz başındakilerden gelen “yardım!” çığlıkları “nerede bu devlet?” haykırışlarına dönmüş.
Deprem bölgesinde anma toplantıları siyasî şova dönüştürülürken, en son yapılan açıklamalarda felaketin ardından 651 bin 958 kişinin hâlâ konteynerlerde kalmak durumunda kaldığı belirtiliyor.
Depremden sonra gittiği bölgede bir yıl içinde 650 bin konutun yapılıp teslim edileceği vaadini verip bir yıl sonra bu vaadini 319 bin konut olarak güncelleyen ve iki yılda ancak 201 bin konutun yapıldığını ikrar eden Cumhurbaşkanı, şimdi de üçüncü yılda 250 bin konutu söz veriyor.
Kaldı ki “yapıldı” denilen ve kurası çekilen konutların önemli bir kısmı yol, elektrik, su gibi fizikî altyapısı tamamlanamadığından vatandaşlara teslim edilememiş. Buna göre mesela bir ilde çekilen 32 kuradan ancak yüzde 5’i yeni evlerinde oturuyor. Neticede depremin üçüncü yılına girildiği halde hâlâ her 100 kişiden 70’i ya konteynerlerde ya da gurbette hatta hâlâ çadırlarda yaşıyor.
Diğer yandan deprem konutlarının ihtiyaca göre değil de partizanlıkla “yandaşlar”a dağıtılması kayırmaları, hâlâ bazı yerlerde enkazın kaldırılmaması, depremzedeler asbestli-zehirli enkaz tozuna mâruz kalıp çamur içinde kalırken, en son çamur içinde kalan Hatay’da iki yıldır yapılmayan yolun tam da Cumhurbaşkanı’yla bakanların ziyaretinden bir gün önce apar topar asfaltlanmasında olduğu gibi sırf propaganda amacıyla kentlerin, bulvarların alelâcele makyajlanması çarpıklığı ele veriyor.
Belli ki iktidardakiler yapamayacaklarını bile bile sırf seçim propagandasıyla oy uğruna siyaseten bir dizi vaadi sıralamış; bu yüzden büyük iddialarla, beylik lâflarla söz verilen konutların ancak üçte birini yapan iktidarın “bir yıl içinde 250 bin konut” vaadine kimse inanmıyor.
GARABET
Depremzedeler değil, rantçılar kollanıyor!
AKP hükûmetince 1999 depremi sonrası Türkiye çapında fay hatlarının tesbiti, deprem bölgelerinde zemin etüdü raporlarının hazırlanması ve riskli alanların belirlenmesi için kurulan Ulusal Deprem Konseyi’nin kaldırılmasıyla, deprem ölçümünün Kandilli Rasathanesi’nden alınıp AFAD’a verilmesiyle bütün yetkinin siyasî iktidara devredilmesiyle kalınmadı.
2012’de çıkarılan yasa ile meslek odalarının ve belediyelerin inşaat denetim yetkisi kaldırılıp Bakanlığa bağlanırken, “tek kişilik yönetim”de yine rant uğruna sekiz kez çıkarılan “imar afları” perdesinde para karşılığında on milyon binadan en az yedi milyon çürük binaya “sağlam” belgesinin verildiği “imar affı” rantı deprem bölgelerini cinâyete teşne hale getirdi.
Başta deprem bölgesi olmak üzere Türkiye çapında 3 milyon 152 bin yapı kayıt belgesinin verildiği müjdesini bizzat Cumhurbaşkanının açıkladığı, peşinen 16 milyar liranın toplandığı “imar affı”yla yüz binlerce ruhsatsız ya da ruhsata aykırı yapının çürüklüğüne bakmadan “yapı kayıt belgesi” verilmesiyle “imar affı” cinayeti deprem bölgesinde tam bir felâkete dönüştü.
Ülke çapında 23 milyon binaya, rant hırsıyla yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet, kayırma çarkıyla milyonlarca bina, 40 milyon daire, çürük ve malzemesi eksik olduğu halde “sağlam” gibi gösterilirken, en son on üç buçuk milyon vatandaşın yaşadığı ve Türkiye’nin beşte birini kapsadığı deprem bölgesinde meydana gelen “yağmayla” âfet felâkete dönüştü. Zira sadece Hatay’da çoğu ruhsatsız 205 bin bağımsız bölüme “imar affı” yolsuzluğuyla “yapı kayıt belgesi”nin verildiği belirtiliyor.
İlgili bakanların itirafıyla yağmacı, talancı korkunç ve vahşi ranta prim verildi. Her birinde 80-100 felaketzedenin can verdiği bina ve siteleri çürük yapan müteahhitler salıverilip yurt dışına kaçmalarına göz yumulurken, yargıdaki 1277 dosyadan sadece 75’inin karara bağlanması vahameti ele veriyor.
Bu durum, depreme karşı tedbirsizliğin hesâbını vermeyen, verdirmeyen “tek kişilik hükûmet”in depremzedeleri değil, tam bir garabetle rantçıları koruyup kolladığını bir defa daha açıkça ortaya koyuyor.
VAZİYET
“KKM’la 761 bin 904 konut yapılırdı…”
Yüz milyarlarca lira toplanan deprem vergilerinin ve yardım paralarının nereye harcandığı istifhamları sürerken, yıkılıp yüzlerce vatandaşın can verdiği siteleri yapan müteahhitlere yeniden “deprem konutları” ihaleleri verilirken, İstanbul Planlama Ajansı (İPA) Başkanı Buğra Gökçe’nin açıklamaları vahim gerçeği ortaya koyuyor.
Gökçe’nin X hesabından yaptığı açıklamada 13 milyon vatandaşımızın etkilendiği, 500 binden fazla konutun yıkıldığı ve 50 binden fazla insanın vefat ettiğinin resmen bildirildiği âfette çeşitli kaynaklara hazineden aktarılan paralar ile kaç adet sosyal konut yapılabileceği açıklaması, siyasî iktidarın ekonominin çöküşü gibi kaynak yönetimindeki başarısızlığını ortaya koyuyor.
Buna göre 48 milyar doların milletten alınıp bir avuç insana peşkeş çekilen bir tek Kur Korumalı Mevduatla 761 bin 904 konut üretilebilirdi. Hazine ve Maliye Bakanı’nın ifadesiyle AKP iktidarında duble yollara giden 39 milyar dolar deprem parası ile 619 bin 47 sosyal konut inşa edilebilirdi.
Keza 2024 Merkezi bütçesinde ekonominin kötü yönetimiyle yüksek faizlere verilen 1 trilyon 254 milyar TL’yle 568 bin 707 sosyal konut yapılabilirdi. Ya da İstanbul’da 25 yıl boyunca 140 alandaki rant operasyonları yapılmasaydı, üretilen 85 milyar dolar rantla 1 milyon 349 bin 206 konut yapılırdı.
Özetle Ayrıca 2019-2022 arasında sadece Karayolları Genel Müdürlüğü’nce dolar garantili şirketlere ödenen 220 milyar lira ve yol köprü tünellere aktarılan onlarca milyar ile “imar barışı” adı altında toplanan milyarların eklenmesiyle toplamda harcanan sözkonusu kaynaklarla 3 milyon 481 bin 179 konut üretilir, tüm Türkiye’de tüm konutlar afet güvenliğine kavuşurdu…
İbret verici…